M.A.G - Londra Moda Haftası #1
Venedik palyaçolarından ergen kız hayallerine, Roma İmparatorluğu'ndan çiçek bahçelerine uzanan ilham kaynakları ile Londra Moda Haftası'nı açtık !!
BORA AKSU : Röportaj vermekten genellikle kaçınan Aksu, tasarımlarının kendi hikayelerini anlatmasını tercih eden bir modacı. Kariyeri boyunca kendine oldukça belirgin bir imza yaratan Aksu, romantik ama her zaman karanlık bir tarafı olan yarı-couture parçalarıyla bu Londra Moda Haftası'nda da bizi kendine hayran bırakmayı başardı. SS17 koleksiyonu için ilhamını büyükannesinin çocukluk yıllarından ve onun Ege Denizi kıyısındaki yazlık evinden alan tasarımcı, modern ile gelenekseli, gerçek ile rüyayı, yetişkin ile çocuksu ruhu başarıyla harmanlamış bir şov sergiledi. Pudra tonlarında ince işlenmiş elbiselere eşlik eden çiçekli taçlar ise defileye Viktoryan bir hava katmıştı.
SHRIMPS : London College of Fashion Tekstil Tasarımı mezunu genç tasarımcı Hannah Weiland, iyi el işçiliği ile oluşturduğu parçaları ve renk kullanımıyla tanınsa da, markasının kalbinde rengarenk yapay kürkler ve eğlenceli bir bakış açısı yatar. Bu sezon ise Weiland'in koleksiyonu bu ikinci renkli ve çocukça temadan biraz uzaklaşmış, ağırlığını daha çok orman yeşili ve inci pembesi gibi renklerin uyumuna vererek dokular üzerinde yoğunlaşmıştı. (Ünlü stil ikonu Alexa Chung'ın markanın büyük hayranı olduğunu da ekleyelim)
ASHLEY WILLIAMS : Tasarımcının Londra Moda Haftası'nın ilk gününde sergilediği SS17 koleksiyonu için oldukça ilginç bir dekor seçmişti. Ergen bir genç kızın odası gibi düzenlenen podyumda peluş oyuncaklar, Madonna CD'leriyle dolu bir raf, renkli balonlar ve tek kişilik dağınık bir yatak bulunuyordu. Williams koleksiyonunu gençlik idolu olan ünlü Hollywood yıldızı River Phoenix'e adamıştı. Bu nedenle yaratılan genç odasında modellerden bazıları bir fotokopi makinasından devamlı yakışıklı oyuncunun siyah beyaz portrelerini basıyordu. Eğlence teması hiçbir şovundan eksik olmayan Williams bu sefer de davetlilerini şaşırtmadı. 80'lerin parti elbiseleri, kristal aksesuarlar, iki parçalı ipek pijamalar, rahat jeanler ile bol miktarla hırka ve ceket içeren koleksiyon, eğlenceli olduğu kadar rahatlıkla giyilebilir parçalardan oluşuyordu.
RYAN LO : YouTube videoları izleyerek dikiş dikmeyi kendi kendine öğrenen tasarımcının, şimdiye kadar hazırladığı her koleksiyona "do it yourself" bakış açısıyla yaklaştığını duymak pek de şaşırtıcı olmaz diye düşünüyoruz. Lo'nun SS17 koleksiyonu da Londra Moda Haftası'nın ilk gününde onu tanıyanları şaşırtmayan bir şova dönüşmüştü. Parlak mor simli süslemelerin tavandan döküldüğü podyumda, yüzlerindeki değişik makyaj ve rengarenk kıyafetlerle yürüyen modeller hepimizi fantezi ve masal dünyası arasında bir yerlere götürdü. Fırfırlarla bezeli elbiseler, parlak kumaşlardan yapılma Venedik palyaçolarından esinlenilmiş şalvarlar ve kısa çoraplarla giyilen bantlı kısa topuk ayakkabılar sihirli bir dünyadan çıkmış gibiydiler.
