İçindeki Çocukla Barışık Bir İllüstrasyon Markası: Rumisu

 

Değin Yeğin İkiışık & Pınar Yeğin

İstanbul doğumlu iki kız kardeş olan Deniz ve Pınar’ın kurduğu desen ve illüstrasyon markası Rumisu dört yaşında. Deniz ve Pınar, ortak tutkuları olan tasarım, illüstrasyon ve el emeğini, etik üretim prensipleriyle birleştirerek Rumisu’yu yarattılar.  Bu süre içinde Rumisu’nun gelişimini heyecanla takip ettik ve başarısından ilham aldık.

Tasarım markaları her zaman yaratıcılarının kişiliğinden ve tutkularından etkilenir. Çoğu zaman markayı da bir kişi gibi sever, hissederiz. Rumisu da bu markalardan biri. Hepimizi sıcaklığıyla ve samimiyetiyle etkileyen Rumisu’nun hikayesini, onun yaratıcılarından dinlemek istedik. Ayrıca moda girişimcileri için tüyolar da aldık!

 

Marka kurmak bitmeyen bir maraton gibi

 

 

Genelde kronolojik gidilir ama ben markanızın şu anki resmini çizerek başlamak istiyorum. Bugün Rumisu nasıl bir marka? Neler başardı?

Rumisu bu sene 4. yaşına girdi, halen hızla büyümekte olan ‘çocuk’ bir marka aslında.   Zaten biz Rumisu’yu rengarenk, ve içindeki çocukla son derece barışık bir marka olarak görüyoruz.  Şu anda 16 farklı ülkede, yaklaşık 50 satış noktasında bulunan niş bir desen ve illüstrasyon markasıyız.  Desenlerimizle yarattığımız hikayeleri farklı boyut ve materyallerde fularlar üzerine yerleştirerek takipçilerimiz ve müşterilerimizle paylaşıyoruz.

İki kardeş olarak birleşip kendi markanızı kurmaya sizi en çok motive eden şey ne oldu?

İllüstrasyona olan sevgimiz ve kendimizi bu görsel dille ifade etme isteğimiz Rumisu’yu şekillendirmemizde ve kurmamızda çok motive edici oldu.  Ayrıca abla kardeş bir takım olarak çalışma fikri de bizim için çok heyecan vericiydi.  Birbirini bu kadar iyi tanıyan, güvenen, seven, sayan bir ortakla yola çıkmak inanılmaz bir şans ve lüks.

Rumisu uzun bir süre tek ürüne odaklandı, bu sizin seçiminiz miydi? Neden eşarpları seçtiniz?

İllüstrasyonlarımızı ve desenlerle anlattığımız hikayelerimizi en esprili şekilde nasıl paylaşabileceğimizi düşünürken, büyük aksesuar-severler olarak, eşarbın kendimize çok uygun bir zemin olduğuna karar verdik.  Herkesin çok sevdiği, kolayca kullanabildiği, rahatlıkla risk alabildiği bir parçayla çalışmanın eğlenceli olacağını düşündük.

İlk yola çıktığımızda, bizim çocuksu hikayelerimiz ve çılgın renklerimizle yarattığı kontrast hoşumuza gittiği için, aslında ‘çok yetişkin ve klasik’ bir ürün olan ‘ipek’ fulara odaklandık.  Biz kendimizi dev fularlarla sarıp sarmalamayı çok sevdiğimiz için tek bir dev ebat, -140 cm x 140 cm – seçtik.  Daha sonra, hem kendimiz merak ettiğimiz için hem de müşterilemizin yönlendirmeleriyle, hem farklı kumaşlarla, hem de farklı ebatlarla oynamaya basladık.  Tek bir ürün kategorisi içerisinde dahi sonsuz farklılık yaratmanın mümkün olduğunu gördük.

Yine de Rumisu olarak kendimizi bir ‘illüstrasyon ve desen’ odaklı bir marka olarak gördüğümüz için, sürekli olarak çizimlerimizi başka hangi kanvaslara taşıyabiliriz diye araştırma yapmaktayız.

