Cazibesine Dayanamadığımız Gucci Horsebit Makosenin Hikayesi*
[su_spacer]*Bu yazı bir tercümedir."House of Gucci" hoşunuza gitsin ya da gitmesin, Ridley Scott'un yönettiği film Floransa'lı markanın özellikle horsebit makosen modelinin cazibesini karşı konulamaz hale getirdi. Kanıt olarak birkaç haftadır e-ticaret platformlarında vintage Gucci parçalarının yaşadığı patlamayı gösterebiliriz. Bu platformlardan biri Vestiaire Collective, platform satışa konulan Gucci ürünlerin sayısında yüzde 80 artış kaydetmiş. En çok aranan parçaların arasında ise monogramlı şapka, Horsebit 1955 ve Jackie model çanta var, fakat genel olarak markanın aranılırlığı yüzde 25 artmış. Bu artış özellikle Tom Ford-Gucci anahtar kelimelerinde yüzde 40'a kadar varmış.Vestiaire Collective 11 milyondan fazla kullanıcısının 3 milyon ürün ve 10.000 marka arasından satın alma eğilimlerini analiz etti ve filmin çıkışının anons edilmesiyle birlikte Gucci performansında ciddi bir artış farketti. Şaşırdık mı? Hayır. Bu mekanizma kendini sürekli yeniliyor. Nitekim James Bond No Time To Die filminden sonra Omega saatlerin arama rakamlarında yüzde 28, Tod's çantalarda ise yüzde 90 artış oldu. Dune etkisinde ise Timothée Chalamet nin giydiği model pelerinin aramalarında yüzde 35 artış görüldü. Sonuç olarak sinema modayı etkiliyor ve tabii ki tam tersi de geçerli.
Tarih Yazan Bir Makosen
House of Gucci'de Maurizio Gucci rolündeki Adam Driver'ın ayağında gördüğümüz makosen Gucci moda evinin tarihini yazdı ve halen bugün markanın en ikonik ve en çok arzulanan parçalarından biri olarak koleksiyonlarda yer alıyor, sezondan sezona yenileniyor. Peki bu ürünün güçlü yanı ne? Mutlaka ki lineer ve sade formu, iddiadan uzak görünümü onu hem erkek hem kadın gardırobunun cinsiyetsiz bir parçası haline getirdi.Peki ya Horsebit makosen nasıl ortaya çıktı?Horsebit makosenin doğuşunu Gucci'nin kurucusu Guccio Gucci'nin oğlu Aldo Gucci'ye borçluyuz. Aldo Gucci 1953'de markanın ayakkabı sektörüne girmesi gerektiğine karar verdi ve sektöre giriş yapmak için seçilen ürün bir unisex makosendi. Deri veya süet versiyonunda, atçılıkta kullanılan ve atçılık profesyonellerinin "horsebit" diye tanımladığı koşum ve dizginlerden ilham alan metal tokasıyla ünlü Gucci makoseni. Bu ikonik sembol 60'lı yıllardan itibaren markanın birçok ürün kategorisinin vazgeçilmezi oldu. Çantalar, kemerler, mücevher ve saat koleksiyonları ve tabii ki fular ve kravatlar bu sembolle piyasaya sürüldü. Ünlü makosene geri dönersek, Aldo Gucci'nin fikri mükemmel bir başarı hikayesine vesile oldu. Sektöre girmek için yapılan bir deneme niyetiyle piyasaya sürülen ürün büyük bir klasiğe dönüştü. O kadar ki 1985 yılında moda tarihindeki önemini kanıtlarcasına Metropolitan Museum New York'un kalıcı koleksiyonuna girdi.
