Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul
New York’lar, Londra’lar derken moda haftalarını dolu dolu geçirdiğimiz bir ayın ardından bu sefer de daha ufak çaplı ama yerli Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un başlangıcını yaptık. 1 aylık yoğun M.A.G maratonundan sonra 4 büyük moda başkentinin enerjisi bizi heyecanlandırmışken bu sefer de kendi şehrimize gözümüzü çevirdik. Istanbul bir moda başkenti değil ama şehirdeki moda aktivitelerini görmek, yeni yetenekleri tanımak bize her zaman umut veriyor. Bu seneki MBFWİ, hem önceki senelerden aşina olduğumuz Türk modasının önemli tasarımcılarına, hem de yeni yeteneklere ev sahipliği yaptı. 5 gün süren maratonun ardından, öne çıkan defileleri ve favori tasarımcılarımızı sizler için özetledik.
LUG VON SIGA
MBFWİ’un ilk defilesi Gül Ağış’ın markası Lug von Siga ile Pera Palas'da gerçekleşti. Offsite defileleri ilk başta zor olarak düşünsek de mekanın etkiliyiciliğini ve nasıl koleksiyonla bütünleştiğini görünce hepimiz iyi ki burda olmuş dedik. Güçlü kadınların vurgulandığı ve Pera Palas’la özdeşleşmiş Agatha Christie’nin efsane romanı Doğu Ekspresinde Cinayet'den ilham alan Lug Von Siga , V yaka, rahat silüetlerden oluşan, nakış ve el işçiliğinin kullanıldığı, sofistike ama bir o kadar da doğal koleksiyon sergiledi. Moda haftalarında boy gösteren tasarımcıların en önce dikkat etmeleri gereken konulardan biri olan mekan- tasarım eşleşmesinde, tasarımlarıyla ve markasıyla böylesine güzel eşleşen bir yer seçtiği için fazladan beğenimizi kazandı.
ARZU KAPROL
Lug von Siga’nın ardından Zorlu Center Performans Merkezin’ne dönüp gözümüzü Arzu Kaprol’un sunumuna çevirdik. Kaprol, bir defile değil bir multimedya sunumu yapmayı tercih etmişti. 3 adet mankenin taşıdığı 3D elbiseler, parçaların üzerlerine ve mekana yapılan video mapping, Mercan Dede ezgileri eşliğinde bize farklı bir hava yaşattı. Sunum diğer defilelere kıyasla sıradışı olsa da, magazalarda satılan Kaprol tasarımları aklımızda canlanınca hem sunumu çok bağdastıramadık, hem de sunumun tam olarak moda ve teknoloji birlikteliğini yansıtabildiğini düşünmedik. Yurtdışında Huseyin Çağlayan'ın moda ve teknolojiyle yaptığı çalışmalarını hayranlıkla izlerken, Kaprol'un bu sunumu bizde bir moda-teknoloji birleşmesi etkisini yaratamadı. Sunumdaki çıkış referansı dijitalleşen yasam döngümüz ve dönüşen moda alıskanlıklarımızdan ilham alıyor. Her ne kadar izlerken etkileyici bulsak da, izlenen bu yolun markanın imajıyla birebir uyusup uyusmadığı ve önümüzdeki sezonlarda nasıl bir Kaprol göreceğimiz ile ilgili kafamızda soru işaretleri var.
BELMA ÖZDEMİR
Belma Özdemir, MBFWİ 2. gününde mini bir defile sergiledi. Geniş bir renk skalasının hakim olduğu defilede, rahat kesim silüetler, midi elbiseler, tasarımcının zıt renkleri bir arada kullanmasıyla yarattığı kontrast ve uçuş uçuş parçalar beğenimizi kazandı. Keşke seçilen müzikler de giysiler ile uyum içerisinde olsaydı.
ÖZGÜR MASUR
Kadifeler, ipekler, birbirinden göz alıcı taşlar, işlemeler ve umarım gerçek değildir dediğimiz kürkler... Özgür Masur MBFWİ SS17 koleksiyonu için oldukça göz alıcı, pastel tonlarının hakim olduğu ve insanın baktıkça içini açan bir koleksiyon hazırlamış. Masur'un 'Ritüel' diye adlandırdığı tamamı el işçiliğiyle üretilen bu couture koleksiyonda tasarımcının imzası olan çiçek formları bu sefer karşımıza daha fütüristik formlarla birlikte çıkmış. 60'lı ve 70'li yılların cazibesine ve dönemin gece kıyafetlerinin gözalıcılığından ilham alan Masur'u beğenmemek elde değil.