 

Insomnia
Markanızı kurma aşamasında size verilmiş olmasını isteyeceğiniz tavsiyeleri paylaşır mısınız? Bugün başka girişimcilere faydalı olacağından eminim. 

Sanırım bu konuda oldukça şanslıydık.  Daha önceki hayat ve is deneyimlerimiz sayesinde, marka kurmanın uzun soluklu bir maraton olduğunu bilerek koşmaya başladık. Bugün bu deneyimin aslında ‘bitmeyen bir maraton’  olduğunun altını çizmek isteriz. Gelecekte bir gün ‘Markamızı kurduk, işimiz bitti, şimdi ayaklarımızı uzatabiliriz, dinlenebiliriz’ gibi bir cümle kuracağımızı düşünemiyoruz bile.

Her gün yeni bir macera.  Her sezon yeni bir heyecan ve soru işareti.  Dünya her gün değişiyor, anlatılacak yeni hikayeler doğuyor.  Rumisu da değişen bu dünya içerisinde değişiyor ve gelişiyor. Değişen sosyal medya dünyasında sesimizi nasıl duyurup, hikayemizi/hikayelerimizi nasıl paylaşacağımıza karar vermek ve uygulamak sürekli bir yaratıcılık ve disiplinli yönetim gerektiriyor.

Yine başlarken bildiğimiz, ama yaşadıkça ve çalıştıkça önemini daha da iyi kavradığımız konulardan biri ekip olmanın önemi oldu.   ‘Marka kurmak’ pek çok farklı işin aynı anda yürümesini gerektiriyor – tasarım, üretim, pazarlama, satış – ve bu konuların hepsi farklı yetenekler gerektiriyor.  Biz abla kardeş başladığımız için şanslıydık, ‘çekirdek bir ekip’le başlamış olduk.  Ama ekibimize destek veren, katılan başka ekip arkadaşlarımız olmadan bugün ulaştığımız noktaya varamazdık.   Ekip çalışmasının önemini ne kadar anlatsak az.

Siz sırayla hangi stratejik adımları attınız ve sizce işinize nasıl etkileri oldu?

Sosyal sorumluluk yönünü başından itibaren üretim sürecinin olmazsa olmaz bir parçası haline getirmemiz, ve ilk sezonumuzdan itibaren yurt dışı fuarlara katılmamız, bizim için önemli stratejik avantajlar oluşturdu.

Yurt dışındaki buyer’lardan aldığımız yorum ve önerilerle kendimizi çok daha hızlı geliştirdik.   Bu fuarlar aracılığı ile edindiğimiz ivme, üretimimizin hem kalite hem adetler anlamında hızla artmasına imkan tanıdı.

Sosyal sorumluluklarımıza, ve ‘Kadının Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınması’  konusuna verdiğimiz önem de, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu müşteri kitlemiz tarafından markanın daha çabuk fark edilmesine ve benimsenmesine katkıda bulundu.

Size ders veren değerli bir hatanız oldu mu?

Hata değil ama ders olarak belki şunu paylaşabiliriz; ilk sezonumuzda her bir desenin farklı renklerle çalışıldığında ne kadar farklı dünyalar ortaya çıkabildiğini henüz keşfetmediğimiz için, o zamanlar daha çok desene ve hikayesine odaklandığımız için, ilk sezonda her bir deseni tek bir renk seçeneği ile çalıştık. Kısa bir süre sonrasında ise varyantlar dünyasında kendimizi kaybetmeye ve böylece müşterilerimize de daha zengin seçenekler sunabilmeye başladık tabii…

Markanızın gelişiminde tasarım ve yönetimin önemini yüzdeye vursanız ne çıkar?

Rumisu’yu tabii ki tasarıma ve illüstrasyona olan sevgimiz yüzünden kurduk.  Kendimizi bu şekilde özgürce ifade edebilmek, özgün olabilmemizi, kendi dilimizi oluşturarak binlerce marka arasında hem satın alma profesyonelleri hem de müşterilerimiz tarafından fark edilebilmemizi sağladı.  Bu yüzden Rumisu için tasarımın önemi çok büyük.

