Moda hakkında en ufak bir bilgisi olan herkes, CHANEL markasını bilir. CHANEL'i bilen herkes de, bu markanın arkasında, Coco Chanel isminde bir kadın olduğunu bilir. Bu kadının moda dünyası üzerinde, öyle derinlemesine bir etkisi olmuştur ki, o olmadan moda dünyası günümüzde nerede olurdu sorusu hakkında fikir yürütmek bile imkansızdır.
Peki, bu kadın hakkında neler biliyoruz? Ve bundan da önemlisi, bildiklerimizden ne kadar emin olabiliyoruz?
Coco Chanel, kendisi hakkında “ben kendi hayatımı icat ettim” demişti. Gazeteci Ernestine Carter, bu konu hakkında “Uzun yaşamı boyunca, Coco Chanel kendi hakkında öyle incelikli bir yalanlar ağı ördü ki... Kesin bilgilere ulaşmak... Biraz zor.” yorumunu yapmıştı. Chanel: A Woman of Her Own isimli biyografisinin yazarı ise olayı “Birşeyler uydururdu” olarak özetlemişti. Yani demem o ki, Chanel'in hayatı hakkında kesin bilgilere ulaşmak zor. Ancak kesin bilginin yokluğu, kendisi hakkında bir şey bilmediğimiz anlamına gelmiyor, hatta aksine, çelişkili bilgilerin varlığı, bize Chanel'in kendi inşa ettiği ünü hakkında daha fazla bilgi veriyor. Çünkü bunu bilmek, şu demek oluyor; tasarımcı, sadece hepimizin bildiği giysilerin yanı sıra, kendi hayalindeki kadını, kendi üzerinden tasarlayarak, adeta bir elbise gibi onu giymiştir.
Coco Chanel, gerçekten yokluktan çıkarak kendini inşa etmişti. Gabrielle Bonheur Chanel olarak 1883'te, fakir bir aileye doğmuştu. Gabrielle'in üç kardeşi daha vardı. Annesi vefat ettiğinde, babası çocuklarını bir yetimhaneye terk etmişti. Daha sonra Chanel, bu zamanları pek mutlulukla anmıyor olsa ki hikaye, o anlatırken, “Babam Amerika'ya çalışmaya gittiğinde akrabaların yanında kaldık” olarak değişecekti.
Hayatının bir sonraki dönemi daha da büyük bir gizem perdesi arkasındaydı. Yetimhanede yaşadığı ve eğitim gördüğü dönem sonlandığında Gabrielle, dikiş bilgisi olan genç kızların çoğunluğunun yaptığı gibi, kendinden bekleneceği üzere terzilikle uğraşmayı seçmemişti. Bir giyim mağazasında çalışmayı denediyse de bu iş oldukça kısa sürmüş, daha sonra café şarkıcılığına yönelmişti. “Coco” ismini de bu dönemde aldığı söylenir, bu ismin kökeni tam bilinmemekle birlikte en çok anılan olasılıklar, sık sık söylediği şarkılar olan “Ko Ko Ri Ko” ve “Qui qu'a vu Coco” şarkılarından bir alıntı, veyahut Fransızca “metres” anlamına gelen “cocotte” sözcüğünün bir kısaltması olduğudur. Gerçekten de, Coco'nun daha sonra oldukça hareketli geçecek romantik hayatının başlangıcı, bu café çevrelerindedir. Bu ilişkiler aslında oldukça önemlidir: çünkü soylu ve zengin erkeklerle olan maceraları, onu bu çevrelere sokarak, daha sonra adını duyurmasında faydalı olacaktır.
Chanel, tasarım dünyasına şapka tasarlayarak girmişti. İlk dükkanını açtığında, arkasında iki erkeğin desteği vardı: üç senedir sevgili olduğu ünlü çapkın Etienne Balsan, ve arkadaşı (ve Chanel'in bir sonraki uzun soluklu sevgilisi) İngiliz Arthur “Boy” Chapel. Chanel, sonraları bu günlerden bahsederken “ilk dükkanımı açmamı, iki erkeğin küçük körpe vücudum için münazaraya girmesine borçluyum.” diye anlatacaktı.
Chanel'in erkek giyiminden ilham alarak, kendisini ünlü yapan sade ve şık giyimi ürettiği bilinir. Ancak olay, “erkek arkadaşının spora giydiği tişörtü beğendi ve o kumaştan elbise yaptı” demekten çok ötedir. Chanel, etrafında hep erkeklerin güç ve paraya sahip olduğunu görmüş, giyimi ve tasarımı üzerinden bu gücü ele geçirmek için bilinçli bir çaba sarf etmiştir.
Bir keresinde, arkadaşı Salvador Dali'ye, kendisinden üçüncü tekil şahısta bahsederek şöyle anlatmıştır: “İngiliz erkeksiliğini aldı ve onu dişi yaptı. Hayatı boyunca yaptığı şey, erkek kıyafetlerini kadınlar için yapmaktı: ceketler, saç, boyunbağı, bilekler... Coco Chanel her zaman olma hayalini kurduğu güçlü, bağımsız erkek gibi giyindi. Kadınları özgür bıraktı, çünkü kendisi çok uzun süre özgür olamamıştı.” Bu hikayede, Salvador Dali ve Coco Chanel gibi iki büyük kişilik bir araya geldiğinde kendini belli eden kocaman ego yığınının altında, Chanel'in kendisini inşa edişinin yapı taşlarını görürüz: güç arzusu.
