kariyer, moda meslekleri Asli Ozbek kariyer, moda meslekleri Asli Ozbek

Kreatif Direktör Gülşah Gürcan

Cen Ajans Grey’de başladığı meslek hayatına 2007’de Beymen’le devam eden Gülşah Gürcan özel vitrin ve mağaza konseptleri tasarladı. 2015’te iki ortağı ile birlikte moda konusunda uzmanlaşmış reklam ajansı ModaPublic’i ve 2016’da &333 çanta & aksesuar markasını kurdu.

Cen Ajans Grey’de başladığı meslek hayatına 2007’de Beymen’le devam eden Gülşah Gürcan Beymen, Prada, Balenciaga, Vogue Türkiye, Magnum, Elle, Sonia Rykiel, Missoni, St. Pellegrino, Sabancı Müzesi, Mini Cooper, Absolut, gibi markalar için özel vitrin ve mağaza konseptleri tasarladı ve tüm uygulama süreçlerini yönetti. Shopping Fest ve İstanbul Fashion Week gibi etkinliklerin özel vitrin tasarım ve yönetimlerini üstlendi. En unutamadığı işleri arasında Tribute to Michael Jackson özel vitrin tasarımını sayıyor.

Gülşah 2015’te ise diğer iki ortağı ile birlikte moda konusunda uzmanlaşmış reklam ajansı ModaPublic’i ve 2016’da &333 çanta & aksesuar markasını kurdu. Yaratıcılıkta çok yönlü çalışmayı hayatının parçası haline getirmiş olan Gülşah'a kariyer sorularımızı sorduk. 

Moda sektöründe çalışmak istediğini ilk ne zaman düşündün?

Çocukluğumdan beri içimden geldiği gibi şuursuzca giyinme isteğini saymazsak moda kariyerine geçişim biraz uzun sürdü. İş hayatına girmeden önce aklımda moda ile ilgili bir alanda çalışma fikri hiç yoktu. Reklam sektöründe çalışırken yürüttüğüm bazı özel projeler ‘obje ve mekanla oynamayı çok sevdiğim için’ gördüğüm şahane dünya vitrinleri gibi vitrinler tasarlamak istediğim gerçeğini gösterdi.

Okulda okuduğun alanla mesleğin ilgili mi? Değilse ortak noktaları neler?

Hem evet, hem de hayır.
Ben farklı alanlarda deneyim sahibi oldukça bakış açınızın yaratıcılığa ne kadar iyi geldiğini yıllar sonra fark ettim. Önce seramik eğitimi aldım. Üç boyutlu sanata olan ilgim çok küçük yaşlarda başladı. Sonra Bilkent Üniversitesi'nde Grafik Tasarım ve Reklam okudum. Çok yönlü olduğunuz zaman çoğunlukla sizi seven insanların “artık bir karar verse” diyen endişeli bakışlarıyla karşılaşırsınız. Ama hayat çok acayiptir, Steve Jobs’un Stanford Üniversitesinde yaptığı konuşmadaki gibi noktaları birleştirdiğiniz zaman sizin bir şey yapmanıza gerek kalmadan bir bakmışsınız zaten tüm hayatınız boyunca bugün yaptığınız şeyi yapmak için hazırlanıyorsunuzdur. Benim için de böyle oldu. Beymen’de yaptığım iş, reklam, tasarım ve üç boyutlu sanatı ilgilendiriyordu. Şimdi ise noktalar öyle bir birleşti ki, başından böyle planlasak bu kadar başarılı olamazdık. Üniversitedeki yakın arkadaşlarım mezun olduktan sonra reklam kariyeri yaptılar. Büyük markaların görsel iletişimlerini üstlendiler. 15 yıl sonra bizi tekrar biraraya getiren şey de moda oldu.

                           www.modapublic.com

Moda endüstrisinin ayrı bir dikkat ve hız istediği ortada. Güçlerimizi birleştirerek ModaPublic’i kurduk. Reklam knowhow’ı ve moda knowhow’ı bir arada. Ayrıca bu yıl hayatıma yeni bir heyecan daha kattım; tüm kreatif ve üretim süreçlerini yönettiğim &333 markalı Akordeon adını verdiğim tasarım çantalarım. Yani kısacası yine çok sevdiğim bir reklamdan örnek vermek istiyorum. Başladığın yer bitirdiğin yer olmak zorunda değildir. Hiçbir şey imkansız değildir. Varacağınız nokta orada sizi bekliyor olacaktır.

Sence moda sektörü okuyarak mı çalışarak mı öğrenilir?

Bence eğitim ve deneyim ayrılmaz ikili ve bunun hemen hemen tüm meslekler için geçerli olduğuna inanıyorum.

İlk işini bulman nasıl oldu?