Aktörlerin Ve Aktrislerin Tercihi
Dustin Hoffman Gucci makosenleri Kramer Kramer'e Karşı'da giyiyordu. 90'lı yıllarda ise sıra Madonna'ya geldi. Madonna MTV Music Awards sahnesine Tom Ford tasarımı olan siyah rugan makosenleriyle çıktı. Yıl 1995'ti ve Madonna Take a bow ile ödül almıştı.Brad Pitt'in Fight Club'daki unutulmaz karakteri Tyler Durden da Gucci Horsebit giymişti.Gucci Horsebit makosenlerin Matt Damon'ın Yetenekli Bay Ripley filmindeki tarzının da parçası olduğunu unutmayalım.Günümüzde ise makosenleri ASAP Rocky ve Alessandro Borghi gibi ünlülerin ayağında görebiliyoruz.Gucci Horsebit'in zamanı hiç geçmeyecek gibi. Yazının orijinali için aşağıya tıklayın:https://www.gqitalia.it/moda/article/gucci-mocassino-storia-foto
LVMH'den Yeni Yatırımlar
Donna Karan'ı elden çıkardıktan sonra yeni yatırımlar peşine koşan LVMH'den şaşırtıcı bir isim geliyor- Alman bavul markası Rimowa.
Celine, Christian Dior, Fendi ve Givenchy gibi daha nice lüks markaları bünyesinde toplayan LVMH, bu sefer de yaptığı yeni yatırımla gündemde. LVMH, Alman bavul markası Rimowa'nın %80 hissesini yaklaşık 640 Milyon Euro'ya satın aldı.
Markanın %80'ini alıp, %20'sini kurucu aileye bırakarak LVMH, markanın geçmişinden ve köklerinden kopmamasını da önlemeye çalışıyor. Rimowa bir çoğumuzun yeni duyduğu bir isim ama aslında kökleri 19. yüzyıla kadar dayanan deri bavul ve kadın/erkek aksesuarları yapan bir marka. Exane Paribas'ın raporuna göre Rimowa LVMH için beklenmedik bir yatırım ama uzmanlığı deri bavul olan bir şirkete yatırım yapmak LVMH'in hala lüks turizm ve seyahat sektörüne ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
Kaos ve Yaratıcılık - FRANCA
Vogue İtalya'nın kraliçesi, özel hayatının bilinmeyenleri, oğlu, gençken yaşadıkları ve çılgın yaratıcı fikirleri ile beyaz perdede !
Moda dünyasının en bilinen isimlerinden biri : Franca Sozzani bu sefer karşımıza defilelerin ön sıralarında değil, beyaz perdede çıkıyor. Vogue Italya'nın Genel Yayın Yönetmeni, Venedik Film Festivali'nde yarışan bir belgesele konu oldu. Yönetmenliğini Franca'nın oğlu Francesco Carrozzini'nin yaptığı "Franca: Chaos and Creation" filmi ünlü editörün yaratıcı işlerinin yanı sıra kişisel ve duygusal portresini de ele alıyor. Özellikle de 4 sene boyunca ikilinin arasında geçen olaylara ağırlık veriliyor. Bunlara Carrozzini'nin babasının Franca Sozzani ile ilişki yaşarken aslında evli olduğunu keşfedişi de dahil.
Bu çalışma aslında Francesca Carozzinni'nin babasının vefatı üzerine annesine olan yakınlığının artmasının bir sonucu olmuş. "Bir ebeveyninizi kaybedince diğerine yaklaşmak ve ona tutunmak en doğal ve gerçek ihtiyaç oluyor." diye açıklıyor Carozzinni. Proje de aslında film olarak doğmamış. Sozzanni "Francesco bana ilk geldiğinde ikimizin arasında New York'daki evimizde çekilecek birkaç görüntüden bahsetmişti, ben de tamam demiştim. Ancak sonra benimle ilgili bir film yapmak istediğinde karşı çıktım. O ise beni aksine ikna etmeyi başardı. İnsanların sadece Instagram fotoğraflarımın altına yazdıkları yorumları okuyarak bile beni ne kadar soğuk ve uzak bir karakter olarak gördüklerini anlamak mümkün. Yaptığım işteki tavrım buna neden oluyor. Ama normal hayata döndüğünüzde durum böyle değil. İnsanların beni her halimle görmesi fikrinden o kadar da korkmamaya karar verdim ve projeye evet dedim." diye anlatıyor.
