Bir moda markasında ilk stajımı nasıl buldum?
“İmkansız. Bir Türk mühendisi moda sektöründe staj yapsın diye onu aramazlar. Neden bir danışmanlık firmasına girmiyorsun? Analitik kabiliyetin çok yüksek.”
İşte 2009 yılında arkadaşlarım bana bunu söyleyip durmuştu. Milano’da ilk yılımdı ve bu şehre Bocconi Üniversitesinde iki yıllık pazarlama masterı yapmak için taşınmıştım. Amacım yaratıcı bir ortamda çalışmaktı, mümkünse lüks sektöründe, ve tabii okuldan sonra İtalya’da iş tecrübesi kazanmak. Birçok iş ilanına başvurmuştum ama moda sektöründen gelen cevaplar yalnızca red cevaplarıydı. Bu amacıma ulaşmanın tahminimden daha zor olduğunu bana hissettirdi. Ayrıca Türkiye Avrupa birliğinde olmadığı için çalışma izni problemim vardı.
Birkaç başarısız denemeden sonra, Milano’nun ünlü çok katlı mağazası Rinascente beni stajyer olarak kabul etti. Stajım Ocak ayında başlayacaktı ve bu arada yarı zamanlı satış danışmanı olarak çalışabilecektim. İlk ders: Hiçbir şeye kesin gözüyle bakmayın. Kim düşünebilirdi hazır giyim katı yerine noel döneminde oyuncak departmanında çalışacağımı?
Ailem okula gitmek yerine bir mağazada satış elemanı olarak çalıştığımı öğrendiğinde, ya derslere gitmemi ya da Türkiye’ye dönüp mühendislik yapmamı söyledi. O zamanlar ekonomik özgürlüğüm olmadığı için onların kurallarına uymam gerekliydi fakat yine de bu iki pozisyondan birini kabul etmeye niyetim yoktu. Tam zamanlı çalışan yabancı öğrencilerin bütün derslere devam zorunluluğu olmadığını öğrenmiştim. Gün içinde sekiz saat çalıştıktan sonra akşam derslere yetişmek hiç kolay değildi fakat bunu göğüslemeye hazırdım.
Fakat bir staj bulmam gerekliydi. Peki nasıl?
1. İlgi alanınıza giren küçük şirketlerin isimlerini listeleyin:
Büyük isimler telefonlarıma cevap vermiyorlardı ben de beğendiğim küçük firmaların listesini yapmaya başladım. Küçük bir şirkette çalışmanın birkaç pozisyonda birden çalışmamı sağlayacağını ve karşıma daha fazla fırsat çıkaracağını düşünmüştüm. Daha az hiyerarşi ve daha özgür bir yapı olacaktı ve bu şekilde pazarlama denemelerim için daha fazla fırsatım olabilirdi. Bütçeler büyük şirketlere göre daha küçük olacaktı fakat bu da pazarlık yapma becerimi geliştirebilirdi. Sonunda içinde beş şirket ismi yer alan bir liste yaptım.
2. Bir markayı seçin ve araştırma yapın:
Ben listemdeki beş markadan Frankie Morello’yu seçtim. Eğlenceli bir hazır giyim ve aksesuar koleksiyonu olan bir markaydı. Bu marka Harvey Nichols İstanbul’da satıldığı için daha önceden tanıyordum. Öncelikle marka hikayesi, ekip, ürünler ve strateji hakkında araştırma yaptım. Müşteri olarak Milano Corso Matteotti’deki mağazalarını ziyaret ettim ve mağaza müdürüne sorular sordum. “Daha çok turistler mi alışveriş yapıyor İtalyanlar mı?”, “Mağaza içinde özel davetler yapıyor musunuz?” “Ne sıklıkla vitrin değiştiriyorsunuz?”.
Ardından websitelerindeki herşeyi çalıştım. Üç günlük maratondan sonra artık marka hakkında çok şey öğrenmiştim. Şimdi tüm bunlarla ne yapacaktım?
3. Şirket içinde en iyi hangi bölüme uyarsınız belirleyin:
Ben moda tasarımı okumadım. Offline halka ilişkiler ilgimi çekmedi. Merchandising ne demek pek bilmiyordum ve kendimi satışta göremiyordum. Events departmanı ilginç olur diye düşündüm fakat analitik çalışmayı özleyebilirdim. Güçlü noktalarım nelerdi? Elektirik ve Elektronik mühendisliğinden mezundum, HTML kodlama öğrenmiştim. Öncesinde Koç lisesinde okudum ve İngilizce yaratıcı yazı dersleri aldım. Ayrıca Spice Girls’den Ginger spice’a adadığım bir kişisel web sitem vardı (Bunu yazmamalı mıydım? önyargılı olmayın o yıllar 90’lardı). Edindiğim bilgilere göre Dolce&Gabbana bloggerları defilelere çağırmaya başlamıştı ve sosyal medyayı marka iletişiminde etkin birşekilde kullanıyordu. Frankie Morello henüz sosyal medyada yoktu. İşte bu nedenle karar verdim. Olmayan bir pozisyona başvuracaktım.
4. Kendinizi rakiplerinize göre farklılaştırın:
Önceki denemelerim şunu göstermişti: kariyer siteleri üzerinden ya da A4 cv göndererek başvuru yapmak sonuç getirmiyordu. Rakiplerim, yani Bocconi’deki diğer yabancı öğrenciler, staj bulmak için ilk yıl boyunca CV gönderiyorlardı. Evet bazen çaresizlik yaratıcılığınızı tetikleyebilir. Kaybedecek birşeyim yoktu ve amacıma ulaşmakta kararlıydım.