DB BERDAN
Hemen her defilelerinde aktivist bir propagandaya imza atan DB Berdan, bu sefer de cinsiyet ayrımcılığına osmanlı tokadı gibi inen bir koleksiyon ve showla podyumdaydı. Markanın kurucuları Deniz Berdan ve London College of Fashion’da kostüm tasarımı bölümünü bitiren kızı Begüm Berdan, naylon, neon renkler ve sloganlı kıyafetlerden oluşan bir koleksiyon sergiledi. Gonca Vuslateri’nin açtığı defile, yine ünlü isimlerle devam etti. Rüzgar Erkoçlar ve en son Athena’nın ‘Ses Etme’ klibinde oynayan Onur Gökhan Gökçek de DB Berdan kıyafetleriyle podyumda yürüyen modeller arasındaydı. Defilenin kapanışında renkli bir şova imza atan Nuri Harun Ateş, nam-ı diğer Kafası Karışık Kontrtenor’un eşliğinde yürüyen modeller; “RIP Gender Roles”, “I’m Not Weird, I’m Limited Edition” gibi sloganların baskılı olduğu kıyafetleri sergilediler. Queer kültürüne saygı duruşunda bulunan renkli koleksiyon, moda ve tasarımın bir ifade biçimi olduğunu izleyicilere hatırlattı.
MİİN
3. günün en göze çarpanları arasında Miin vardı. Çoğumuz için Miin yeni bir marka ama dikkat çekmeyi kesinlikle hakediyor. Miin'in tasarımcısı Kadir Kılıç'ın marka kurarkenki amacı zamansız ve ergonomik bir marka yaratmak. Miin'de kıyafetler oldukça dramatik renklerdeydi, çoğunlukla monokrom ve yer yer lacivert tonlar vardı. Tasarımları incelediğimizde Kadir Kılıç'ın markanın değerleriyle ilgili söyledikleri podyumda sergilenenlerle birebir uyuşuyor ama yine de bir Comme des Garcons havası hissetmeden geçemedik. Oversize parçalar, şalvar ve deri pantolonlar, fileler ile rahat ama iddialı bir tarz vardı Miin'de. Bir çok tasarımcının aksine, podyumda çalmakta olan dramatik, keskin ve dikkat çekici müziğin, mankenlerin stylingi, makyajı ve tasarımların o dark ruhuna çok iyi uyduğunu düşünüyoruz.
KİĞILI
Kiğılı'nın Türkiye'deki erkek hazır giyimin demirbaşlarından olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Bu MBFWİ defilesinde ise alışkın olduğumuz klasik ama şık Kiğılı kesimine bir jokey havası katılmıştı. Defile öncesinde çalmakta olan My Fair Lady müzikalinin müzikleri hepimizin 20. yüzyılın sonundaki Aristokrat İngiliz tarzından esinlenen bir koleksiyon olacağı izlenimini vermişti ama defile başlar başlamaz müziklerin dramatik bir şekilde Pink Floyd'a dönüşü ve parçalarla kafamızda kıyafetler- müzikler- görseller üçlüsünü oturtamadık.
BORA AKSU
Bora Aksu Türkiye'de olduğu kadar yurtdışında da bilinen başlıca tasarımcılarımızdan. En son sitemizde Çin'de açtığı magazasıyla yer verdiğimiz Aksu'dan durum böyle olunca beklentimiz de büyüktü ve tasarımcı bizi bir kere daha hayal kırıklığına uğratmadı. Aksu, MBFWİ podyumlarında adeta bir bahar havası estirdi. Bu romantik ve sofistike koleksiyonda kullanılan canlı ama göz yormayan renkler, romantik kumaşlar, örgü tekniğiyle birleşmiş şifonlar ile MBFWİ'IN yıldızlarındandı.
NEW GEN BY İMA
New Gen By IMA- İstanbul Moda Akademisi'nin bu seneki mezunlarından seçilen 5 ismin (Merve GÜLBUDAK, Lale İNCEOĞLU, Merve ODABAŞI DOĞU, Kübra ÜNLÜ ve Şebnem GÜNAY) oluşturduğu bir karma defile. Böylesine moda haftalarında yeni mezun, yetenekli tasarımcılara yer vermek her sektörün dinamizmini arttırmanın ve korumanın en başlıca yollarından. 5 farklı çiçeği burnunda tasarımcıdan her birinin ayrı ayrı bir tarzı ve tasarım anlayışı vardı ama yine de kişisel olarak favorilerimiz içinde Lale İnceoglu ile Cosmic Love isimli koleksiyonu ilk sıradaydı. Metalik ceketlerle kontrast yaratan parlak renkli taytlar, uzay cağı ve 80'ler disco ruhu ilhamlı koleksiyonla hem giyilebilir hem de iddialı ve eğlenceli bir koleksiyon çıkarmıştı İnceoglu. Bu seneki New Gen by İMA, bize Türkiye'de bir kez daha yeteneklerin olduğu ve doğru eğitimle birleşirlerse iyi işlere imza atabileceklerini hatırlatmış olsa da bir sonraki MBFWİ'da ülkemizde bulunan diğer moda tasarımı bölümü öğrencilerini de- Yeditepe Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi, İTÜ gibi- MBFWİ podyumlarında görmeyi ümit ediyoruz. Ne de olsa okulu ne olursa olsun tüm öğrencilere böyle bir olanak sağlamak moda organizatörlerinin görevlerinden. Kurucumuz Aslı Özbek'in geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı Nasıl Moda Şehri Olunur yazısında da bahsettiği gibi yeteneklerin bulunması, geliştirilmesi ve desteklenmesi bir moda şehri olmak için en temel noktalardan.