Radikal bir kararla oldu.
Beymen çocukluğumdan beri Love Mark’ım diyebilirim ve vitrin tasarlama fikri beni çok heyecanlandırıyordu, en önemlisi de Murat Türkili ile çalışma fikri. Beymen’e, değerli bir satış danışmanımız aracılığı ile, CV’mi gönderdim ve stajyer olarak işin mutfağından çalışmaya başladım.

Mesleğini en iyi açıklayan kelimeler neler?

7/24 aşk yaşadığınız bir yaşam biçimi.

Çalışmaya başladığın ilk yıllardan beri unutamadığın bir tavsiye var mı?

Kendime tavsiye olarak edindiğim bir gözlemimi paylaşabilirim, moda çok değişken, tempolu ve karmaşık bir endüstri, en yoğun, zor anlarda bile dikkatsizliğe ya da paniğe yer yok. Burada başarı insanın kendine inanması, ne istediğini bilmesi fakat akışa da güvenmesi ve dürüstçe çok çalışması ile elde ediliyor.

                                                        &333 Akordeon çantalar Gülşah Gürcan tasarımı. 

Bu sektörü bir masal ile anlatmak istesen bu masal ne olurdu?

Kesinlikle Alice in Wonderland!
Gizem, yenilik ve değişikleri seven biri olmama rağmen işe ilk başladığım gün ne biçim bir iş bu demiştim, ve hiç bana göre değil diye düşünmüştüm. Bir anda o harika dünya mal kabulden mağazaya girmek, ürün depolarından ürün seçmek ya da cansız mankenleri giydirmek gibi işlerle yer değiştirmişti... Sahne arkası büyüleyici gerçek dünyasından oldukça farklıydı... Bu şaşkınlık ve karmaşık his kısa süre sonra son buldu çünkü o heyecan verici müthiş dünyayın hazırlandığı bir gizemli dünya keşfetmiş olduğumu fark ettim ve 1 ay sonra stajımı tamamladıktan sonra çalışmaya devam etmeye karar verdim. Tüm mağazalar saha ekipleri ile çalıştım ve sıkı bir şekilde işin mutfağını deneyimledim. 3 ya da 4 ay sonra artık Murat Türkili asistanı olmuştum ve gerçek çılgın iş hayatım başlamış oldu.

Moda sektöründe çalışanların bazı dönemlerde çok yoğun çalıştıkları bilinir, özellikle moda haftaları, indirim dönemleri gibi dönemlerde. Bu anlarda motivasyonunu taze tutan nedir?

İmkansız gibi görüneni başarmayı seviyorum sanırım ve sonunda harika olacak bir işi başarmanın mutluluğu, hazzı bambaşka. Her defasında yeni bir deneyimle beslendiğimi de düşünürsek, motivasyonum işin doğasında gizli diyebilirim.

Ekibine yeni bir takım arkadaşı aradığında en çok önem verdiğin özellikler neler?

Disiplin, dayanıklılık ve çılgınlık.

Moda sektöründe çalışanların sence ortak özellikleri var mı?

Ortak özellikleri sezon gelmeden onu çoktan yaşamış olmaları korkarım.

Moda sektöründe geleceğin meslekleri neler olacak?

Geleneksel tavrın bir taraftan korunacağını düşünerek, teknolojik özellikleri baskın olan mesleklerin giderek çoğalacağını düşünüyorum.

 

Takip edin: 

instagram.com/modapublic 

www.modapublic.com

instagram.com/and333official

www.and333.com

Read More
kariyer Asli Ozbek kariyer Asli Ozbek

Moda sektöründe çalışmakla ilgili beş gerçek

Moda kariyerini farklı kılan birçok faktör var. İşte bunlardan bazılarını iş hayatımdan örnekleyerek anlatmak istiyorum. 

Madem bu sitenin adı "Moda Kariyeri" bu ismi biraz açmanın zamanı geldi. Moda kariyeri ismi moda sektöründe kariyer yapmak manasını taşıyor elbette, fakat bu kariyer başka bir sektörden neden farklı olsun? Birçok kişi içinden geçirebilir, kariyer kariyerdir diye, eğer genelleyerek bakarsak öyle tabii, ama moda kariyerini farklı kılan birçok faktör var. İşte bunlardan bazılarını iş hayatımdan örnekleyerek anlatmak istiyorum. 

Sektörde 13 yılı geride bıraktım. Kendi tecrübelerimin dışında çok arkadaşım, yöneticim ya da gözlemlediğim sektör insanı oldu. Neler mi gözlemledim? Özetlemeye çalışacağım. 