"Bahçede Sinema" kategorisinde yarışacak olan film, 31 Ağustos 10 Eylül arasında gerçekleşecek olan Venedik Film Festivali'nde gösterilecek 3 İtalyan eserden biri. 2 Eylül'de perdeye yansıyan filmin içinde Karl Lagerfeld, Bruce Webber, Baz Luhrmann ve Courtney Love gibi sektörün önde gelen isimleriyle yapılan röportajlar bulunuyor. Film müziği ise Carozzinni'nin eski sevgilisi Lana Del Rey sayesinde tanıştığı besteci Daniel Heith'a ait. Sozzani filmin gösteriminden önce verdiği röportajda "Beni aziz gibi göstermelerini istemiyorum, ya da herhangi birinin benim bir dahi olduğumu söylediğini duymak. Bu yüzden tartıştığım insanlar oldu." diye eklemiş.
Film gösterime girdiğinde Sozzani'nin bu isteğine ne kadar saygı duyulmuş hep birlikte göreceğiz.
Haider Ackermann ile yeni Berluti
Moda dünyasında kreatif direktör değişiklikleri bitmezken, son değişim de Haider Ackermann'in Berluti'nin kreatif direktörü olması oldu.
Moda dünyasının en önemli taşlarından olan LVMH cephesinden yeni haberlerle uyanmaya devam ediyoruz. Bu sefer de LVMH'in köklü erkek giyim markalarından Berluti'den yeni kreatif direktör haberleri geldi; markanın yeni kreatif direktörü artık Haider Ackermann.
1895 yılında kurulan Berluti her ne kadar LVMH bünyesindeki diğer markalar kadar ön plana çıkmasa da lüks ayakkabı ve deri ürünler konusunda ikonik bir markadır. Berluti'nin son beş yıldır Alessandro Sartori tarafından kreatif direktörlüğü yürütülüyordu. Geçtiğimiz şubat ayında Sartori'nin Ermenegildo Zegna'ya katılmasının ardından bir süre kreatif direktörsüz kalan markaya Haider Ackermann geleceğini öğrenince çok memnun olduk. Royal Academy of Fine Arts Antwerp mezunu olan Ackermann'in hali hazırda kendi kadın ve erkek hazır giyim markaları ve dolayısıyla da kendine özgü bir çizgisi, tasarım anlayışı var. Türkiye'de adı çok bilinmese de drapeli, kat kat tasarımları ile Tilda Swinton ve Kanye West gibi bir çok ünlü müşterisi bulunmakta. Haider Ackermann eşliğinde önümüzdeki günlerde nasıl bir Berluti göreceğimizi merak ediyoruz ve Berluti'yi bundan sonra LVMH bünyesinde basında daha sık duymayı bekliyoruz.
Mert Alas ve Marcus Piggott Sergisi Geliyor
Dünyaca ünlü moda fotoğrafcıları Mert Alas ve Marcus Piggott, tanışmalarının 20. yılını Londra'da bir sergiyle kutluyorlar.
En önemli moda fotoğrafçıları arasında gösterilen Türk Mert Alaş ve Hollandalı Marcus Piggott işbirliğinden daha önce The Business of Fashion'daki 5 Türk yazımızda bahsetmiştik. Yolları 1994 yılında Londra'da kesişen ikilinin moda dünyasında bugüne kadar fotoğraflamadığı insan neredeyse yok. Naomi Campbell'dan Kate Moss'a , Kardashian'lara ve Madonna'ya kadar tüm ünlülerin hem fotoğrafcısı hem de yakın arkadaşı olmuş ikilinin 24 Ekim- 3 Kasım arası Londra'da bir sergi açacağının haberini duyunca çok heyecanlandık.
Mert ve Marcus, birlikteliklerinin 20. yılını kutlamanın en güzel yollarından birinin bir sergi açarak olduğunu belirtirken, bugüne kadar basında yayınlanmamış resimleri de sergide görebilme şansınız var. Sergiyi gezmenin yanı sıra yaklaşık 16.000 Pound verirseniz sergideki resimlerden birini satın alabiliyorsunuz. Süresi oldukça kısa da olsa, serginin Londra sonrası Paris'e geçicek oluşu acaba istanbul'a da gelir mi sorusunu akıllarımızda oluşturuyor...
