M.A.G - Paris Moda Haftası #2
CHLOE
5 yıl boyunca Paris'de yaşadıktan sonra ailesi ile birlikte doğduğu topraklara İngiltere'ye dönen kreatif direktör Claire Waight Keller'ın tasarımlarındaki İngiliz esintisi bu sezon kendini belli ediyordu. İngiliz deyince aklınıza punk veya hippi bir tarz geliyorsa hemen o düşünceyi kafanızdan atın. Chloé SS17 tamamen Breton esintileri taşıyan enine çizgili trikolardan ve ellerinizi rahatlıkla ceplerinize koyup gezebileceğiniz ince bol pantolonlardan ve denizci detaylı etek ile elbiselerden oluşuyordu. Markada görmeye alışık olduğumuz zarif ve uçuş uçuş tarzın tasarımcı tarafından kısaca açıklanması gerektiğinde ise Keller'ın kullandığı sözcükler bize koleksiyonu en güzel şekilde açıklıyor : çiçeksi bir masumiyet...
ANN DEMEULEMEESTER
Meşhur Antwerp 6'lısını oluşturan tasarımcılardan Ann Demeulemeester minimal tasarımlarıyla bilinene Demeulemeester bu sezon oldukça maskülen bir koleksiyon hazırlamış. Bilek hizasında biten pantolonlar, kat kat gömlekler ve hafif punk havalı siyah- kırmızı çizgili ceketler ve parlak kumaşlarla hem sadeliğe hem de detaylara önem verenlerdendi.
BALMAIN
Paris Moda Haftası’nın üçüncü gününde 80 görünüm ve yıldızlar geçidi gibi model casting’iyle uzun bir defileye imza atan Balmain, İlkbahar/Yaz 2017’de işlemelere ve vatkalara biraz ara verip bizi Marakeş civarlarında bir tatile çıkarıyor. Provakatif ve güçlü Balmain kadınınını görmeye alışkın olduğumuzdan, bu sefer Natasha Poly’nin toprak tonlarında jarse bir elbiseyle defileyi açmasına biraz şaşırıyoruz. Bazı medya kanalları bu koleksiyondaki farklılığı, Katarlı şirketler grubu Mayhoola’nın geçtiğimiz yaz Balmain’i satın almasına bağlıyor. Koleksiyon, yumuşacık kumaşlarla sıcacık renkler sunuyor ama gösteriş ve parıltıdan da ödün vermiyor. Büyük gerdanlıklar ve metal kolyelerin yanı sıra defilenin sonlarına doğru altın renkli payetli elbiseler boy gösteriyor. Kumaş skalasını da hayli değiştiren kreatif direktör Olivier Rousteing, bu sezon tül ve süetin yanı sıra fiyat açısından daha ulaşılabilr olan örgü modelleri de portföye eklemiş. Dekolteye yeni bir soluk getiren tasarımlarda omuz ve kaburga dekolteleri bolca kullanılırken bazı elbiselerin altında bacak dekoltesi yerine aynı renkte taytlar görüyoruz. Rengarenk kimonolar ve Balmain klasiği şerit desenli transparan elbiseler de unutulmamış. Eleştirebileceğimiz tek şeyin kötü şarkı seçimleri olduğu defileyi Gigi Hadid kapıyor. Balmain Ordusu şimdilik tatilde, bakalım kış sezonunda zırhlar geri gelecek mi?
RICK OWENS
Renkler ve silüetler! Rick Owens'ın Paris moda haftasındaki koleksiyonunu iki kelimeyle betimlememiz gerekirse daha iyi kelimeler bulamazdık. Koleksiyon Owens'ın her zamanki brutal, kendine özgü, bol miktarda drape kumas işciliği olan koleksiyonuna klasik Rick Owens renkleri olan koyu tonların yanına bir miktar göz alıcı, canlı sarıları da harmanladığı bir koleksiyon olmuş. Sarı kullanmasıyla özellikle sevenlerini şaşırtan Owens " herkes benim karanlık tonlarıma alışkındı, oysa ben her zaman renkleri çok sevdim, sadece bu zamana kadar biraz gözümü korkutmuşlardı"- belki de bunlar ilerleyen zamanlarda daha farklı bir Rick Owens göreceğimizin habercisidir. Renklerin yanı sıra devekuşu tüyleri gibi couturierlere ait aksesuarları da bol miktarda parcalarına ekleyen Owens, kendi köklerinden kopmadan yenileşmenin güzel bir örneğini sunuyor.
