Louis Vuitton'da çalışmaya nasıl başladım

2006 yılında Louis Vuitton Milano flagship mağazasında mağaza müdür yardımcılarından biri oldum. 2009'da 29 yaşımda Padova şehrine mağaza müdürü olarak atanıp Louis Vuitton Avrupa'nın en genç mağaza müdürlerinden biri oldum. 2011'de Milano'daki Güney Avrupa merkez ofisine transfer olup satın almada çalıştım. Şimdi koşturmacayla geçen neredeyse on senenin ardından, modakariyeri.com için geriye bakıp ben bu işe nasıl girmiştim diye sorup, analiz edebiliyorum.

Cevabımı merak ediyorsanız, aşağıda. 

Nerede çalışıyor olduğumdan çok öğrendiklerime önem verdim

26 yaşındaydım. Bir süredir Milano'da yedi katlı La Rinascente mağazasının giriş katının bir üstündeki asma katta yönetici olarak çalışıyordum. Sabah 9'dan çoğunlukla akşam 9'a kadar süren mesaim ve iki haftada bir altı gün çalıştığım tempomun içinde, ben bir gün acaba iş değiştirebilecek miyim yoksa hayatım burada mı geçecek diye düşünmüyor değildim. Bir yandan da işimi çok seviyor ve stajımın başından beri çok şey öğreniyordum. La Rinascente bana ticari düşünceyi, kategori yönetimini ve organizasyon yapmayı öğreten yerdir. Yarısı yenilenmek için kapanmış olan katımda yirmi kişi çalışıyordu. Ondan önceki bölümüm erkek reyonunda ise kırk kişi. O yıllardaki tecrübelerimin yararını hala görüyorum. Ne kadar şaşırtıcı, Polimoda'da moda yönetimi master'ı yaparken otuz kişilik sınıfımda sadece üç kişi Rinascente'de staj yapmayı kabul etmişti. Biri bendim. 

Her sabah dersime çalıştım

İş hayatı başlayınca okul hayatı biter diye düşünürüz çoğunlukla ama iş hayatı da her gün öğrenmek demektir. La Rinascente'de her sabah mağaza müdürümüz en alt kattan başlayarak yedi katı dolaşırdı. Ben staj dönemimde ikinci kattaydım. O gelene kadar depoda kaç tane gömlek olduğunu, kravatların hangi renklerinde stoğun bittiğini ve önceki günün en iyi satan markasının ne olduğunu öğrenmem ve sorduğunda hazır olmam gerekirdi. Bu rakamları ezberleye ezberleye alıştım. Her sabah bugün acaba ne soracak korkusuyla beklerken diğer taraftan hep hazır olmam gerektiğini öğrenmiştim. Bu ders Louis Vuitton'da çok işime yaramış ve mağazada en büyük kategori olan deri ürünlerinin başına geçmemde, mağaza müdürü olmamda ve ardından satın alma yapmamda etkili olmuştu. İş görüşmesinde mağaza performansını nasıl değerlendirirsin diye sorduklarında cevaplarım tabii ki hazırdı. 

İş ilişkilerime çok önem verdim. Boş zamanlarımda sosyalleştim ve işimi stajın ilk gününden itibaren sahiplendim. 

Kariyerim boyunca hiç CV göndermek zorunda kalmadım. İlk işimi okulum Polimoda sayesinde buldum. İkincisinde de beni buldular. Biri beni headhunter'a önermişti. Bu kişi kimdi hala bilmiyorum ama buradan ona sevgiler. Burada şu konuya değinmek istiyorum. Her sabah kahve keyfimi ve öğle yemeğimi mağazanın en üst katındaki cafede yapardım. Mağazadan çıkıp yapmam da mümkündü ama benim amacım diğer çalışanlarla aynı yerde olup sohbet edebilmekti. Her sabah mağaza müdürü, diğer kat müdürleri, insan kaynakları, satış ekibi, yeni birini tanır onlardan birşeyler öğrenirdim. Staj yaparken sadece stajyerlerle yemeğe çıkanlar. İyi düşünün.  

Bir sabah bir telefon geldi. "Sizinle görüşmek istiyoruz. Bir lüks marka için eğitilmek üzere yönetici adayı arıyoruz. İlgilenir misiniz?" Bunlar kim, beni nereden buldular gibi sorular kafamda dolanırken "Tabii ki. İlgilenirim" dedim. İlk görüşmeyi yaptığımda headhunter markanın ne olduğunu henüz söylememişti. Görüşmeden birkaç gün sonra beni tekrar aradı ve beni şirkete önermeye karar verdiklerini söyledi. İşte o anda "Peki hangi marka ile görüşeceğim?" dedim. "Ha marka mı? Marka Louis Vuitton" dedi telefondaki kişi. Inanamamıştım. Tekrar ettim. "Louis Vuitton mu?" 

