Kumaşlar, renk kartelaları ve numuneler...
Yıl 2002. İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme bölümünde üçüncü sınıfı bitirmişim ve üniversite hayatımın üçüncü stajına başlamak için günleri sayıyorum. O zamana kadar bir yatırım bankasının ve Pirelli'nin Türkiye ofislerinde bir aylık staj tecrübem var. İçimden bir ses yapmak istediğim şeyi henüz bulamadığımı söylüyor ama ne olduğuyla ilgili de bir fikrim yok. Bu hissi bilir misiniz?
Tesadüfler sonucunda Gap International'ın İstanbul'daki sourcing (tedarik) ofisinde staja başladım. Bu ofis Gap'e ait markaların Türkiye'de yapılan üretimlerini takip ediyordu. Üç aylık bu stajı yaparken aslında yaz tatilinde olmalıydım diye düşünmüyor değildim ama ofisin her yerini sarmış kumaşlar, rengarek renk kartelaları ve numuneler beni kendimden geçirmiş, tüm gün soluksuz çalışan ekibe yardım etmeye çalışırken öğrendiklerimin verdiği heyecanla üç ay nasıl geçti farketmemiştim. İşte o staj moda sektöründe çalışmak istediğimi anladığım deneyim oldu. Ama ne yapmalıydım? Moda sektöründe çalışmak ne demekti? Hele bundan oniki yıl önce...
Yıl 2003. Mezun oldum. Elimde işletme diploması iş bulmaya çalışırken (ben de herkes gibi birçok kez reddedildim, cevap alamadım ve umutsuzluğa kapıldım) ve Türkiye'de moda sektöründe ne yapılır diye düşünürken birkaç ay Polo Garage'da, sekiz ay da Vakkorama'da çalıştım. İşletme mezuniyet tezim "Görsel düzenlemenin satışa etkisi" olduğu için görsel düzenlemede çalışmaya başlamıştım. Mağazadan mağazaya gidip sürekli kıyafetlerin yerini değiştirirken iki şeyi farkettim: görsel düzenleme benim işim değildi ve mağazada çalışmaya bayılıyordum.
Vakko'da çalışmak müthiş bir deneyimdi. Vakko tam bir okuldu ve iş arkadaşlarımı çok seviyordum. Akmerkez mağazasında çalışıyor ve birçok şey öğreniyor, tüm maaşımı da mağazada bitiriyordum. İlk mağaza tecrübemi burada edindim. Müşterilere kendim hizmet etmesem de satış ekibini ve müşteri davranışlarını izleyerek çok şey öğrendim. Bu öğrendiklerimin bana İtalya'da iş bulmamda yardım edeceğinden henüz haberim yoktu.
Yine de içimden bir his gitmem gerektiğini söylüyordu. İşte bu amaçla mezuniyetimden bir yıl sonra okul araştırmaya başladım. O zaman Türkiye'de moda yönetimi ile ilgili hiçbir okul yoktu.
O günlerde bana akıl veren moda sektöründen bir büyüğüm kariyerimin şekillenmesinde büyük katkıda bulunmuştur. Onunla görüşmeye gittiğimde ve ne yapsam bilmiyorum dediğimde bana söylediği şeyi dün gibi hatırlıyorum "Ne istersen yap ama satışta çalış. Perakende modanın geleceği." Onu dinlediğim için mutluyum.
Bu sözler aklımda, okul arayışıma başladım. Ingiltere ve İtalya listemdeydi fakat İtalyan liseli olmamın etkisiyle İtalya sanki beni çağırıyor gibi geliyordu "Dai vieni qua" (hadi buraya gel). Bocconi Universitesi'nde ve Floransa'da Polimoda'da moda yönetimi masterlarına başvuru yaptım. İkisinden de kabul geldi. Sene 2004. Hangi okula gitmeliydim? Seçeneklerimi değerlendirmek için iki okulu mercek altına aldım.
Kafam karışmıştı.
"Okul seçimim" bir sonraki kariyer postunda....Okumak için tıklayın.