Yarınların moda tasarımcılarını destekleyen bir ödül: LVMH Prize
Dünyanın en büyük lüks tüketim ürünlerini üreten şirketler grubu olan LVMH -Moët Hennessy Louis Vuitton- 2014 yılında genç moda tasarımcılarını desteklemek ve teşvik etmek için LVMH ödüllerini başlattı. Genç tasarımcılar için moda sektöründeki en önemli ve prestijli ödüllerinden biri olma özelliğini taşıyan LVMH Prize modaya uluslararası ölçekte canlılık ve yaratıcılık katmayı amaç edinmiş bir ödül.
Photo credit: www.lvmhprize.com
Dünyanın en büyük lüks tüketim ürünlerini üreten şirketler grubu olan LVMH -Moët Hennessy Louis Vuitton- 2014 yılında genç moda tasarımcılarını desteklemek ve teşvik etmek için LVMH ödüllerini başlattı. Genç tasarımcılar için moda sektöründeki en önemli ve prestijli ödüllerinden biri olma özelliğini taşıyan LVMH Prize modaya uluslararası ölçekte canlılık ve yaratıcılık katmayı amaç edinmiş bir ödül.
Geleceğin en umut veren moda tasarımcısı olabilmeniz için LVMH şirketler grubu içerisinde bulunan moda evlerinin kreatif direktörlerinden oluşan jüriyi etkilemeniz gerekiyor. Bu jüride Nicholas Ghesquiere (Louis Vuitton), Marc Jacobs (Marc Jacobs), Karl Lagerfeld (Fendi), Humberto Leon ve Carol Lim (Kenzo), Phoebe Philo (Céline), Riccardo Tisci (Givenchy) gibi moda otoriteleri yer alıyor.
Geçen yılın kazananları Marques’Almeida markası ile bilinen Paulo Almeida ve Marta Marquez 300.000 euroluk ödülün de sahibi oldu. Ödülleri Natalie Portman tarafından verildi. Onları izleyen Fransız tasarımcı Simon Porte Jacquemus da ikinci oldu ve 150.000 euroluk ödülün sahibi oldu. Bunların yanında markalarının gelişimi ve takibi için bir yıllık profesyonel danışmanlık hizmeti de para ödülüne eşlik ediyor. Bu sene yarışmaya son başvuru tarihi Mayıs 2016.
Amerika’da bulunan CFDA Vogue Moda Fonu, moda endüstrisi ve lüks sektörünün, yarının yeteneklerini keşfetmedeki sorumluluğunu gözler önüne seriyor. Ülkemizde de benzer olarak İHKİB’in (İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği) 22 yıldır düzenlemiş olduğu ve Ekonomi Bakanlığı tarafından da desteklenen Koza Genç Moda Tasarımcıları yarışmasını örnek gösterebiliriz. Jüri İHKİB yönetim kurulu başkanı Volkan Atik, İMA genel direktörü Seda Lafçı, Vogue Türkiye’den Seda Domaniç, Banu Bölen, Hatice Gökçe, Mehtab Elaidi,Güneş Güner Işık, Atıl Kutoğlu, Hakan Yıldırım gibi moda sektörünün çeşitli alanlarındaki önemli isimlerden oluşuyor. Birinciye 20.000TL’lik ödül ve yurtdışında 1 yıllık moda ve İngilizce eğitimi hakkı veriliyor. Ayrıca dereceye giren ilk 10 finaliste İstanbul Moda Akademisi’nin düzenlemiş olduğu eğitim programlarından Moda Tasarımı ve Yönetimi’ne katılma hakkı sağlanıyor. Koza Genç Moda Tasarımcıları yarışması Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol, Elif Cığızoğlu, Ümit Ünal, Zeynep Tosun, Özgür Masur, Hatice Gökçe ve Zeynep Erdoğan gibi bir çok tasarımcıyı sektöre kazandırdı.
2002 yılında Özgür Masur, yarışmada 3. olmuştur. Günümüzde minimal tasarımlardan oluşan sofistike parçalar tasarlamaktadır. Aynı şekilde 1998 senesinin birincisi olan Hakan Yıldırım, H by HAKAAN YILDIRIM markasıyla Londra Moda Haftası’nda koleksiyon sunmaya devam etmekte.
Bakalım bu sene moda dünyasının kapıları kimler için açılacak?
LVMH Prize hakkında daha fazla bilgi almak için www.lvmhprize.com
Batuhan Ernalbant
Kariyer planınızın renkleri ne?