İKİNCİ GÜN
PETER JENSEN : Tasarımcının yeni SS17 "Rhoda" koleksiyonu Londra Moda Haftası'nın ikinci gününde ICA Carlton House Terasında sergilendi. Sunum için salona giren davetlileri sadece modeller değil, beyaz bir konstrüksiyondan yapılan küçük bir bahçe evi ve etrafındaki mis kokulu çiçekler karşıladı. Koleksiyonun teması Jensen'in bahçe işlerine olan tutkusunu yansıtıyordu. Dağıtılan basın bülteninde ise koleksiyona ismini veren Lady Rhoda Birley'e atıfta bulunuyordu. Modeller rengarenk ve rahat elbiseler ve hasır şapkalarının altından bağladıkları fularlarla çiçeklerin içinde poz veriyordu. Davetlilerini hem mekan hem koleksiyonu ile adeta bir çiçek tarlasında ağırlayan Jensen'ın fikrini ve uygulamasını biz çok beğendik. Önümüzdeki baharı ise dört gözle beklemeye başladık.
HOUSE OF HOLLAND : Tasarımcı Henry Holland markanın onuncu yılını oldukça ikonik ve devasa bir throwback (eskiye atıf) ile kutladı! SS17 koleksiyonu için doğu bloğundaki çingene gruplarının Josef Koudelka tarafından çekilen fotoğraflarından ilham aldığını söyleyen Holland, parçalarında parlak pembe, mavi, turuncu, sarı ve mor tonlarını kareli kumaşların üzerinde kullanmıştı. Kapanışta modeller podyuma, 2006 yılında markanın isminin duyulmasını sağlayan ve sonrasında Holland'ın imzası haline gelen baskılı t-shirtlerin yeni bir yorumuyla çıktı. Eğlenceli ve çabasız bir şekilde cool gözüken bu koleksiyon markanın 10 senede enerjisinden hiçbir şey kaybetmediğinin ve önümüzdeki sezonlara daha da büyük bir özgüvenle hazırlandığının kanıtı niteliğindeydi.
GARETH PUGH : Bu kreatif bakış açısını tanıdığımız günden bu güne, kıyafetleri için ilhamını karanlık bir fantezi aleminden alır. Ancak tasarımları aynı zamanda içinde yaşadığımız dünyanın gerçeklerine de her zaman eleştirel bir gönderme yapar. Moda haftasının ikinci gününde koleksiyonunu sergileyen Pugh, bu sefer Roma imparatorluğunu ve günümüz politik durumunu şu anda Francesco Cavalli için üzerinde çalışmakta olduğu 1667 yılına ait opera Eliogabalo köstümleri ile birbirine bağlamış. Koleksiyonun kalbine yerleştirdiği dramatik havayı siyah ve altın rengini bolca kullanarak veren tasarımcı, güneşi hem sıcaklığın ve yaratıcılığın hem de yıkım gücünün sembolü olarak kullanmış. (Opera'ya adını veren Eliogabalo'nun üçüncü yüzyılda yaşamış ve kendini güneş tanrısı ilan etmiş bir çocuk imparator olduğu detayını bilmek az sonra göreceğiniz koleksiyonu yorumlamakta size yardım edebilir.)
VERSUS : Geçtiğimiz gece Donatella Versace Londra Moda Haftası'nda boy gösterdi. İsimiyle birlikte imzası olan göz kamaştırıcı İtalyan cazibesini, Versus için yüksek gerilimli bir SS17 koleksiyonunu, podyumda yürümesi için A takımı bir model ekibini ve tamamı ünlü simalardan oluşan bir davetli kitlesini de beraberinde getirdi. Şimdiye kadar Donatella'nın varisi Antony Vaccarello'nun tasarladığı Versus koleksiyonu, Vaccarello'nun Saint Laurent'e geçmesiyle tekrar Donatella'nın ellerine geri döndü. Versace'nin markanın içindeki küçük bir ekiple çalışarak yarattığı bu ilk Versus SS17 koleksiyonu ise tasarımcının sahip olduğu her türlü ikonik imzayı taşıyordu. Karşınızda Versus'un isyankar ruhlu kötü kızları...