  1. Sektöre girene kadar canımız çıktı: Bu sektöre kolaylıkla girdiğini anlatan birini duymadım desem yeridir. Ama en enteresan hikaye arkadaşım Beatrice'ninki. Moda okumak için Polimoda'ya gittiğimde aramızdaki tek avukat oydu. Ayrıca benden beş yaş büyüktü. Baro sınavını verip okula gelmiş, bir avukatı başka türlü işe almazlar demişti. Okuldan sonra büyük çabalarla ilk işini buldu ve staja başladı, her staj hikayesi gibi bu da zorluydu ama üstüne şirket iflas etti. Bir süre daha iş bulamayan Beatrice avukatlığa geri dönmek zorunda kaldı ama içi yanıyordu. İşte moda böyle, içine sindi mi ayrılmak zordur. Ne yaptı etti, Beatrice sabırla bekledi, sonunda hamilelik iznine ayrılan birinin yerine dört aylığına işe alındı. Sonrası başarı hikayesi, dört ay bitti ama ona kal dediler. Şimdi çok önemli bir lüks markasının Avrupa üretim müdürü oldu. Tüm bu süreçte, avukat olmakla sektörde yer edinmek arasındaki gidiş gelişlerinde bocaladı ama pes etmedi. Bunun gibi çok hikaye var. Yol biraz taşlıdır ama sebat edenler için çiçekler açar…evet açar. 
  2. Rutin sohbet ile dedikodu arasında denge kurmayı tecrübeyle öğrendik: Moda sektörünün dinamiklerinin içindedir biraz sohbet etmek, yani konuşursunuz işte. Konuşmanız gerekir çünkü özellikle ofis içinde buzları eritmek durumundasınızdır, bütün gün bilgisayar arkasında oturarak çalışmak mümkün değildir bu sektörde. Kahve içerken o defile senin, bu parti benim, o bunu giymiş, öbürü oraya gitmiş, şehirde ne olmuş olmamış, hangi markanın özel satışı varmış derken herkes birbiriyle kaynaşır. İster mağazada olun ister ofiste, ne işte çalışırsanız çalışın, konuşarak enerji depolarsınız ve güncel kalırsınız. Bol espri olmazsa sabahlara kadar nasıl çalışırsınız? Ayrıca tanımadığınız ya da ulaşmaya çalıştığınız insanlarla iletişimin yolu bazen birkaç yerinde söz ya da bir iltifattan geçer. Ayakkabısını farkeder birşey söylersiniz ve konuşma başlar. Fakat bunu dedikoduya çevirirseniz olmaz. O denge önemlidir. Neden mi? Çünkü bir adım öncesi eğlence bir adım sonrası skandal olabilir. Bu küçük bir dünya. Herkes birbirini tanıyor. Örnek, şu anda Avrupa'nın önde gelen markalarının her birinde çalışan arkadaşım var. Eski iş arkadaşlarımın hepsi iş değiştirdikçe tanıdıklarımın sayısı arttı. Moda sektöründe iş en kolay tanıdıklar vasıtasıyla bulunuyor. Düşünün bir işe başvurduğunuzda eski şirketinizden birçok kişi orada olacaktır ve referans verecek ya da vermeyecektir. Gerisini siz tahmin edin.
  3. Bir işten başlayıp bir diğerinde devam etmek bizim için normal oldu: Moda sektöründe çalışmak opsiyonları geniş tutmak demektir. Başladığınız yerden devam etmeyi beklemeyin. Bu müthiş birşey, ama aynı zamanda esnek ve değişime açık olmayı gerektiren bir durum. Mesela ben görsel düzenleme ile başladım sonrasında hep farklı pozisyonlarda çalıştım, mağazada müdür yardımcısı olan arkadaşım kalite kontrole, bölge direktörü olan bir iş arkadaşım mağaza müdürlüğüne, finansta çalışan bir iş arkadaşım ürün yönetimine geçti. Stilist olan bir başka arkadaşım eğitim müdürü oldu. Aslında mesaj şu, giriş kapınızı bulun gerisi değişken olabilir. Sürekli değişen bir sektörde yerinde kalmayı düşünmek zaten mümkün değildir. 
  4. Herşey göreceli. Karar alırken cesur ve özgüvenli olmayı öğrendik: "Rei Kawakubo da demiş "Siyahın üç tonuyla çalışıyorum" diye. O üç tonu muhtemelen sadece kendisi görüyordur. Hiç unutmuyorum on saatlik bir iş gününün sonunda hala müdürümle bir çantanın küçük boyunu mu büyük boyunu mu daha çok satın alsak diye tartışıyorduk. Ben küçük, o büyük diyordu. Tartışma bitmek bilmedi, karnım acıkmıştı ve yorgundum. Ortada yatırmamız gereken yüklü bir bütçe, dokuz ay sonra mağazaya gelecek bir ürün ve benim kararıma karşı onun kararı vardı. Son sözü kim söyler? Etrafımızdakilerden farklı görüş almak için neredeyse komisyon kurduk ama yok kargaşa devam ediyordu. Sonunda müdürüm senin ürünün, senin riskin, kendin karar ver dedi. Ben de karar verdim. O karara kadar o kadar yorulmuştum ki "bu sadece bir çanta" dediğimi hatırlıyorum. İşte moda sektöründe hiçbirşey sadece bir obje değildir. Arkasında saklı kararlar, bütçeler, satın alınan hammadde, üretim masrafı, mağazaya yapılan yatırım, müşteri memnuniyeti, trendleri tutturabilme, rakipleri anlayabilme…gibi onca soru bir kararın ardında saklıdır. O noktada, cesur ve özgüvenli olmak, içgüdülerine güvenmek tek yol. (hata yaparsanız artık çözümünü de üretmeyi göze alın, aksiyon planınız elinizde olsun).
  5. Ay, mevsim hatta zaman kavramını unutarak yaşamaya alıştık: Alber Elbaz'ın dediği gibi yazın kışlık kıyafetler, kışın yazlık kıyafetler giyer olduk. Sezonlar arttıkça, farklar kapandıkça, tasarımcılar durmadan ürettikçe, mağazalar sürekli doldukça, yılbaşı geldiğinde  kendinizi yaz tatilinde hissettiğiniz, ağustos ayında yanlışlıkla yün kazak giydiğiniz olabilir. Moda haftası döneminde uyumayı unutursunuz, fuarlarda ailenizi aramayı unutursunuz. Bazen eve uğramayı unutursunuz. Tüm bunlar güzeldir. Şikayet eder ama o adrenalin olmadan da yaşayamazsınız. 