Ama markamızın bugün geldiği yere gelmesini sağlayan, ve umarız ileride hedeflediğimiz noktalara ulaşmasını da sağlayacak olan, yönetimi için göstermekte olduğumuz hassasiyet ve titizlik oldu. Yönetimin önemini %90 olarak değerlendirirsek yanlış olmaz.  Netice itibari ile Rumisu olarak tasarladığımız ürünleri, gerektiği zamanlarda, en iyi kalitede hayata geçirilmiş olarak müşterilerimize sunamazsak Rumisu çok kısa sürede önce yer edindiği butiklerin raflarından sonra da hafızalardan silinir.

Back to the future

Yıllarca Türk markaları için yurtdışına açılmak imkansız dendi. Son yıllarda bunun aksini ispatlayan başarılı markalar var bunlardan biri de Rumisu. Yurtdışına açılmak çok mu zor? Yoksa herkesin dilediğini bulabildiği bu dijital dünyada cesaretli olmak işe yarıyor mu?

Yurt dışına açılmanın elbette pek çok zorluğu var.  Bunu yapmak pazarlama anlamında ciddi bir yatırım, yönetim anlamında da inanılmaz bir disiplin gerektiriyor.  Yurt dışı satın almacılar hem kalite, hem de terminler konusunda çok katı ve titizler.  Ama bugünün küresel şartları içerisinde sadece lokal bir marka olarak kalmak pek akılcı değil.  Senin de sorarken işaret ettiğin üzere dijital dünya bizim gibi ufak markaların, gerek instagram gerek başka sosyal mecralar üzerinden dünyadaki tüm müşterilerine direk olarak sesini duyurabilmesini sağlıyor.   Nispeten yeni gelişen bu araçları ve avantajları bütün girişimcilerin kullanması gerektiğini düşünüyoruz.   Neden bunları reddederek kendimizi sınırlandıralım?  Derin bir nefes alıp, cesaretle dünya arenasına çıkmanın, uzun vadede var olmak için tek çıkar yol olduğuna inanıyoruz.

Rumisu’yu en çok seven yabancı müşteri hangi coğrafyada?

Şu an için Güney Kore ve Taiwan.  Bu ülkelerde özellikle ‘ipek’ ve ‘ipek fular’ kullanımına yönelik çok köklü bir gelenek var.  Genel olarak sevimli, çocuksu çizimlere karşı ilgi çok.  Ve fularlarımızla birlikte gelen 3D oyuncaklar (amigurumiler), bu kültürlerin el yapımı olan her şeye gösterdikleri saygıdan ötürü, onlara çok ilginç ve çekici geliyor.

Küçük markalarda, genelde büyük şirketlerde ekiplerin yürüttüğü şeyler, hep başa düşer. Konfor alanından çıkmak zorunda kaldığınız konular neler oldu? Böyle zamanlarda yılmadan devam etmek için sihirli bir formülünüz var mı?

Evet Rumisu’da da tasarımdan pazarlamaya, muhasebe/stok takipten, ütü, pakete uzanan çok çok uzun bir süreç var.  Ve oldukça uzun bir süre bu fonksiyonların gerektirdiği tüm bu şapkaları, ikimiz dönüşümlü olarak taktık.  Şu an ekibimiz bir tık daha genişlediği için iş bölümünde biraz daha rahatladık, ama yine de herkes gerektiğinde her şapkayı takıyor.  Rumisu-severlerden aldığımız tatlı sözler ve mesajlar da bizi yılmadan devam etmek ve motive etmek konusunda birebir.

Expedition Africa
Rumisu için sosyal sorumluluk hep önemli oldu. Sizi en çok etkileyen konular neler?

