Vivienne Westwood

Bu moda tarihi yazı dizisini tasarlarken aklımda bir şey vardı: her dönemi temsil eden belli başlı bir veya birkaç tasarımcıyı seçerek, onların üzerinden yıldızlarının parladığı dönemi de işlemek. Bu yüzden 1980’lere gelindiğinde sorgusuz sualsiz bu isim Vivienne Westwood oldu. Sokakta punk modasının yükseldiği yıllarda bu estetiği sadece benimsemekle kalmayıp, birebir içinden çıkan ve beraber büyüyen, bu estetiği ve duruşu podyumlara getirmesiyle tanınan Westwood, dönemin ruhunu yansıtmak için birebir.

Bir Alt Kültür – Punk

Punk aslında bir anti-moda

Her ne kadar punk tarzın doğuşunu Westwood’a ithaf edenler olsa da, bir alt kültür olarak punk’ın doğuşu çok daha karmaşık dinamiklere bağlı. Doğum yeri olan İngiltere’nin 1970’li yıllardaki karanlık ekonomik ve sosyopolitik durumunun temeli üzerine kurulan bu alt kültür, bir grup gencin halihazırda var olan değer yargılarına başkaldırısı olarak ortaya çıkmıştı. Müzik, güçlü bir anarşik duruşun bir “anti-moda” anlayışıyla birleştiği akım, bir “tarz” olmaktan çok daha fazlası. Vivienne Westwood’uysa moda alanında biricik kılan; bu punk estetiğini sonradan benimseyip “sokaktan ilham alan podyumlar” kervanından bir tasarımcı olmayıp, bu akımın içinden çıkması, onunla birlikte büyümesiydi. Punk tarzı, özünde mağazalardan hazır satın alınan bir şey değil, var olan kıyafetleri parçalarına ayırıp tekrar birleştiren, giyenin ifadesine dayanan tepkisel bir duruştur.

Punk sözcüğünün bu alt kültürün yüklendiği anlam dahilinde ilk kullanılışı ise Londra’dan çıkmamış; New York’ta bir fanzinin ismiymiş. Sosyo-ekonomik durumu Londra’nınkinden pek de farklı olmayan Malcolm McLaren’ın, New York’ta geçirdiği dönemde buradaki kültürden etkilendiği, ve beraberinde getirdiği anlayışın Londra’daki punk kültürüne ve estetiğine etkisi olduğu söylenir. Westwood’un sevgilisi olan McLaren, daha sonra Londra’da açtığı dükkanla kendisinin aynı zamanda iş ortağı da olmuştu.

Genç Vivienne

Westwood’un II. Dünya Savaşı’nın patlamasından iki hafta sonra evlenen anne ve babası, iki yıl sonra 8 Nisan 1941’de Vivienne Isabel Swine ismiyle İngilttere’nin Glossop, Derbyshire doğan kızlarına kavuşmuşlardı. Savaştan önce manavlık yapan babası, artık bir uçak fabrikasında çalışıyordu.

Vivienne liseyi bitirdiğinde ailesi Londra’ya taşınmıştı. Bir sene boyunca Harrow School of Art’ta gümüş işçiliği okuyan genç kadın, “benim gibi işçi sınıfından gelen bir kız sanat dünyasında nasıl tutunsun” düşüncesiyle okulu bırakıp bir fabrikada işe girmişti. Bir yandan çalışıp bir yandan öğretmenlik okuluna giden Vivienne, ilk okul öğretmeni olmuştu. Öğretmenliğe devam ederken bir yandan da takı tasarımını sürdüren tasarımcı, takılarını Londra’nın Portobello Road’unda satıyordu. 1962’de Derek Westwood ile tanıştı, aynı yıl evlendiklerinde kendi gelinliğini elleriyle yapan Vivienne, 1963’te oğlu Benjamin Westwood’u dünyaya getirdi.

Çok Yönlü Bir Ortaklık; Malcolm McLaren ile Vivienne Westwood

vivienne westwood
Malcom McLaren ve Vivienne Westwood

Uzun bir dönem sevgilisi ve iş ortağı olacak Malcolm McLaren’la tanışması, Derek ile olan evliliğinin sona ermesi anlamına geliyordu. 1967 yılında ikilinin Joseph Corré adındaki oğlu dünyaya gelmişti. Vivienne öğretmenliğe devam ederken, 1971’de Malcolm McLaren ile birlikte ilk mağazalarını açtıklarında, mağazanın adını “Let It Rock” koymışlardı; bu isimle mağaza 1950’lerden ilham alan “Teddy Boys” altkültürüne hitap ediyordu. Ortak estetik ve vizyonlarını hayata geçirdikleri bu projede, Westwood terzilik rolünü üstlenmişti. Daha sonra bir süreliğine Too Fast to Live, Too Young to Die adı altında hizmet veren mağaza, bu döneminde Marlon Brando’nun peşinden giden motorsikletçi gençlik furyasına kapılanları ağırlıyordu.

1974’te ise mağazanın adını basitçe “SEX” olarak değiştireceklerdi.. McLaren’ın insanları şok etmeyi bir pazarlama tekniği olarak kullanmasıyla birlikte aldıkları bu isimle, mağazada S&M ilhamlı kıyafetler satmaya başladılar. Sex Pistols grubuyla tanışmaları ve Seditionaries ismini koydukları punk koleksiyonlarını çıkarmaları, 1976 yılında gerçekleşmişti. SEX mağazası, punk gençliğin zamanlarını geçirdiği ve bazen, paraları yettiğinde de alışveriş yaptıkları bir yer haline gelmişti. Punk estetiği Londra sokaklarını ele geçirdiği noktada, bu modanın hakimiyeti, azılı girişimciler olan McLaren ve Westwood’un ellerindeydi.