Alicia Drake'in ünlü kitabı "The beautiful fall"da yazdığı gibi

Moda bitmek bilmeyen bir eleme sürecidir

Elenen bir renk, bir tasarım, bir çekim, bir kişi olabilir. Hangisi olursa olsun, önemli olan değişimin merkezinde olmaya alışmak ve denemeye devam etmektir.

Aslı Özbek

Read More
kariyer postu Asli Ozbek kariyer postu Asli Ozbek

Louis Vuitton'da çalışmaya nasıl başladım

Toplamda altı sene süren Louis Vuitton serüvenim farklı şehirler, görevler, heyecan verici projeler ve mükemmel arkadaşlıklar ile taçlandı. Peki ben bu işe nasıl girdim?

2006 yılında Louis Vuitton Milano flagship mağazasında mağaza müdür yardımcılarından biri oldum. 2009'da 29 yaşımda Padova şehrine mağaza müdürü olarak atanıp Louis Vuitton Avrupa'nın en genç mağaza müdürlerinden biri oldum. 2011'de Milano'daki Güney Avrupa merkez ofisine transfer olup satın almada çalıştım. Şimdi koşturmacayla geçen neredeyse on senenin ardından, modakariyeri.com için geriye bakıp ben bu işe nasıl girmiştim diye sorup, analiz edebiliyorum.

Cevabımı merak ediyorsanız, aşağıda. 

Nerede çalışıyor olduğumdan çok öğrendiklerime önem verdim

26 yaşındaydım. Bir süredir Milano'da yedi katlı La Rinascente mağazasının giriş katının bir üstündeki asma katta yönetici olarak çalışıyordum. Sabah 9'dan çoğunlukla akşam 9'a kadar süren mesaim ve iki haftada bir altı gün çalıştığım tempomun içinde, ben bir gün acaba iş değiştirebilecek miyim yoksa hayatım burada mı geçecek diye düşünmüyor değildim. Bir yandan da işimi çok seviyor ve stajımın başından beri çok şey öğreniyordum. La Rinascente bana ticari düşünceyi, kategori yönetimini ve organizasyon yapmayı öğreten yerdir. Yarısı yenilenmek için kapanmış olan katımda yirmi kişi çalışıyordu. Ondan önceki bölümüm erkek reyonunda ise kırk kişi. O yıllardaki tecrübelerimin yararını hala görüyorum. Ne kadar şaşırtıcı, Polimoda'da moda yönetimi master'ı yaparken otuz kişilik sınıfımda sadece üç kişi Rinascente'de staj yapmayı kabul etmişti. Biri bendim. 