ISABEL MARANT
Parisian Chic konseptini en iyi özetleyen tasarımcılardan İsabel Marant bu sezon günlük hayatta kullanılabilecek abartı olmayan feminen bir koleksiyon oluşturmuş. Geçtiğimiz sezondan geri getirdiği metalik ve floral kumaslar, bol miktarda fırfırlar, volanlar ile birlikte hafif bir maskülenliği de beraberinde getiren koleksiyon yüksek bel ve işçi kıyafeti havalı pantolonlarla hem maskülen hem de feminen taraflarımıza hitap etmeyi başarabilmiş Marant.
LOEWE
Jonathan Anderson'ın kreatif direktörü olduğu Loewe zaten hali hazırda radarımızda olan bir markaydı. Köklü bir İspanyol markası olan Loewe İrlandalı- İngiliz kreatif direktör ile Paris moda haftasında koleksiyon sergilemeye başlayınca referans noktasının bir çok farklı öğeden gelmesine şaşırmamak gerek. Kimilerinin çok sevdiği, kimilerininse fazla karışık bulduğu bu sezonki Loewe'de dönemsel İngiliz kırsalından çıkma kumaşlarla, 18. yüzyıl Fransası ilhamlı kıyafetlerler birlikte hissedilir bir İspanyol havası da vardı. Kıyafetlerde bol miktarda ustaca kumaş kullanımı ve kumaş işçiliğiyle Anderson bize bir kez daha kumaşlarla oynama konusunda ne kadar usta bir isim olduğunu kanıtladı.
CHALAYAN
Teknolojik ve Mimari tasarımları tasarladığı kıyafetlere uyarlaması ile bilinen Hussein Chalayan, Paris Moda Haftası kapsamında gerçekleştirdiği İlkbahar/Yaz 17 defilesinde dünyaca ünlü teknoloji devi Intel’le işbirliği yaptı. Teması Londra hayatının dünü ve bugünü olan şovda Chalayan’ın tasarladığı kıyafetlerle podyuma çıkan modeller aynı zamanda şimdiye kadar hiç görülmemiş kemerler ve gözlükler taşıyordu. Kemerlerin içerisindeki küçük bilgisayar çiplerine bağlı matrix film sahnelerindeki aksesuarları andıran gözlükler, biyometrik verileri toplayarak taşıyıcının stres seviyesini ölçüyor ve defile süresince bu verileri arkada bulunan ekrana görsellerle yansıtıyordu. Teknoloji ve modayı aynı podyumda arıyorsanız doğru yere geldiniz demektir
ISSEY MIYAKE
Hussein Chalayan'dan sonra Paris'te modanın teknolojiyle birleştiği bir başka defile İssey Miyake'ydi. Jigakkyu adlı yeni bir enstrüman eşliğinde yapılan defilede canlı renkler ve geometrik desenler kullanılmıştı. İssey Miyake - Sony işbirliğinin sonucu olan renklerin/desenlerin değişebildiği elektronik çantalar koleksiyonun odak noktasıydı. Kıyafetlere gelince ise yine bir İssey Miyake inovasyonu vardı. Tüm parçalar 'cut & stick' adı verilen yeni bir teknik ile yapılmıştı; tasarımcının geçmişte yarattığı 3D steam Stitch adlı teknikten farklı olarak. İssey Miyake her ne kadar teknolojiyi koleksiyonlarına yoğun bir şekilde uygulasa da onu diğer moda- teknoloji tasarımcılarından farklı yapan detay kuşkusuz kıyafetlerinin gerçekten de giyilebilir olması. Markanın kreatif direktörü Yoshiyuki Miyamae bu sezon parlak, florasan renkleri, günlük hayata da rahatlıkla uyarlanabilecek parçalarla ve tamemen inovasyonla birleştirmiş. Ne diyebiliriz ki? İssey Miyake her zaman bize Japon inovasyonunu en giyilebilir ve yaratıcı şekilde sunuyor.