Vivienne Westwood, 1981’de kendi koleksiyonlarını tasarlamaya başladığında, bu, McLaren’la olan ortaklığı dahilindeydi, kıyafetler her ikisinin isimlerini taşıyordu. Defilelerini sergilemeye başladıklarında halihazırda hayli ünlü olan ikilinin her bir koleksiyonu, belirgin bir hikaye anlatıyordu.

“Punkature” adını taşıyan İlkbahar-Yaz 1983 koleksiyonu, Blade Runner filminden ilham alıyordu ve yıpratılmış kumaşlarla geri dönüştürülmüş çöpten üretilmişti.

Sonbahar-Kış 1984 koleksiyonu ise ilhamını Westwood’un New York!a bir ziyaretinde Keith Haring ile tanışması ve onun resimlerini “büyü işaretleri ve hiyerogliflere” benzetmesinden alıyordu, Haring’in baskılarıyla süslü koleksiyonun, bu sebepten dolayı adı “Witches”, yani “Cadılar”dı.

Vivienne Westwood tasarımları

Tek Başına Westwood

1984 İlkbahar-yaz sezonuna gelindiğinde ise Westwood’un McLaren’la ortaklığı sona

Mini-Crini koleksiyonu

ermişti. Adını yunan uyku tanrısı “Hypnos”tan alan koleksiyon, bu ismi sembolik bir şekilde taşıyordu, zira son derece hareketli ve sportif olan koleksiyonun uykuyla uzaktan yakından alakası yoktu.

1985’te çıkardığı “mini-crini” koleksiyonu ise adını moda tarihinde elbiselerin eteklerini hacimli kullanmak için kullanılan kafes-eteğe verilen “crinoline”den, ilhamını ise “kraliçe’nin çocukluğu” konseptinden alıyordu. 1980’lerin vatkalı omuzlarından bıkan tasarımcının tepkisi olan koleksiyon, siluetlerde dikkati kalçalara çekiyordu, koleksiyonu taşıyan mankenlerse seksi ve kıvrımlıydılar.

Westwood’un Tatler kızları ilhamlı koleksiyonu

1988’den itibaren Westwood’un ilham kaynağı, punk’tan “tatler kızları” olarak adlandırılan, üst sınıfın giyimini kendilerine mal eden işçi sınıfı kızlara doğru kaymıştı. Bu dönemde kraliyet ailesi ilhamı devam ederken kumaş kullanımında klasik “ingiliz” kumaşları olan yünlülere doğru yönelmişti. 1988-1992 yılları arası, Westwood’un “Pagan Yılları” olarak geçer, zira bu yıllarda tasarımcı bir kültürel eleştiri olarak “İngiltere’nin pagan olması gerektiğini” savunan tasarımlar yapmıştı. Bu tutumunu açıklarken medeniyetten uzak bir dönemde yaşadığını düşündüğünü ifade eden tasarımcı, sorgulamayı teşvik eden “pagan” Antik Yunan’ın çok daha medeni olduğunu düşünüyordu.

Tasarımcı, “Pagan” koleksiyonunun anlamını irdelediği röportajda, “Yaptığı işi daha geniş kültürel bir bağlamda analiz eden tek moda tasarımcısı benim. Zekamı harekete geçirebilmemin tek yolu bu.” diyor. O dönem için doğru olsa da, günümüzde bunu önemseyen “tek” tasarımcı olmadığı kesin, ancak bu tutarlı bir şekilde devam ettirdiği tutumuyla, güçlü estetiğinin yanı sıra kültürel eleştiri de Westwood’un imzasının bir parçası.

Westwood Imzası

Punk, özünde her daim bir müzik ya da giyim tarzı olmaktan çok öte, bir yaşam tarzı ve politik duruş olmuştur. Punk’un doğumunda bulunanlardan Vivienne Westwood ise, ününe rağmen politik duruşunu ve işçi sınıfı etiğini hiç bir zaman bir yana bırakmayanlardan oldu. Westwood, tasarımında her zaman belli bir hikayeyi, konuyu işlemekle kalmayarak, kendisi için önemli olan konularda duruşunu sözleri ve eylemleri ile de belli etmiştir. 2015’te İngiltere’nin Yeşiller Partisi’ne desteğini koyan Westwood, gerek tasarımlarıyla, gerekse bireysel duruşuyla insan hakları, nükleer silahlanma, tüketim kültürü ve küresel ısınma gibi bir çok konuda güçlü bir duruş sergiler. Vivenne Westwood’un güçlü estetik ve kültürel imzasını devam ettiren markası, 2017’de halen kendi adını taşıyor ve 76 yaşındaki tasarımcı, tasarlamaya devam ediyor.

 

– Yazının tüm hakları yazara ve modakariyeri.com’a aittir. Kopyalanması ve izinsiz kullanılması yasaktır.

Eda Çakmak

Eda Çakmak ,Yeditepe Üniversitesi’nde Antropoloji ve Psikoloji dallarında çift anadal yaparken yazdığı tez ile toplumsal kimlik ile giyimin ilişkisi üzerine düşünmeye başlamıştır. Bu düşüncenin peşini bırakmayıp, Fulbright bursunu kazanarak New York’ta Parsons The New School For Design’da Fashion Studies yüksek lisansını tamamlamıştır. Şimdilerde moda kültürü, moda haberleri, beden ve güzellik algıları hakkındaki yazılarını www.komodaejderi.com ‘da yayınlamaktadır.

1 Comment

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.