Trendyol en büyük 500 Türk şirketinden biri
Online alışveriş sitesi bir ilke imza atarak Türkiye'nin en büyük 500 şirketi listesinde e-ticaret sektöründen seçilen tek isim oldu.
Capital dergisi tarafından yapılan Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği araştırmada, Trenyol bir ilke imza atarak e-ticaret sektöründen listeye giren tek şirket oldu.
Son 6 yıldır hiç küçülme yaşamayan Türkiye'nin dev şirketlerinin, ilk kez geçen yıl küçüldüğünün altını çizen araştırma, aynı zamanda bu şirketlerin karlarının 2015'te %8.3 düştüğünü de belirtti.
İstihdam imkanları ve büyüklükleri ile isimlerinden sıkça söz ettiren bu şirketlerin kayıp yaşadığı bir senede e-ticaret sektöründeki bir ismin bu denli başarılı olması, çağımızda e-ticaretin önemini ve büyük gelecek vaat ettiğini bir kez daha kanıtladı.
Giorgio Armani markası emin ellerde !
Giorgio Armani kendi adını taşıyan milyar dolarlık şirketinin geleceği ile ilgili tüm soruları kafalarımızda siliyor. Karşınızda; Giorgio Armani Foundation...
Giorgio Armani 40 yılı aşkın süre önce kurduğu şirketin gelecek planları hakkında seneler süren spekülasyonlara nihayet cevap verdi. Geçtiğimiz cuma günü ünlü tasarımcı özel projelere fon sağlamak amacının yanı sıra 3 milyar euroluk tekstil grubunun da geleceğini garantileyen Giorgio Armani Vakfı’nı kurduğunu açıkladı.
« Giorgio Armani Vakfı’nı sosyal ve toplumsal yarar sağlayacak projeler yaratmaya destek olmak amacıyla kurmaya karar verdim » diyen Armani vakfın aynı zamanda kendisinin çok değer verdiği ve markanın kuruluşundan beri ona tasarımcı ve girişimci olarak ilham veren prensiplerin korunması konusunda da bir koruma kalkanı olacağını söylüyor. Tasarımcı, vakfın üzerine kurulduğu prensipleri « bağımsızlık, etik kurallar çerçevesinde dürüst ve ahlaklı bir yönetim biçimi, yenilik ve mükemmelliğe gösterilen özen, Armani markalarının devamlı olarak gelişmesine katkı sağlayan makul yatırımlar, dengeli ve sağduyulu mali yönetim, borçlanmaya karşı sınırlama ve yeni satınalmalar konusunda dikkatli yaklaşımlar » olarak sıralıyor.
2012’de başlayan dedikodular tasarımcının yönetim kurulu üyelerinin atamaları ile ilgili önemli kararlar alacağı ve sahip olduğu şirket hisselerini bir vakıf hesabına devredeceği yönündeydi. Mirasını bırakacağı bir varisi olmaması durumu vakfın yöneticilerinin Armani’den sonra yönetimi tek ellerine alabileceği anlamına geliyor. Ünlü bir italyan hukuk bürosunun ortaklarından olan Prof. Dr. Stefano Grilli, Giorgio Armani’nin vakıf kurmayı tercih etmesi ile ilgili; tasarımcının vasiyetinde varis belirtmesi gerektiğini ancak hiç çocuğu olmamasından dolayı Armani Grubu’nun hisselerini de miras alacak olan bu varislerin sorun olmaktan çıkması gerektiğini söylüyor. « Böylesine büyük bir şirketi yönetmek ile ona sahip olmak bambaşka durumlar » diyor Grilli. « Şirket size aitse çalışanlarınıza karşı etik ve sosyal sorumluluklarınız var demektir. Bir vakıf kurmak size yıllarca hizmet etmiş çalışanlarınızı siz yönetimden ayrıldıktan sonra varislerinizin yapabileceği olası hatalardan koruyabilir. »
Bu durumda ne Armani Grubu’nun ne de Armani Vakfı’nın bir sahibi olmayacak. Armani Grubu’na ait hisseler vakfın varlığı olarak görülecek. Vakıf, Armani Grubu’nu hissedarlar veya varisler arasında çıkabilecek olası anlaşmazlıklara karşı koruyacak ve yine bir olası satılma kararının önüne geçmiş olacak. Tüm bunlar göz önüne alındığında, Giorgio Armani’nin şirketinin kendinden sonra da uzun seneler devam edeceğine inandığını ve bunu sağlamak için elinden gelen herşeyi yaptığını söylemek mümkün.