Evet sosyal sorumluluk hem çok önemli, hem de günün sonunda yaptığımız işin tatminini bizim için kat kat arttırıyor.  Seçtiğimiz konular bizim yakından ilgilendiğimiz alanlar.  Birincisi kadının ekonomik güçlendirilmesi ile ilgili.  Diğeri ise hayvan hakları.

Kadının ekonomik olarak güçlendirilmesini, bir ülkenin kalkınmasının temel taşlarından olduğunu düşünüyoruz.  Kadınlar genel olarak ellerine geçen maddi imkânları ailelerinin temel ihtiyaçlarına çok daha akıllıca yatırım yaparak kullanıyorlar, özellikle de çocuklarının eğitimine yönlendiriyorlar.  Bu konuda yapılmış sayısız araştırma var. Bu yüzden fularlarımızla birlikte gelen 3D karakterlerin ve ürün kılıflarının üzerindeki el nakışı kuşlarımızın üretimini UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu) tarafından yönetilen bir proje kapsamında Güney Doğu Anadolu’da yapiyoruz.  Nusaybin, İdil ve Kilis’te giderek genişleyen bir Rumisu ailesi var, ve bu yetenekli kadınlara iş imkanı sunabilmek bizim çok çok hoşumuza gidiyor.

Çok ilgilendiğimiz bir diğer konu ise, iki hayvan-sever olarak, yurt içinde sokak hayvanları konusu ve yurt dışında yasa dışı fildişi ticaretine kurban giden fillerin durumu.  İki sene önce, Kenya Nairobi ‘deki DSWT adındaki fil yetimhanesindeki iki fil yavrusunu Rumisu olarak ‘evlat’ edindik. ‘Expedition Africa’ koleksiyonumuzdaki belli modellerin satışından elde edilen gelir ile onlarin süt ve diğer bakım masraflarına katkıda bulunuyoruz.

İkiniz de çok yaratıcısınız fakat aynı zamanda bir markayı büyütmek operasyonal konularda çok sıkı çalışma gerektiriyor. Herşeye yetişmek için enerjinizi nasıl yenilersiniz?

Eve, doğaya, ve de sanata kaçarak diyebiliriz. İkimiz de oldukça evcil insanlarız, evlerimizde kedi, köpeğimizi mıncıklayarak, elde bir şeyler biçip, dikip üreterek çok güzel kafa boşaltıyoruz.  Hafta sonlarında yeşilin içinde yürümek ya da bir su kenarında oturmak çok sakinleştirici oluyor. Su akar, deli bakar misali…. Bunun yanı sıra, sevdiğimiz müziklerin, filmlerin kitapların, görsellerin içinde kaybolmak da bize çok iyi geliyor.   İnternette sevdiğimiz görsel/sanat bloglarını gezerek hem eğleniyoruz ve besleniyoruz, hem de dinleniyoruz.

Pınar: Ben Pazar günleri Feriköy pazarında aheste aheste gezip, saatlerce tezgah karıştırarak da başka bir dünyaya gidebiliyorum.  Ama en enerji yenileyen aktivitemiz ‘her şeye yetişmenin’ sadece bir mit ve gerçekdışı olduğunu hatırlamak da olabilir tabi …

 

Man and Technology

 

“Man and technology” koleksiyonunuzda teknoloji yüzünden modern zombiye dönüşen bizleri eğlenceli bir şekilde anlattınız. “Onla da olmuyor, onsuz da” diyenlerden misiniz yoksa teknolojiye dur diyebilenlerden mi? Koleksiyonlarınızda teknolojiyi ne kadar kullanıyorsunuz? 

Teknolojiye dur demek ne mümkün… O yüzden elimizden geldiğince ayak uyduruyoruz, ve hayatimizi kolaylaştırmak için kullanıyoruz.  Ama teknoloji halen bize ‘doğal’ gelmiyor.   Netice itibari ile ilk ‘e-mail’ hesabını üniversite yıllarında edinmiş gruptanız… ağzında emzik, pusetinde akıllı telefonlarla oynayan jenerasyondan değil..