DIOR
Maria Grazia Chiuri'li Dior belki de Paris moda haftasının en merakla beklediğiz defilelerindendi. Alber Elbaz, Giambattista Valli gibi tasarımcıların bile merakla ilk sırada oturduğu 'yeni Dior' “Moda değişim demektir,yenilik ve devrim demektir. Ben de bir feministim ve bu yüzden de bu zamana kadar olan Dior kadınını farklı bir şekilde göstermek istiyorum" Chiuri'nin bu sözleri aslında markada köklü bir değişim olacağının önceden habercisiydi- netice de Dior'daki ilk kadın kreatif direktör. Eskrim sporundan esinlenerek yapılan beyaz koton kadın ceketleri 'güçlü kadınları' simgelerken bu maskülen kıyafetleri feminen, tül eteklerle kombinlemeyi tercih etmişti. Tül, uçuş uçuş gece kıyafetlerine sütyen askılarına benzeyen askılarla giydirilen mankenler yer yer Dior'un 90'lı yıllarda ortaya çıkmış simgelerinden kazaklara oturtulmuş arı desenleri ile yer aldılar. " Kadınlar artık tek akımla betimlenmek istemiyor. Bazen kendilerini prenses gibi hissedip, bazen seksi bazen ise maskülen görünmek istiyorlar. Bu koleksiyonda ise tüm bunların hepsini sağlamaya çalıştım". Chiuri'ye katılmamak elde değil, sonucta artık kadınların çoğu hayatlarında birçok farklı alana ilgi duyuyor ve buna göre tarzlarını şekillendiriyorlar. 80'li yıllarda bir çeşit protesto unsuru olarak ortaya çıkan ve popülaritesini günümüz gençlerinde de devam ettiren 'slogan üstler' Dior'a da uğramıştı; Tül etekler ve Dior yazan chokerlarla kombinlenen ' Hepimiz feminist olmalıyız' yazan tshirtler modanın bir kez daha toplumsal sorunlarla iç içe olduğunu bizlere gösteriyordu.
EMANUEL UNGARO
Moda haftası podyumlarında esen bir başka 80'ler ilhamlı koleksiyon da Emanuel Ungaro'nunkiydi fakat 80'lerin spor giyimi yerine marka bu sefer 80'lerin çekiciliği ve cazibesine odaklanmıştı. Kreatif direktör Fausto Puglisi ile adeta yeniden doğan marka, ilham kaynağı punk sonrası dönem için vatkalar, derci ceketler, tüller ve volanlar içeren göz alıcı mini gece elbiseleri ve deri skinny pantolonlar tasarlamıstı. Seksi ve feminen bu koleksiyonla markanın yeniden 'hit' olacağına şüphemiz yok.
YOHJİ YAMAMOTO
Yaklaşık 30 sene önce ismini duyuran efsane Japon tasarımcı Yohji Yamamoto, ağırlıklı olarak monokrom renklerden olusan bir koleksiyon hazırlamıştı. Koleksiyon için tüm ilham kaynağının kendi duyguları olduğunu söyleyen Yamamoto'nun hayatında gel-gitlere olduğunu koleksiyona bakarak net bir şekilde söyleyebiliriz. Hem inovatif hem de her bir parçası giyilebilir olan koleksiyonda kesin kumaş ve renk geçişleri ve sanatsal tasarımlar vardı. Beyaz üzerine siyah boya sıçratılmış gibi duran bol kesim elbiseler ise Yohji Yamamoto'nun en öne çıkan parçalarından oldu.