Her sabah dersime çalıştım

İş hayatı başlayınca okul hayatı biter diye düşünürüz çoğunlukla ama iş hayatı da her gün öğrenmek demektir. La Rinascente'de her sabah mağaza müdürümüz en alt kattan başlayarak yedi katı dolaşırdı. Ben staj dönemimde ikinci kattaydım. O gelene kadar depoda kaç tane gömlek olduğunu, kravatların hangi renklerinde stoğun bittiğini ve önceki günün en iyi satan markasının ne olduğunu öğrenmem ve sorduğunda hazır olmam gerekirdi. Bu rakamları ezberleye ezberleye alıştım. Her sabah bugün acaba ne soracak korkusuyla beklerken diğer taraftan hep hazır olmam gerektiğini öğrenmiştim. Bu ders Louis Vuitton'da çok işime yaramış ve mağazada en büyük kategori olan deri ürünlerinin başına geçmemde, mağaza müdürü olmamda ve ardından satın alma yapmamda etkili olmuştu. İş görüşmesinde mağaza performansını nasıl değerlendirirsin diye sorduklarında cevaplarım tabii ki hazırdı. 

İş ilişkilerime çok önem verdim. Boş zamanlarımda sosyalleştim ve işimi stajın ilk gününden itibaren sahiplendim. 

Kariyerim boyunca hiç CV göndermek zorunda kalmadım. İlk işimi okulum Polimoda sayesinde buldum. İkincisinde de beni buldular. Biri beni headhunter'a önermişti. Bu kişi kimdi hala bilmiyorum ama buradan ona sevgiler. Burada şu konuya değinmek istiyorum. Her sabah kahve keyfimi ve öğle yemeğimi mağazanın en üst katındaki cafede yapardım. Mağazadan çıkıp yapmam da mümkündü ama benim amacım diğer çalışanlarla aynı yerde olup sohbet edebilmekti. Her sabah mağaza müdürü, diğer kat müdürleri, insan kaynakları, satış ekibi, yeni birini tanır onlardan birşeyler öğrenirdim. Staj yaparken sadece stajyerlerle yemeğe çıkanlar. İyi düşünün.  

Bir sabah bir telefon geldi. "Sizinle görüşmek istiyoruz. Bir lüks marka için eğitilmek üzere yönetici adayı arıyoruz. İlgilenir misiniz?" Bunlar kim, beni nereden buldular gibi sorular kafamda dolanırken "Tabii ki. İlgilenirim" dedim. İlk görüşmeyi yaptığımda headhunter markanın ne olduğunu henüz söylememişti. Görüşmeden birkaç gün sonra beni tekrar aradı ve beni şirkete önermeye karar verdiklerini söyledi. İşte o anda "Peki hangi marka ile görüşeceğim?" dedim. "Ha marka mı? Marka Louis Vuitton" dedi telefondaki kişi. Inanamamıştım. Tekrar ettim. "Louis Vuitton mu?" 

Her görüşmede görüşeceğim kişilere göre özel hazırlık yaptım. 

Peki şimdi beni ne bekliyordu? Birinci görüşmenin ardından tam dört görüşme daha bekliyordu. Toplamda üç aya yayılan tam dört görüşme. Her görüşmede bir amaç olduğunun farkındaydım. O amacı tahmin edip ona göre hazırlanmaya ve hikayemi kurgulamaya çalıştım. Bu kişiler ile ilgili bilgi topladığımı söylememe gerek yok herhalde... 

1.  Louis Vuitton İtalya insan kaynakları müdürü ile: Acaba şirkete uygun bir profil miydim?  (Evet öyle olduğuma inanıyordum. Ben Louis Vuitton'da neyi seviyordum ve Louis Vuitton bende neyi sevebilirdi. Dersimi iyi çalıştım.)

2. Louis Vuitton'un Milano'daki iki büyük mağazasının müdürleriyle: Acaba mağaza müdürü olma potansiyelim var mıydı? (Potansiyelim olduğuna emindim. Sadece bunu kanıtlamam lazımdı. İşimi neden sevdiğimi anlatmak için iyi hazırlandım.)

3. Louis Vuitton Italya CEO'su ile: Bu görevi almaya ve Paris'e gidip son görüşmeyi yapmaya hazır mıydım?  (Evet. Paris'e gitmem lazımdı. Zaten hayalim bir gün orada çalışmaktı. Daha hazır olamazdım. Bu göreve alınırsam bir yabancı olarak neler katabilirdim İtalya'ya,not ettim. ) 

4. Louis Vuitton Avrupa insan kaynakları müdürü ile: İşe alınırsam sadece İtalya için değil global olarak marka için yararlı bir eleman olur muydum? (Bir Türk öğrenci olarak İtalya'ya gelişimi ve işe başlama hikayemi ve aslında dünya vatandaşı olduğumu anlatmadan dönmemeliydim.)

 Yolculuğun varacağı yer yolculuğun kendisidir. Louis Vuitton davetinden bir hatıra. 