LES BENJAMİNS
Les Benjamins, yeni koleksiyonunu Soho House’un terasında parti tadında bir sunumla görücüye çıkardı. Yaklaşık bir saatlik bir rötarın sonunda terasa çıkabildik ve koleksiyon sunumunu heyecanla beklemeye başladık. Şimdiye kadar Türk kültürünü farklı ekollerle birleştirdiği postmodern baskılarla tanıdığımız Les Benjamins, bu koleksiyonunda athleisure akımına biraz daha yaklaşmış ve Türk esintilerini rölantiye almış. Ilhamını kabile hayatı ve doğadan alan koleksiyonda toprak tonlarından gökyüzünü temsil eden mavilere kadar geniş bir renk skalası mevcut. Sweatshirt, bomber ceket ve şortlarda dikkatimizi çeken dijital baskı hayvan desenleri, Afrika kabile yaşamının şehir hayatıyla sentezlendiğini bize hissettiriyor. Kombinlerin tamamlayıcı unsuru olarak beyaz Nike spor ayakkabıları görüyoruz. 8-10 civarı modelle gerçekleşen sunumun sonunda markanın kurucusu, kreatif direktörü ve isim babası Bünyamin Aydın da siyah günlük kıyafetleriyle podyumda yerini alıyor ve markanın bir parçası olduğunu misafirlerine hatırlatıyor.
BRANDWHO
Brand Who’nun Kültür Karşılaşmaları adlı ilkbahar/Yaz 2017 koleksiyonuyla Cuma akşamına güzel bir başlangıç yaptık. Dijital baskıların ve salaş kıyafetlerin hakim olduğu koleksiyonda denizci kıyafetlerinin yeniden yorumlandığı kombinlerin yanı sıra şehir hayatına da atıfta bulunan parçalar sergilendi. V yaka bol tişörtler, pantolonlarda ip kemer detayları, Pucci vari desenler ve color-block kombinlerin bulunduğu koleksiyon, Türkiye’de erkek modası için çok şey vaat ediyor.
BASHAQUES
Bashaques, kuşkusuz 5 günlük MBFWİ'un en göze çarpan noktalarındandı. Çoğu markanın aksine Bashaques'ı sevmemiz sadece sergilediği koleksiyonun güzelliğinden kaynaklanmıyor. Bashaques'ı bir çok markanın aksine, modaya sadece kıyafet olarak değil, bir sanat ve sanatın bir parçası olarak bakmamızı sağladığı için çok ayrı bir yere oturtuyoruz. Cuma akşamının finalinde yer alan Bashaques, giyilebilir bir sanat/moda deneyimi yasatmayı hedefleyen bir marka. 1920'li yıllarda başlamış olan Sürrealizm akımının en önemli temsilcilerinden Salvador Dali'yi kıyafetlerle Türk kültürüne uyarlayan Bashaques, bize alıştığımız bir çok Türk tasarımcıdan farklı bir dünya sunduğu için takdirimizi kazandı. Bashaques'ın sunumu iki aşamadan olusmakta, birinci kısım tasarımcının 6 farklı minyatür sanatçısıyla işbirliği yaptığı 6 farklı sürrealizm ve Türk kültürü sentezi minyatürün sergilendiği alan; ikinci kısım ise 10 farklı mankenin üzerinde sergilenen bir giyilebilir sanat deneyimi yaşadığınız bir platform. Kıyafet olarak bakmaktan çok bir sanat çalışması olarak baktığımız Bashaques parçalarında kullanılan göz yormayan el boyaması pastel renkler, oryantalist hava, nakışlar, ipek ve kadifenin bir arada kullanımı -kısacası tüm konsept- ile Bashaques favori Türk tasarımcılarımız arasına girdi bile. Tek eksiklik, insanların tam olarak nasıl bir sunumla karşılasıcaklarını bilmemelerinden kaynaklanan, 1. ve 2. kısımın organizasyonundaki eksikliklerdi.
Beş gün süren Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul da böyle kapatırken, ülkemizde bir kez daha çok yetenekli tasarımcılar olduğunun farkına vardık. Yetenek moda dünyasında her şeyin temeli gibi gözükse de doğru eğitim, doğru olanaklar, vizyon ve doğru kitleyle birleşemeyince maalesef harcanmaya mahkum oluyor. Bu seneki MBFWI iyisiyle kötüsüyle yine de İstanbul'un moda anlamında umut taşıdığının kanıtı oldu.