Tek bir gelecek hedefimizin olmadığını, aslında içimizde birden fazla hayal, umut ve benlik taşıdığımızı düşündüğümden olsa gerek, renklerin ve çizimin gücüne inanıyorum.
Sözler mi resimler mi hislerimizi kolaylıkla anlatmamızı sağlar?
Bazen birkaç resim dakikalarca konuşarak özetleyemeyeceğimiz fikirlere tercüman olabilir. Bir resme bakmak sadece düşünce gücümüzü değil hayal gücümüzü de aktive eder ve kavramları daha hızlı, daha net ve daha derinden yorumlayabiliriz.
Patti Dobrowolski'nin dediği gibi sol beynimiz bizi rasyonel olmaya, tehlikelerden korunmaya çağırırken sağ beynimiz de hayalperest bir ruh, oyun parkına gitmek isteyen bir çocuk ya da uzak diyarlarda yolculuğa çıkmak isteyen bir maceraperest gibidir. Sağ beynimizi aktive etmemiz de ancak yaratıcılığımızı özgürleştirmemizle mümkün.
Bir sene önce kendimle ilgili bir resim çizmem istendiğinde oldukça paniklemiştim. Ne çizecektim? Bu çok kolay görünen istek aslında çok zordu. Çünkü kendimi en çok anlatan renkleri, şekilleri düşünmem gerekliydi. Bir başak burcu olarak her yaptığım şeyin ardında bir anlam olmalıydı. Kalemleri alıp çizmeye başladığımda ise fikirlerin aktığını farkettim. Çıkan sonuç ilkokul resimlerimden farklı değildi ama benim için çok anlamlıydı. Bu çizimde geçmişimi, bugünü ve geleceğimi anlatmam istenmişti. O çizim benim için büyük farkındalıkların başlangıcı oldu dersem abartmış olmam. Şimdi evimde çerçevelenmiş olarak duruyor ve bana hep o anı hatırlatıyor.
Patti Dobrowolski'nin anlattığı "Hayallerinizi çizimle gerçeğe dönüştürmek" egzersizi kariyer planlarınızı anlamak için, geleceğinizde kendinizi nerede görmek istediğinizi belirlemek için ve de bunu her zaman hatırlamak için eğlenceli ve etkili bir yöntem. Tek bir gelecek hedefimizin olmadığını, aslında içimizde birden fazla hayal, umut ve benlik taşıdığımızı düşündüğümden olsa gerek, renklerin ve çizimin gücüne inanıyorum. Çünkü bu çeşitliliği resmetmek ne kadar güzelse, dillendirmek de bir o kadar kafa karıştırıcı olabiliyor.
Oysa ki bir resimde olduğu gibi farklı tonlarda ama ahenk içinde olmamız mümkün.
Haftasonum verimli geçsin diyenler varsa, hadi kalemi kağıdı alın elinize ve çizin:
- Şu anki siz
- Olmayı umut ettiğiniz siz
Ardından da resminize iyice bakmayı, gözlerinizi kapatmayı, çizdiklerinize inanıp harekete geçmeyi unutmayın.
Resimlerinizi paylaşmak isterseniz bana yazın : asli@modakariyeri.com
Okulumu nasıl seçtim?
Bir okul sizi değiştirmelidir. Bu değişim kariyerinizi tasarlarken sizi bir adım öteye götürmelidir.
Moda sektörüne giriş yaptığım dönemi anlattığım ilk postumdan sonra http://www.modakariyeri.com/blog/2015/7/6/giris sıra 2004 senesinde gideceğim okulu seçmeme geldi.
Birçok kişinin yaptığı gibi ben de önce internetten araştırma yaptım ardından arkadaşlarıma moda okuyan tanıdıkları var mı diye sordum. İtalya'da okumak istiyordum ve moda yönetimi konusunda iki okul benim için öne çıkmıştı: Bocconi ve Polimoda. İlk iş olarak ikisine de başvurdum.
Ardından uçağa atlayıp okuyacağım okulları yerinde görmek ve havayı koklamak istedim. Önce Milano'ya ardından da Floransa'ya gittim. İki okulu da gezip öğrenciymişim gibi hissetmeye çalıştım. Kendime şu soruları sordum:
- Hangi okulun atmosferi, ders içeriği ve öğrenci profili beni zenginleştirir, değiştirir ve yapmak istediğim işe başlamam için gerçek bir değer yaratır?