Bir akşam bilgisayarımın önüne oturdum ve Frankie Morello’nun websitesinde yer alan ve iki tasarımcının nasıl tanıştığını ve köpeklerine neden Frankie Morello ismini taktıklarını gösteren karikatürü tekrar okudum. Hikaye ikisinin bir dişi köpek bulup “Bu kimin köpeği?” demeleriyle sonlanıyordu. Muhtemelen ikinci bölüm yakında yayınlanacaktı ama sabrım yoktu. Kendi versiyonumu yazmaya karar verdim: dişi köpek staj arayan “mükemmel stajyer”e aitti. 30 günlük bedava photoshop deneme programı yükledim ve mükemmel stajyerin kim olduğunu anlatan bir sunum hazırladım. Aynı gece saat sabah dört civarlarında hazırladığım slideları facebook’da yarattığım grupta paylaşmaya karar verdim: “Stajyer: Yiğit Turhan Frankie Morello’da stajyer olmayı hak ediyor”. Yaklaşık yüz arkadaşımı sayfayı beğenmeye davet ettim ve uyumaya gittim.
5. Fırsat kapıyı çalınca ne söyleyecekseniz, önceden hazırlayın:
Akademik ve profesyonel geçmişimi farklı bir şekilde anlatan bu komik sayfaları hazırlamakla meşgulken beni ararlarsa ne diyeceğim sorusuna da cevap arıyordum. Frankie Morello için birçok fikrim vardı, mağaza vitrinlerinden, ürün paketlerine ve online pazarlamaya kadar. Ertesi gün sadece sabah dersim vardı. Öğlen yemeğini atlayıp kütüphanede fikirlerimi yazmaya başladım. Her biri ile ilgili KPI’ları ve stratejilerin nasıl birbiriyle bağlandığını yazdım. Beni ararlarsa hazırdım.
6. Unutmayın her strateji her şirkete uymaz:
Bu hikayeyi öğrencilerle paylaştığımda hep aynı soruyla karşılaşıyorum “Bunu her marka için yapabilir miyim?”. Bu sorunun tam bir cevabı olmamakla beraber büyük ve daha hiyerarşik bir şirkette böyle bir yönteme başvurmazdım. Frankie Morello DNA’sında ironi ve alay olan eğlenceli bir markaydı. Hazırladığım proje onların vizyonuna uygundu fakat rakipleri ile örtüşmeyebilirdi. Çalışmak istediğiniz markanın ilgisini çekebilmenin tek yolu onlara bu pozisyon için çok uygun olduğunuzu ve markalarıyla ilgili tutkulu olduğunuzu göstermektir. Bir başka iş görüşmesinden önce görüşeceğim markanın hikayesini anlatan 300 sayfalık bir kitap okuduğumu hatırlıyorum. Uykusuz kalmıştım ama görüşmeye sadece iki gün vardı. İşe yaradı mı? Evet kesinlikle. Araştırma yapmanız önem verdiğinizi gösterir.
7. Geçmişinizi hiçbir zaman küçük görmeyin:
Arkadaşlarım mühendislik geçmişimin moda sektöründe iş ararken bir dezavantaj olacağını söylemişti ama sonunda böyle olmadı. Frankie Morello’da fazlasıyla HTML kodlaması yaptım ve bu mühendislik geçmişimle yaratıcılığımı birleştirmemi sağlamanın dışında kendime bir fırsat yaratmamı sağladı.
8. Tutkunuzun peşinden gidin:
Sıradan görünebilir ama alabileceğiniz en iyi tavsiye budur. Tutkulu olduğunuz bir şeyi yaparken kendinizi ona adamanızın dışında iş arkadaşlarınıza da ilham olursunuz. Frankie Morello üç gün sonra beni aradı ve konuşmamız şu şekilde gelişti:
"Alo, Yigit Turhan?Bu sabah Facebook’da projenizi gördük ve çok heyecanlandık. Teşekkürler. Biraz deli olduğunuzu düşünmüş olabiliriz ama sorun değil. Haftaya Çarşamba merkezimizde görüşmek istiyoruz.”
9. Görüşmeye giderken yanınızda Nutellotta götürmeyin:
Kaybedeceğim birşey olmadığından ve zaten deli olduğum düşünüldüğünden, Napoli’de öğrendiğim içinde Nutella ve krema olan birkaç katlı Nutellotta kekini pişirmeye karar verdim. Tasarımcılardan biri Napoli’dendi ve Milano’da yaşayan bir Türk öğrencinin yaptığı bu keki memnuniyetle karşılayacağını düşünmüştüm. Koridora geldiklerinde aramızda geçen konuşmayı hiç unutmayacağım:
“Selam, proje için teşekkürler. Çok ilgi..hey o ne?”
"Bu sabah pişirdiğim Nutellotta. Markanız için birçok fikirle geldim ve iş görüşmesi sırasında keki yiyip tartışabileceğimizi düşündüm” Bu sırada onlara çizimlerle dolu kalın defterimi gösteriyordum.
"Dinle. Bu bir iş görüşmesi değil. Markamıza karşı çok tutkulusun ve seni burda istiyoruz. Fakat, sen mühendissin sana ne yaptırabiliriz burda henüz anlayamadık.”
Bu sorunun geleceğini biliyordum ve cevabım çoktan hazırdı. Ertesi gün ufak odamda sosyal medya kanallarından ve dijital halka ilişkilerden sorumlu olarak çalışmaya başladım.
Peki ya siz bir işe girmek için hiç sıradışı birşey yaptınız mı?
Yiğit aynı zamanda bir yazar. Okuyanus'dan çıkan ilk kitabı Kadük'ü tanımak ve satın almak için tıklayın.
http://www.okuyanus.com.tr/kitap/kaduk/