İş arama sürecinin kendisini bir tecrübe olarak gördüm ve pozitif düşünmeye her durumda devam ettim

Ard arda gelen görüşmelerin üçünü bir şekilde geçip sıcak bir Ağustos gününde Paris'e vardığımda ilk iş olarak Louis Vuitton Champs Elysee mağazasına gitmiştim. Görüşmeyi flagship mağazasını gezmeden yapmam düşünülemezdi.  İşe giremesem de bugünün bir hatırası kalsın demiştim kendime, ve en uygun fiyatlı ürünü almıştım...uzun ince bir eşarp.

Merkez ofise vardığımda kendimi yuvarlak bir masada iki kişi ile otururken buldum. Ardarda sorular ve panik içinde ben. O kadar heyecanlıydım ki...İngilizcem berbat, heyecanlandım, elime yüzüme bulaştırdım gibi düşüncelerle çıkmıştım görüşmeden.  Birkaç gün sonra beklediğim telefon geldiğinde şöyle dediler "Son görüşmede biraz heyecanlıydın ama heyecanlanmış olman önem verdiğini gösterir. Seni aramızda istiyoruz. Evraklarını hazırlayalım mı?". Telefonun öbür ucunda nasıl kızardığım ve zıplamaya başladığım gözünüzde canlandı mı? La Rinascente'den ayrılmak üzücüydü ama dünyanın bir numaralı lüks markasının ekibine katılmak da çok heyecan vericiydi. Hem onca emeğin ardından, o kontratı imzalamak istiyordum.  

26 yaşında, La Rinascente'de aksesuar departmanında müdür olan, on aylık oturma izni kalmış bir Türk kızını, Louis Vuitton süresiz kontratla mağaza müdürü olarak yetiştirmek üzere işe aldı. Louis Vuitton Italya'da çalışmaya başlayan ilk Türk olmuştum ve çok gururluydum. Benim ardımdan iki Türk iş arkadaşım daha oldu. Toplamda altı sene süren Louis Vuitton serüvenim farklı şehirler, görevler, heyecan verici projeler ve mükemmel arkadaşlıklar ile taçlandı. Louis Vuitton ile profesyonel ilişkim Lanvin Paris beni 2012 yılında iş değiştirmeye ikna edene kadar tutkuyla devam etti. Hala da uzaktan tutkuyla ve dostluklarımla devam ediyor.  

2007 senesinden bir resimle yazımı sonlandırıyorum. Louis Vuitton yolculuk demektir. Sizin de bavullarınızı güzel tecrübelerle doldurmanızı ve kariyerinizi yarattığınız yolculuğunuzda unutulmaz anılar biriktirmenizi diliyorum. 

Read More
kariyer postu Asli Ozbek kariyer postu Asli Ozbek

Bir moda markasında ilk stajımı nasıl buldum?

Gucci'nin Milano'daki merkez ofisinde Global Sosyal Medya Sorumlusu olarak çalışan Yiğit Turhan moda dünyasında ilk stajını bulmasını ve sıradışı iş başvurusunu anlatıyor. 

 “İmkansız. Bir Türk mühendisi moda sektöründe staj yapsın diye onu aramazlar. Neden bir danışmanlık firmasına girmiyorsun? Analitik kabiliyetin çok yüksek.”

İşte 2009 yılında arkadaşlarım bana bunu söyleyip durmuştu. Milano’da ilk yılımdı ve bu şehre Bocconi Üniversitesinde iki yıllık pazarlama masterı yapmak için taşınmıştım. Amacım yaratıcı bir ortamda çalışmaktı, mümkünse lüks sektöründe, ve tabii okuldan sonra İtalya’da iş tecrübesi kazanmak. Birçok iş ilanına başvurmuştum ama moda sektöründen gelen cevaplar yalnızca red cevaplarıydı. Bu amacıma ulaşmanın tahminimden daha zor olduğunu bana hissettirdi. Ayrıca Türkiye Avrupa birliğinde olmadığı için çalışma izni problemim vardı.

Birkaç başarısız denemeden sonra, Milano’nun ünlü çok katlı mağazası Rinascente beni stajyer olarak kabul etti. Stajım Ocak ayında başlayacaktı ve bu arada yarı zamanlı satış danışmanı olarak çalışabilecektim. İlk ders: Hiçbir şeye kesin gözüyle bakmayın. Kim düşünebilirdi hazır giyim katı yerine noel döneminde oyuncak departmanında çalışacağımı?

Ailem okula gitmek yerine bir mağazada satış elemanı olarak çalıştığımı öğrendiğinde, ya derslere gitmemi ya da Türkiye’ye dönüp mühendislik yapmamı söyledi. O zamanlar ekonomik özgürlüğüm olmadığı için onların kurallarına uymam gerekliydi fakat yine de bu iki pozisyondan birini kabul etmeye niyetim yoktu. Tam zamanlı çalışan yabancı öğrencilerin bütün derslere devam zorunluluğu olmadığını öğrenmiştim. Gün içinde sekiz saat çalıştıktan sonra akşam derslere yetişmek hiç kolay değildi fakat bunu göğüslemeye hazırdım.