- Hangi okulda eğlenirim (okul aynı zamanda eğlenceli de olmalı, o günler geri gelmiyor)
Bir okul sadece ders içeriği ile değil aynı zamanda bulunduğu şehir, öğrenci seçimi ve öğretim metodolojisi ile de değerlendirilmelidir. Hiçbir öğrenci tek başına öğrenmez, öğrenemez. Eğitim bir grubun beraber değer yaratması ile mümkündür, bu nedenle sizi besleyeceğine inandığınız atmosferi bulmadan araştırmanızı sonlandırmayın.
Bir okul ayrıca sizi değiştirmelidir. Bu değişim kariyerinizi tasarlarken sizi bir adım ileri götürmelidir.
Ben Polimoda'da okumaya karar verdim. Neden mi? Öncelikle SDA Bocconi Moda yönetimi bölümünün ders içeriği MBA ders içeriğine çok yakındı ve ben zaten İşletme okuduğum için bunun doğru seçim olmadığını düşündüm. Polimoda'nın kapısından girdiğim andan itibaren kendimi o ortamla bütünleşmiş hissettim. Koridorları podyum, sınıfları atölye olmuş bir okuldu Polimoda. Ben tam da buna hasrettim. Ayrıca Polimoda hem daha kısa sürüyor hem de zorunlu staj yaptırıyordu. Floransa'da tekstil ve moda sektörüyle işbirliği içinde olduğu için daha çok fırsat sunabileceğini düşünmüştüm. Bu durumun iş hayatına geçişte bana destek olacağını öngördüm, ve gerçekten de oldu.
Ekim 2004'de Polimoda'da "Master in fashion marketing and merchandising" bölümüne girdim ve Mayıs 2004'de mezun oldum. Mezun olmamız için gereken stajı bulmakta okul bize destek olmuştu (malesef Avrupa vatandaşı olmayanlar için artık kurallar değişti). Toplamda üç görüşmenin ardından iki staj teklifi geldi. Bir tanesi görsel düzenleme üzerineydi diğeri de mağaza yönetimi üzerine La Rinascente Milano'daydı. İki şirket de Vakko ismini tanıdıkları için şanslıydım, tecrübemi değerlendirmek istemişlerdi.
Okul seçiminin çok önemli olduğunu kariyerim ilerledikçe farkettim. Hiçbir zaman sektöre yabancı kalmadım, staj ardından hemen iş buldum ve okul arkadaşlarımın büyük kısmı çok iyi yerlere geldiler. Yıllar içinde birbirimize destek olacağımız bir network oluşturduk. 2014 Ekim'inde, 11 sene sonra Polimoda'ya misafir hoca olarak gittiğimde o günlere döndüm, tecrübemi paylaşmak çok keyifliydi.
Sizin seçiminiz de tamamen kişisel olacaktır. Okul seçiminizi "Şu sirket en çok bunun mezunlarını işe alıyor" diyerek yapmayın, bunu göz önüne alın ama kararınızı buna bağlamayın.
Bu yazının amacı bir okulu öne çıkarmak değil daha çok kişisel tercihimi etkileyen kriterleri paylaşmaktı. Siz de kriterlerinizi belirleyin.
Özetle tavsiyelerim şunlar:
- Okul seçimini sadece ders içeriğine bakarak yapmayın. Öğretmen kadrosunun sektöre yakınlığı, eski ve yeni öğrenci profili ve girdikleri işler ayrıca bulunduğu şehir ve şehrin moda ile ilişkisi çok önemli.
- Hemen okula başlamak zorunda değilsiniz, tecrübe ile başlamak her zaman daha iyidir. Doğru okul ve doğru zaman olması önemli.
- Master eğitimi meslek seçimi ile doğrudan ilgilidir. Sizi sektöre sadece hazırlamakla kalmayacak aynı zamanda yolunuzu yapmanıza yardım edecek okulu bulun. Bu eski öğrenciler vasıtasıyla da olabilir (Alumni kuruluşları var mı mutlaka kontrol edin)
- Okula kaydolmadan önce gidip gezin ve çekinmeden öğrencilerden birini durdurup "Okuldan memnun musun?" diye sorun. Bunu yapamazsanız Linkedin'de ya da tanıdıklarınız aracılığıyla referans bulmaktan kesinlikle çekinmeyin.
- İş bulmak için mezun olmayı beklemeyin. Sektöre hazırlanıyorsanız, okulla birlikte hazırlığınız başlamış demektir. CV göndermeye hemen başlayın, okuldaki sektör temsilcilerine kendinizi tanıtın. Aklınız hala karışıksa zamanınızı herkesle sohbet edip bilgi edinerek geçirin. Sosyalleşin.
- Yurtdışında iseniz, ben burda iş bulamam nasıl olsa diyerek kendi kendinize cesaretinizi kırmayın. Savaşın.