O yüzden çizimlerimizi elde yapmayı tercih ediyoruz.  Bize bu şekilde yaptığımız desenler daha samimi ve organik geliyor.  Ama üretim aşamasında teknolojinin nimetlerinden son noktasına kadar yararlanıyoruz.  İstediğimiz ürün kalitesine ancak bu şekilde ulaşabiliyoruz.

Karakterlerinizi yaratma süreci ne kadar sürüyor? Bir amigurumi ne kadar sürede örülüyor?

3D karakterlerin ilk prototiplerini elde biz hazırlıyoruz.  Birinci örneğin örülmesi, karakterine göre 4 ile 8 saat kadar sürebiliyor.  Sonrasında üretim de elde yapılıyor tabi, ama ekibin eli alışınca, süre kısalabiliyor.  Ama ortalamada en kısa süreni 3 saat alıyor.

Dışardan almaya en çok ihtiyacınız olan profesyonel destek nedir? Ve sizce gelecekte ne olacak?

Şu ana kadar dışarıdan web tasarımı gibi konularda destek aldık. Ama ileride PR ve pazarlama konularında da destek almayı istiyoruz, özellikle daha az tanıdığımız yurt dışı pazarlarında.

Rumisu kullandıklarında müşterilerinizde harekete geçmesini istediğiniz duygu ne?

Müşterilerimizi Rumisu’larını kullanırken gülümsetebiliyorsak ne mutlu bize. Hikayelerini anlattığımız konular bazen ciddi bile olsalar, Rumisu’nun dilinin çocuksu, esprili ve eğlenceli olmasını ve insanları güldürebilmesini istiyoruz.  Zaten kendi karakterlerimiz ve doğamız gereği de ortaya çıkan desenler genellikle kendiliğinden bu şekilde ortaya çıkıyorlar.

İnsan kendi yarattığı güzelliklerin içinden seçim yapamaz elbet ama, sizin gönlünüzde taht kuran bir Rumisu var mı 🙂

Evet bu biraz zor bir soru oldu 🙂

Pınar :    40. yaş günümde kendi kendime verdiğim bazı sözleri bana hatırlatması açısından Monster Selfie desenini aday gösterebilirim. Ama tabii hepsi benim çocuklarım, hepsi ayrı maceraları çağrıştırıyor, hepsine bakınca yüzümde bir gülümseme beliriyor….

 

 

Deniz:  Çok zor. Renklerine göre bile fark edebiliyor bu seçimler : )  Ama ben hala “Drop Your Weapons” ve “Insomnia” yi çok seviyorum.

 

 

Deniz Yeğin İkiışık

Deniz 6 yıl New York’ta yaşamış. Bu süre içinde Pratt Institute’da moda eğitimi almış ve farklı tasarım markalarında tasarımcı olarak çalışmış. 2004’te İstanbul’a döndükten sonra genç tasarımcılar yarışmasına katılarak birinci olmuş ve kazandığı burs ile ileri seviye moda tasarım eğitimi almak için Floransa’da Polimoda’ya gitmiş. Rumisu’yu kurmadan önce butik triko markası Yegi Nim ve Beymen için tasarımlar yapmış.

Pınar Yeğin

Pınar Harvard’da ekonomi ve Wharton’da finans okuduktan sonra, Bain & Co’da danışman olarak çalışmış. 10 sene Amerika’da yaşadıktan sonra 2004’te Türkiye’ye dönerek aile işi olan iplik fabrikasında aktif görev almaya başlamış ve burada tasarım ve illüstrasyona olan tutkusunu keşfetmiş. 2011 yılında aile işindeki tüm sorumluluklarını devrederek Deniz ile birlikte Rumisu’da çalışmaya başlamış.

Rumisu koleksiyonlarını incelemek için:

www.istanbul.rumisu.com

Aslı Özbek

Aslı 2004 yılından beri moda sektöründe çalışıyor. Milano ve Paris'te başlayan kariyerinin büyük bölümü lüks perakende sektöründe geçti.

Henüz Yorum Yok

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.