Burning Man, Şeyma Subaşı Vitrini Mi Yoksa Bir Komün Hayat Mı?

Yaklaşık 32 yıldır Ağustos’un son haftası başlayan ve çölde geçici bir tasarım ve alternatif topluluk şehri olarak yükseliyor Burning Man festivali… Bu festivalin kısa tarihi ve üzerine kurulduğu değerleri geçen sene bu tarihlerde yayınlanan modakariyeri yazısında da okuyabilirsiniz. Ancak festivalin gittikçe küresel bir ün yakalaması, Avrupa, Balkanlar hatta Ortadoğu ülkelerinde de konuşulur, bilinir ve özenilir olması son yıllarda çok arttı. Bunun bilinçli veya bilinçsiz en temel nedenlerinden biri de Victoria’s Secret melekleri, bloggerlar, şarkıcılar, Paris Hilton, Şeyma Subaşı, Sara Sampaiao gibi sansasyonel isimlerin bu tarihlerde Burning Man’den yaptıkları devamlı paylaşımlar. Şüphesiz bu ara çoğu Türk gencinin hayalini de Burning Man’e bir gün arkadaşlarıyla katılabilmek ve bu deneyimi tatmak vardır. Bu sene Seda Sayan’ın oğlu Oğulcan’ın doğumgününü orada kutlamasıyla bu talep depreşmiş olabilir?!

Burning Man ve Tüketim Topluluğu

Ancak ben bu yazıda biraz alternatif, akademik ve sorgulayıcı bir bakış açısından bahsetmek istiyorum. Tüketici davranışı ve pazarlama alanındaki en saygın 5 bilimsel dergiden biri olan Journal of Consumer Research’te, daha 2002 yılında tam da bu konuda yayınlanan bir makaleden. Makalenin yazarı Robert Kozinets ile ODTÜ’de ve Amerika’da birkaç konferansta konuşma fırsatı buldum. Tüketiciler Pazardan / Piyasadan Gerçekten Kaçabilir mi? (Can Consumers Escape the Market? Emancipatory Illuminations from Burning Man) başlıklı bu akademik makale daha 15 yıl önce Burning Man ve tüketim toplumu üzerine kısaca şunları anlatıyor: Tüketim toplumuna bir gönderme ve alternatif olarak ünlenen Burning Man, takas, topluluk hayatı, yardımlaşma, yaratıcılık, tasarım ve çevre bilinci üzerine şekilleniyor, evet. Güzel. Amerika’da aslında ölü bir bölge olan, zorlu şartlara sahip bir çölün ortasında mücadele havasında geçiyor, evet. Ancak daha festivale adım attığında kapıda kredi kartı ile $110 bilet kesimiyle tüketimin kralını yapıyorsunuz. Şu anda bilet fiyatı $425 ve aracınız için de (motor, karavan vs) $80 bilet kesiliyor. Bu miktarlar kapitalist etkiyle suçlanan Disneyland’ların kombine biletlerinden bile daha fazla.

Burning Man’de giderek tüketim kültürüne yenik düşmüş durumdaHerkesin birbirine merhaba, nasılsın diyerek selam verip kaynaştığı, yardımlaştığı bir topluluk ideali var Burning Man’e girildiğinde. Çevreyi temiz tutma ve kendini sınırsız ifade etme kurallarının yanısıra Burning Man değerlerinden en önemlisi Satış / Pazarlama Yapmama (No Vending) ve Markalardan Kaçınma. Sonuç olarak, her ne kadar Profesör Kozinets Burning Man’i Disneyleşen bir etkinlik olmakla suçlasa da, aslında bireyin tüketime tek başına değil toplulukça karşı koyabileceğine dair bir umut olduğunu da ekliyor.

Burning Man’de tasarımcı parçalar ve lüks ürünlere çok sık rastlar olduk. Bu durum aslında festivalin doğasına aykırı

Bu bakış açısı ışığında 2017 yılına geldiğimizde, dönüp Burning Man etkinliğine tekrar bakarsak aslında köklerden ne kadar uzaklaşıldığını görüyoruz. Ekstrem, uçlarda ve radikal giyim, kendini ifade etme ilkesi aslında oraya giden ünlülerin üstlerindeki her parçanın bizim asla paramızın yetmeyeceği tasarımcıların elinden çıkması ile çürütülmüş oluyor.

Zor şartlarda hayatta kalıp yardımlaşacaksınız ilkesi ise lüks karavanlar ve gösterişli kürklerin gölgesinde kaybolup gidiyor. Marka kullanmayacak, göstermeyeceksiniz ilkesinden bahsetmiyorum bile, hepimizin marka olduğu günümüz toplumunda.

Cara Delevingne ve Paris Hilton Burning Man’de

Satış veya pazarlama yapmayacaksınız ilkesi ise bloggerların, ünlülerin, mankenlerin sürekli sosyal medya paylaşımları ile, kendi markalarını oradan besleyip takipçi toplayarak ekonomik değer sağlamaları ile çürütülmüş oluyor. Çok merak ediyorum tüketime karşı birleşen bu grup, Burning Man’de sosyal medya tüketimi ve üretimi de yasak olsaydı orada toplanır mıydı?

Alternatif tasarımların, mesaj kaygılı bazı sunumların, kapitalist tüketimi ve günlük hayatın rutinini inkar etmeyi, alternatif toplulukların, takas düzeni ve yardımlaşmanın önemini yad etmeyi bir derece anlayabiliyoruz. Birçok Amerikan çıkışlı etkinlik gibi Burning Man’in de çıkış amacını, tarihini ve katettiği yolu bilerek bu etkinliği takip edersek kendimize daha doğru çıkarımlar yapabiliriz.

Ezgi Merdin

Ezgi, Boğaziçi Üniversitesi’nden pazarlama doktoru olarak mezun oldu. 1 yıl İtalya’da, 1 yıl Koç Üniversitesi’nde tüketici araştırmalarına devam etti. Kadir Has Üniversitesi’nde pazarlama öğretim üyesidir. Popüler kültür ve trendleri akademi ile harmanlar, tüketici psikolojisi alanında bilimsel makaleler kadar kısa blog yazıları yazmaktan da hoşlanır.

1 Comment
  1. Burning Man yapısı itibarı ile tarif edilmesi son derece güç bir organizasyon. 70.000 kişilik katılım, 10.000’lerce karavan, 1000’lerce jeneratör, açık hava müzesi tadında irili ufaklı sanat eserleri, çalışma grupları, sergileri ile kalıplara sığdırılması olanaksız bir organizasyon. Kanımca festival demek bile hatalı, bir tedarik zinciri şahaseri, 1 hafta 10 günün ardından koca çölde her yerde içilmesine rağmen tek bir izmarite bile rastlayamacağınız eşsiz bir etkinlik.

    Katılımcı sayısını artması ile beraber elbette organizasyonun orijinal amaçlarına uygun olmayan hatta olduğundan farlı gösteren paylaşımlar yapılabiliyor.

    Kanımca ziyaret etmeden yorum yapılabilecek bir yer değil. Gidip görmekte ve herkese farklı şekilde kendini gösteren yeri içeriden keşfetmekte fayda var.

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.