- Eğlenin!
Sorularınız veya yorumlarınız için asli@modakariyeri.com adresine email atabilirsiniz.
Kumaşlar, renk kartelaları ve numuneler...
Stajıma başlayana kadar ne yapmak istediğimle ilgili bir fikrim yoktu. Ta ki kendimi kumaş parçaları ve renk kartelaları arasında bulana dek...
Yıl 2002. İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme bölümünde üçüncü sınıfı bitirmişim ve üniversite hayatımın üçüncü stajına başlamak için günleri sayıyorum. O zamana kadar bir yatırım bankasının ve Pirelli'nin Türkiye ofislerinde bir aylık staj tecrübem var. İçimden bir ses yapmak istediğim şeyi henüz bulamadığımı söylüyor ama ne olduğuyla ilgili de bir fikrim yok. Bu hissi bilir misiniz?
Tesadüfler sonucunda Gap International'ın İstanbul'daki sourcing (tedarik) ofisinde staja başladım. Bu ofis Gap'e ait markaların Türkiye'de yapılan üretimlerini takip ediyordu. Üç aylık bu stajı yaparken aslında yaz tatilinde olmalıydım diye düşünmüyor değildim ama ofisin her yerini sarmış kumaşlar, rengarek renk kartelaları ve numuneler beni kendimden geçirmiş, tüm gün soluksuz çalışan ekibe yardım etmeye çalışırken öğrendiklerimin verdiği heyecanla üç ay nasıl geçti farketmemiştim. İşte o staj moda sektöründe çalışmak istediğimi anladığım deneyim oldu. Ama ne yapmalıydım? Moda sektöründe çalışmak ne demekti? Hele bundan oniki yıl önce...
Yıl 2003. Mezun oldum. Elimde işletme diploması iş bulmaya çalışırken (ben de herkes gibi birçok kez reddedildim, cevap alamadım ve umutsuzluğa kapıldım) ve Türkiye'de moda sektöründe ne yapılır diye düşünürken birkaç ay Polo Garage'da, sekiz ay da Vakkorama'da çalıştım. İşletme mezuniyet tezim "Görsel düzenlemenin satışa etkisi" olduğu için görsel düzenlemede çalışmaya başlamıştım. Mağazadan mağazaya gidip sürekli kıyafetlerin yerini değiştirirken iki şeyi farkettim: görsel düzenleme benim işim değildi ve mağazada çalışmaya bayılıyordum.
Vakko'da çalışmak müthiş bir deneyimdi. Vakko tam bir okuldu ve iş arkadaşlarımı çok seviyordum. Akmerkez mağazasında çalışıyor ve birçok şey öğreniyor, tüm maaşımı da mağazada bitiriyordum. İlk mağaza tecrübemi burada edindim. Müşterilere kendim hizmet etmesem de satış ekibini ve müşteri davranışlarını izleyerek çok şey öğrendim. Bu öğrendiklerimin bana İtalya'da iş bulmamda yardım edeceğinden henüz haberim yoktu.
Yine de içimden bir his gitmem gerektiğini söylüyordu. İşte bu amaçla mezuniyetimden bir yıl sonra okul araştırmaya başladım. O zaman Türkiye'de moda yönetimi ile ilgili hiçbir okul yoktu.
O günlerde bana akıl veren moda sektöründen bir büyüğüm kariyerimin şekillenmesinde büyük katkıda bulunmuştur. Onunla görüşmeye gittiğimde ve ne yapsam bilmiyorum dediğimde bana söylediği şeyi dün gibi hatırlıyorum "Ne istersen yap ama satışta çalış. Perakende modanın geleceği." Onu dinlediğim için mutluyum.
Bu sözler aklımda, okul arayışıma başladım. Ingiltere ve İtalya listemdeydi fakat İtalyan liseli olmamın etkisiyle İtalya sanki beni çağırıyor gibi geliyordu "Dai vieni qua" (hadi buraya gel). Bocconi Universitesi'nde ve Floransa'da Polimoda'da moda yönetimi masterlarına başvuru yaptım. İkisinden de kabul geldi. Sene 2004. Hangi okula gitmeliydim? Seçeneklerimi değerlendirmek için iki okulu mercek altına aldım.
Kafam karışmıştı.
"Okul seçimim" bir sonraki kariyer postunda....Okumak için tıklayın.
Moda kariyerini farklı kılan birçok faktör var. İşte bunlardan bazılarını iş hayatımdan örnekleyerek anlatmak istiyorum.