Fakat bir staj bulmam gerekliydi. Peki nasıl?

1. İlgi alanınıza giren küçük şirketlerin isimlerini listeleyin:

Büyük isimler telefonlarıma cevap vermiyorlardı ben de beğendiğim küçük firmaların listesini yapmaya başladım. Küçük bir şirkette çalışmanın birkaç pozisyonda birden çalışmamı sağlayacağını ve karşıma daha fazla fırsat çıkaracağını düşünmüştüm. Daha az hiyerarşi ve daha özgür bir yapı olacaktı ve bu şekilde pazarlama denemelerim için daha fazla fırsatım olabilirdi. Bütçeler büyük şirketlere göre daha küçük olacaktı fakat bu da pazarlık yapma becerimi geliştirebilirdi. Sonunda içinde beş şirket ismi yer alan bir liste yaptım.

2. Bir markayı seçin ve araştırma yapın:

Ben listemdeki beş markadan Frankie Morello’yu seçtim. Eğlenceli bir hazır giyim ve aksesuar koleksiyonu olan bir markaydı. Bu marka Harvey Nichols İstanbul’da satıldığı için daha önceden tanıyordum. Öncelikle marka hikayesi, ekip, ürünler ve strateji hakkında araştırma yaptım. Müşteri olarak Milano Corso Matteotti’deki mağazalarını ziyaret ettim ve mağaza müdürüne sorular sordum. “Daha çok turistler mi alışveriş yapıyor İtalyanlar mı?”, “Mağaza içinde özel davetler yapıyor musunuz?” “Ne sıklıkla vitrin değiştiriyorsunuz?”.

Ardından websitelerindeki herşeyi çalıştım. Üç günlük maratondan sonra artık marka hakkında çok şey öğrenmiştim. Şimdi tüm bunlarla ne yapacaktım?

3. Şirket içinde en iyi hangi bölüme uyarsınız belirleyin: 

Ben moda tasarımı okumadım. Offline halka ilişkiler ilgimi çekmedi. Merchandising ne demek pek bilmiyordum ve kendimi satışta göremiyordum. Events departmanı ilginç olur diye düşündüm fakat analitik çalışmayı özleyebilirdim. Güçlü noktalarım nelerdi? Elektirik ve Elektronik mühendisliğinden mezundum, HTML kodlama öğrenmiştim. Öncesinde Koç lisesinde okudum ve İngilizce yaratıcı yazı dersleri aldım. Ayrıca Spice Girls’den Ginger spice’a adadığım bir kişisel web sitem vardı (Bunu yazmamalı mıydım? önyargılı olmayın o yıllar 90’lardı). Edindiğim bilgilere göre Dolce&Gabbana bloggerları defilelere çağırmaya başlamıştı ve sosyal medyayı marka iletişiminde etkin birşekilde kullanıyordu.  Frankie Morello henüz sosyal medyada yoktu. İşte bu nedenle karar verdim. Olmayan bir pozisyona başvuracaktım.  

4. Kendinizi rakiplerinize göre farklılaştırın: 

Önceki denemelerim şunu göstermişti: kariyer siteleri üzerinden ya da A4 cv göndererek başvuru yapmak sonuç getirmiyordu. Rakiplerim, yani Bocconi’deki diğer yabancı öğrenciler, staj bulmak için ilk yıl boyunca CV gönderiyorlardı. Evet bazen çaresizlik yaratıcılığınızı tetikleyebilir. Kaybedecek birşeyim yoktu ve amacıma ulaşmakta kararlıydım.

Bir akşam bilgisayarımın önüne oturdum ve Frankie Morello’nun websitesinde yer alan ve iki tasarımcının nasıl tanıştığını ve köpeklerine neden Frankie Morello ismini taktıklarını gösteren karikatürü tekrar okudum. Hikaye ikisinin bir dişi köpek bulup “Bu kimin köpeği?” demeleriyle sonlanıyordu. Muhtemelen ikinci bölüm yakında yayınlanacaktı ama sabrım yoktu. Kendi versiyonumu yazmaya karar verdim: dişi köpek staj arayan “mükemmel stajyer”e aitti. 30 günlük bedava photoshop deneme programı yükledim ve mükemmel stajyerin kim olduğunu anlatan bir sunum hazırladım. Aynı gece saat sabah dört civarlarında hazırladığım slideları facebook’da yarattığım grupta paylaşmaya karar verdim: “Stajyer: Yiğit Turhan Frankie Morello’da stajyer olmayı hak ediyor”. Yaklaşık yüz arkadaşımı sayfayı beğenmeye davet ettim ve uyumaya gittim.

