Çılgın Dünyasıyla Burning Man

Nisan ayı ne kadar Coachella’yla özdeşleşmişse, Ağustos sonu – Eylül başı da Burning Man ile anılıyor. Bu sene 31. yılı kutlanan Burning Man, her sene Nevada eyaletinin içinde Black Rock Çölünde yapılan kar amacı gütmeyen, bir komünite olmanın vurgulandığı bir sanat ve müzik festivali. Dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıların yaptığı dev heykellerin arasında dolaşan sıradışı kostümleriyle Burnerlar, yani katılımcılar gerçekten de her sene eşsiz bir görüntü oluşturuyorlar.

 

Nasıl Başladı?

İlk olarak 1986 yılında Larry Harvey ve Jerry James ikilisi tarafından San Francisco’nun Baker Plajında rastgele bir şekilde insan figürüne benzeyen bir kaç odunun yakılması ve bu alevi izlemeye gelen 30 kişiyle başlıyor festival. Zaman içinde San Francisco’dan Nevada’ya taşınan ve neredeyse 70 bin kişinin katıldığı bir etkiliğe dönüşüyor.

Burning Man kendinizi Salvador Dali’nin resimlerinin içinde gibi hissetmenize sebep olurken aynı zamanda da Halloween dışında istediğiniz gibi giyinebileceğiniz sınırsız bir özgürlük platformu. Bir hafta boyunca istediğiniz kostüm, saç ve makyajla dolaşabileceğiniz anti-kapitalist bir platform. Zaten festivalin 10 kuralından biri olan Radical Self-Expression (radikal bir şekilde kendini ifade etme) tüm katılımcıların kendilerini ifade edebilecekleri gibi en özgür şekilde giyinmelerini şart koşuyor.

Her ne kadar moda dünyası tarafından yakın merceğe alınmış olsa da Burning Man birçok festival gibi ticari bir festival değil. Mağazalarda ona ayrılmış koleksiyonlar göremezsiniz, ya da festivalde stand açan markalar da bulamazsınız; günümüzde her şeyin bir reklam platformuna dönüştüğü bir dönemde Burning Man’in tüm logolardan, markalardan sıyrılmış olması onu güzel yapan detaylardan biri.  Birçok Burner’ın da dediği gibi ” Burning Man bir sanat ortamı ve siz de orada olan bir sanat eserisiniz”.

Leave No Trace

Burning Man modası demişken katılımcılar her ne kadar diledikleri gibi, sıradışı giyinseler de doğa şartları buna her zaman elverişli olmayabiliyor. Çölün ortasında yüksek sıcaklık bir yana, gün boyunca esen toz fırtınalarına karşı yüzünüzü korumak ve yine yüksek hava sıcaklığından ötürü ayakkabılarınızın tabanının erimemesi için toza ve sıcağa uygun ayakkabı seçimi yapmak şart. Burning Man her ne kadar giyimde kuralsız bir topluluk olsa da festivalin ama prensiplerinden olan “Leave no trace”, yani “hiç iz bırakma” kuralına tüm katılımcıların uyması gerekiyor. Giydiğiniz kıyafet ve aksesuarlarınızla ortalığı kirletmemelisiniz.

 

 

Burning Man toplumun bize biçtiği rollerden ve “normal” kavramından kaçmamızı sağlayan, içimizde saklı, olmak istediğimiz bizi yansıtabileceğimiz bir platform. Burning Man’i sevmemizin en önemli nedenlerinden biri de bu aslında; hepimize toplumun/moda dünyasının dikte ettiği trendler yerine içimizden geldigi gibi, kendimiz gibi olmamızı önerdiği için diğer festivallerden çok daha farklı bir yerde.

Eda Binark

Istanbul doğumluyum.Nişantaşı Işık Lisesi'nin ardından lisans eğitimimi London College of Fashion’da Fashion Design& Development bölümünde tamamladım. Istanbul'a dönüp bir sene Vakko’da satın alma ve merchandising asistanlığı yaptıktan sonra Londra’ya geri dönüp yine LCF'de Moda Yönetimi ve Stratejik Moda Pazarlaması yüksek lisansı yaptım. Mayıs 2016'dan beri Moda Kariyeri’nde içerik editörüyüm.

1 Comment

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.