Her görüşmede görüşeceğim kişilere göre özel hazırlık yaptım. 

Peki şimdi beni ne bekliyordu? Birinci görüşmenin ardından tam dört görüşme daha bekliyordu. Toplamda üç aya yayılan tam dört görüşme. Her görüşmede bir amaç olduğunun farkındaydım. O amacı tahmin edip ona göre hazırlanmaya ve hikayemi kurgulamaya çalıştım. Bu kişiler ile ilgili bilgi topladığımı söylememe gerek yok herhalde... 

1.  Louis Vuitton İtalya insan kaynakları müdürü ile: Acaba şirkete uygun bir profil miydim?  (Evet öyle olduğuma inanıyordum. Ben Louis Vuitton'da neyi seviyordum ve Louis Vuitton bende neyi sevebilirdi. Dersimi iyi çalıştım.)

2. Louis Vuitton'un Milano'daki iki büyük mağazasının müdürleriyle: Acaba mağaza müdürü olma potansiyelim var mıydı? (Potansiyelim olduğuna emindim. Sadece bunu kanıtlamam lazımdı. İşimi neden sevdiğimi anlatmak için iyi hazırlandım.)

3. Louis Vuitton Italya CEO'su ile: Bu görevi almaya ve Paris'e gidip son görüşmeyi yapmaya hazır mıydım?  (Evet. Paris'e gitmem lazımdı. Zaten hayalim bir gün orada çalışmaktı. Daha hazır olamazdım. Bu göreve alınırsam bir yabancı olarak neler katabilirdim İtalya'ya,not ettim. ) 

4. Louis Vuitton Avrupa insan kaynakları müdürü ile: İşe alınırsam sadece İtalya için değil global olarak marka için yararlı bir eleman olur muydum? (Bir Türk öğrenci olarak İtalya'ya gelişimi ve işe başlama hikayemi ve aslında dünya vatandaşı olduğumu anlatmadan dönmemeliydim.)

 Yolculuğun varacağı yer yolculuğun kendisidir. Louis Vuitton davetinden bir hatıra. 

İş arama sürecinin kendisini bir tecrübe olarak gördüm ve pozitif düşünmeye her durumda devam ettim

Ard arda gelen görüşmelerin üçünü bir şekilde geçip sıcak bir Ağustos gününde Paris'e vardığımda ilk iş olarak Louis Vuitton Champs Elysee mağazasına gitmiştim. Görüşmeyi flagship mağazasını gezmeden yapmam düşünülemezdi.  İşe giremesem de bugünün bir hatırası kalsın demiştim kendime, ve en uygun fiyatlı ürünü almıştım...uzun ince bir eşarp.

Merkez ofise vardığımda kendimi yuvarlak bir masada iki kişi ile otururken buldum. Ardarda sorular ve panik içinde ben. O kadar heyecanlıydım ki...İngilizcem berbat, heyecanlandım, elime yüzüme bulaştırdım gibi düşüncelerle çıkmıştım görüşmeden.  Birkaç gün sonra beklediğim telefon geldiğinde şöyle dediler "Son görüşmede biraz heyecanlıydın ama heyecanlanmış olman önem verdiğini gösterir. Seni aramızda istiyoruz. Evraklarını hazırlayalım mı?". Telefonun öbür ucunda nasıl kızardığım ve zıplamaya başladığım gözünüzde canlandı mı? La Rinascente'den ayrılmak üzücüydü ama dünyanın bir numaralı lüks markasının ekibine katılmak da çok heyecan vericiydi. Hem onca emeğin ardından, o kontratı imzalamak istiyordum.  

26 yaşında, La Rinascente'de aksesuar departmanında müdür olan, on aylık oturma izni kalmış bir Türk kızını, Louis Vuitton süresiz kontratla mağaza müdürü olarak yetiştirmek üzere işe aldı. Louis Vuitton Italya'da çalışmaya başlayan ilk Türk olmuştum ve çok gururluydum. Benim ardımdan iki Türk iş arkadaşım daha oldu. Toplamda altı sene süren Louis Vuitton serüvenim farklı şehirler, görevler, heyecan verici projeler ve mükemmel arkadaşlıklar ile taçlandı. Louis Vuitton ile profesyonel ilişkim Lanvin Paris beni 2012 yılında iş değiştirmeye ikna edene kadar tutkuyla devam etti. Hala da uzaktan tutkuyla ve dostluklarımla devam ediyor.  

2007 senesinden bir resimle yazımı sonlandırıyorum. Louis Vuitton yolculuk demektir. Sizin de bavullarınızı güzel tecrübelerle doldurmanızı ve kariyerinizi yarattığınız yolculuğunuzda unutulmaz anılar biriktirmenizi diliyorum. 

Previous
Previous

Modanın yazı hali ve Begüm Başoğlu

Next
Next

Bir moda markasında ilk stajımı nasıl buldum?