5. Fırsat kapıyı çalınca ne söyleyecekseniz, önceden hazırlayın:

Akademik ve profesyonel geçmişimi farklı bir şekilde anlatan bu komik sayfaları hazırlamakla meşgulken beni ararlarsa ne diyeceğim sorusuna da cevap arıyordum. Frankie Morello için birçok fikrim vardı, mağaza vitrinlerinden, ürün paketlerine ve online pazarlamaya kadar. Ertesi gün sadece sabah dersim vardı. Öğlen yemeğini atlayıp kütüphanede fikirlerimi yazmaya başladım. Her biri ile ilgili KPI’ları ve stratejilerin nasıl birbiriyle bağlandığını yazdım. Beni ararlarsa hazırdım.  

6. Unutmayın her strateji her şirkete uymaz:

Bu hikayeyi öğrencilerle paylaştığımda hep aynı soruyla karşılaşıyorum “Bunu her marka için yapabilir miyim?”. Bu sorunun tam bir cevabı olmamakla beraber büyük ve daha hiyerarşik bir şirkette böyle bir yönteme başvurmazdım.  Frankie Morello DNA’sında ironi ve alay olan eğlenceli bir markaydı. Hazırladığım proje onların vizyonuna uygundu fakat rakipleri ile örtüşmeyebilirdi. Çalışmak istediğiniz markanın ilgisini çekebilmenin tek yolu onlara bu pozisyon için çok uygun olduğunuzu ve markalarıyla ilgili tutkulu olduğunuzu göstermektir. Bir başka iş görüşmesinden önce görüşeceğim markanın hikayesini anlatan 300 sayfalık bir kitap okuduğumu hatırlıyorum. Uykusuz kalmıştım ama görüşmeye sadece iki gün vardı. İşe yaradı mı? Evet kesinlikle. Araştırma yapmanız önem verdiğinizi gösterir.

7. Geçmişinizi hiçbir zaman küçük görmeyin:

Arkadaşlarım mühendislik geçmişimin moda sektöründe iş ararken bir dezavantaj olacağını söylemişti ama sonunda böyle olmadı. Frankie Morello’da fazlasıyla HTML kodlaması yaptım ve bu mühendislik geçmişimle yaratıcılığımı birleştirmemi sağlamanın dışında kendime bir fırsat yaratmamı sağladı.  

 8. Tutkunuzun peşinden gidin:

Sıradan görünebilir ama alabileceğiniz en iyi tavsiye budur. Tutkulu olduğunuz bir şeyi yaparken kendinizi ona adamanızın dışında iş arkadaşlarınıza da ilham olursunuz. Frankie Morello üç gün sonra beni aradı ve konuşmamız şu şekilde gelişti:  

"Alo, Yigit Turhan?Bu sabah Facebook’da projenizi gördük ve çok heyecanlandık. Teşekkürler. Biraz deli olduğunuzu düşünmüş olabiliriz ama sorun değil. Haftaya Çarşamba merkezimizde görüşmek istiyoruz.”

9. Görüşmeye giderken yanınızda Nutellotta götürmeyin:

Kaybedeceğim birşey olmadığından ve zaten deli olduğum düşünüldüğünden, Napoli’de öğrendiğim içinde Nutella ve krema olan birkaç katlı Nutellotta kekini pişirmeye karar verdim. Tasarımcılardan biri Napoli’dendi ve Milano’da yaşayan bir Türk öğrencinin yaptığı bu keki memnuniyetle karşılayacağını düşünmüştüm. Koridora geldiklerinde aramızda geçen konuşmayı hiç unutmayacağım:

“Selam, proje için teşekkürler. Çok ilgi..hey o ne?”

"Bu sabah pişirdiğim Nutellotta. Markanız için birçok fikirle geldim ve iş görüşmesi sırasında keki yiyip tartışabileceğimizi düşündüm” Bu sırada onlara çizimlerle dolu kalın defterimi gösteriyordum.

"Dinle. Bu bir iş görüşmesi değil. Markamıza karşı çok tutkulusun ve seni burda istiyoruz. Fakat, sen mühendissin sana ne yaptırabiliriz burda henüz anlayamadık.”

Bu sorunun geleceğini biliyordum ve cevabım çoktan hazırdı. Ertesi gün ufak odamda sosyal medya kanallarından ve dijital halka ilişkilerden sorumlu olarak çalışmaya başladım.  

Peki ya siz bir işe girmek için hiç sıradışı birşey yaptınız mı? 

Yiğit aynı zamanda bir yazar. Okuyanus'dan çıkan ilk kitabı Kadük'ü tanımak ve satın almak için tıklayın. 

http://www.okuyanus.com.tr/kitap/kaduk/

 

Read More