Coco Chanel, çoğu zaman feminist bir figür olarak algılanmasına rağmen, çok “erkek” bir güç algısı vardı. Zaten yaptıklarını feminizm adına yaptığı için değil, feminist bir şekilde yaptığı için bu şekilde algılanmıştır. Kadınların bir süs nesnesine dönüştürülmesine karşı durarak erkek giyimine atfedilen gücü, tasarımları üzerinden ele geçirmesi, Chanel'in bugün “girl power” olarak algılanmasına yol açan sebepler.
Chanel, etekleri kısaltması ile ünlüydü ancak, kendisi hayatta bulunduğu süre boyunca CHANEL'in etekleri asla diz üstüne çıkmamıştı. Hatta, 1960'lı yıllarda mini etek modasını gören Chanel, “küçük yaşlı kızlar” diye bunları giyen kadınlarla dalga geçecekti. Aslında Chanel diz konusunda oldukça takıntılıydı: dizlerin çok nadiren güzel olduğunu kabul ediyordu, ancak ona göre bu nadir güzel dizlerden bir çift size bahşedilmemişse, her ne pahasına olursa olsun o dizleri gizlemeliydiniz. Hele de kiloluysanız, veya biraz çarpık bacaklarınız varsa, Coco'nun sivri dilinin hedefi olurdunuz.
Coco, hayatı boyunca fikrini sakınan bir kadın olmamıştı. Hatta kendini zarafetin tanımı olarak gören birisi için ağzı oldukça bozuk sayılabilirdi. 1950'lerde, II. Dünya savaşı sonrasında klasik feminenliğe dönüş yapan moda sektöründe “New Look” koleksiyonu ile hızlı bir çıkış yapmakta olan Dior'a, ve diğer erkek tasarımcılara ağır sözler hazırlamıştı (rakiplerinin eşcinselliğini ima eden homofobik hakaretler eşliğinde) “kendileri kadın olmak istiyorlar, o yüzden gerçek kadınları travestilere benzetiyorlar!”. Erkeklerin kadın bedeninin hareket edemeyeceği kıyafetler yaptığını iddia ediyordu, hayır hayır, erkekler kesinlikle kadınlar için tasarlamamalıydılar!
Kendisi de, aslında 1920'lerden itibaren büyük bir popülarite sahibi olmasında ve Savaş sonrası, Nazi askerleriyle ilişkisi halk arasında bilindiğinden Fransa'da itibarını kaybetmiş olmasına rağmen, onu düşündüğünde çoğumuzun aklına ilk gelen görüntü olan “Chanel tayyörü”nü, bu yıllarda tasarlamıştı. Daha önce de tayyör takımlar yapmıştı ancak, 1920'ler ve 30'lardaki takımları hep vücuda oturan cinstendi, günümüzde dahi hala çizgisini devam ettiren, köşeli hatlı, nispeten bol tayyörleri Chanel kariyerinin sonlarına doğru ortaya çıkarmıştı. Bu dönemde Avrupa'da düşen popülaritesine rağmen markasının ayakta kalarak bugünlere kadar gelmiş olmasını ise, Chanel'in Amerikalıların tasarımlarına gösterdiği ilgiyi doğru değerlendirmiş olmasına borçluyuz, çünkü Avrupa onu ve tasarımlarını tekrar affedene kadar, markayı ayakta tutan, uluslararası alana yayılan ünü olmuştur.
Coco Chanel, özgür bir kadın, yenilikçi bir tasarımcı, ve öngörülü bir iş kadınıydı. Moda sektöründeki değişime ayak uydurmayı bilmiş, sektör büyüdükçe onunla birlikte büyümüştü. Tasarımlarının basitlikleri nedeniyle taklitlerinin ortaya çıkmasının pek hoş olmasa da kaçınılmaz olduğunu kabullenmiş, bununla yok yere savaşmaya çalışmak yerine, alternatiflerini sunmuştu. Örneğin, daha uygun fiyatlı markalarla birlikte çalışmış, ismini kullanma hakkını vermişti.
Chanel'i en çok Chanel yapan şey, kendi tasarımlarının yüzü oluşuydu. Chanel, markasının yaratıcısı, tasarımcısı, modeli, herşeyiydi. Terzilik konusunda en yetenekli o olmasa da, net vizyonu sayesinde sadece kendi markasının değil, adeta modanın yüzü olmuş, renkli hayatıyla yaşadığı sürece insanların dilinden düşmemişti. Belki küçük, siyah bir elbise yapan ilk tasarımcı değildi, belki moda tarihindeki kısa siyah elbiseler arasında en muhteşemi de onunki değildi, ancak küçük siyah elbiseyi “Küçük Siyah Elbise” yapan oydu, ve işte bu yüzden, ne zaman bir kadın dolabına, çeşitli durumlara uygun bir küçük siyah elbise eklese, bu, onun mirası olacaktı.
Yazar: Eda Çakmak
“Eda Çakmak ,Yeditepe Üniversitesi’nde Antropoloji ve Psikoloji dallarında çift anadal yaparken yazdığı tez ile toplumsal kimlik ile giyimin ilişkisi üzerine düşünmeye başlamıştır. Bu düşüncenin peşini bırakmayıp, Fulbright bursunu kazanarak New York’ta Parsons The New School For Design’da Fashion Studies yüksek lisansını tamamlamıştır. Şimdilerde moda kültürü, moda haberleri, beden ve güzellik algıları hakkındaki yazılarını www.komodaejderi.com ‘da yayınlamaktadır.”