Vakıf kuran lüks ve tasarım markalardan ilki Armani değil. Rolex’in kurucusu Hans Wilsdorf 1944’de karısının ölümünden sonra Hans Wilsdorf Vakfı adını verdiği bir vakıf kurup lüks saat sektöründe sahip olduğu tüm hisseleri bu vakfa aktarmıştı. Vakfın amacı şirketin devamlılığını sağlamak aynı zamanda şirket bünyesinde hayır işleri yürütmekti. Vakfın vekilleri hissedar veya mal sahibi değil tam aksine gelirleri artırmak amacıyla nasıl yatırım yapılacağına veya işe alımlara karar veren ve daima şirketin çıkarlarını gözeten müdürler olarak görevlendirilmişlerdi.
2000’lerde Armani’nin LVMH Grubu’na satılacağı ile ilgili çıkan dedikodular, 3 sene sonra Moët Hennessy Louis Vuitton Grubu CEO’su Bernard Arnaud’nun Armani defilelerinde ön sıralarda oturması, ardından Giorgio Armani’nin tüm bu konuşulanları yalanlaması, çok geçmeden 2008’de markayı asla satmayacağını net bir şekilde duyurması ve 2009’da tasarımcıya konulan hepatit teşhisi, markanın geleceği hakkında bitmek bilmez spekülasyonlara neden oldu. Ünlü tasarımcı uzun süren tedavisinin ardından tekrar işinin başına döndüğünde bu sürenin ona daha dikkatli davranmayı ve gelecekle ilgili düşünmeyi öğrettiğini söylemişti ancak şirketin akıbeti ile ilgili bir açıklama yapılmamıştı.
Cuma günü gerçekleştirilen vakıf açıklamasından birkaç gün sonra 82 yaşındaki Armani’nın İspanya’nın Formentera kıyılarında yatıyla gezerken yayınladığı fotoğrafı Instagram’a bomba gibi düştü. Fotoğraflardan olduğu kadar vakfın kuruluş amacından ve işleyiş sisteminden de, moda endüstrisine neredeyse bir ömür vermiş tasarımcının kararından oldukça mutlu olduğu anlaşılıyor.
Umarız kendisinin de istediği gibi Armanı Vakfı bu eşsiz tasarımcının isminin daha uzun yıllar aynı başarı ile anılmasını sağlar ve Armani güçlü bir aile şirketi olarak kalmayı başarır.
Bu yazı bir çeviridir. Orjinalini okumak için tıklayınız.
Raf Simons Calvin Klein'ın Kreatif Direktörü oldu
Raf Simons Dior'dan sonra Calvin Klein'ın Kreatif Direktörlük koltuğuna oturuyor.
Ekim 2015'de Dior'daki Kreatif Direktörlük görevinden ayrılan Raf Simons Calvin Klein'ın CCO (Chief Creative Officer)'su oldu. Bu pozisyonda Raf Simons PVH Corp. şirketine ait olan Calvin Klein markasının global kreatif stratejisini yönetecek.
Calvin Klein markası şemsiyesi altında Calvin Klein Collection, Calvin Klein Platinum, Calvin Klein, Calvin Klein Jeans, Calvin Klein Underwear ve Calvin Klein Home var. Raf Simons ile birlikte kendisinin uzun zamandır sağ kolu olan Pieter Mulier Erkek ve Kadın hazır giyim koleksiyonlarından sorumlu kreatif direktör oldu.
1968 Belçika doğumlu olan Raf Simons mobilya ve endüstri tasarımı okudu. İzlediği bir Maison Martin Margiela defilesinin ardından moda dünyasına ilgisi başlayan Raf Simons daha sonra moda sektörüne kendi erkek giyim markası ile adım atmıştı.
Raf Simons moda dünyasında minimalist, keskin, özgün ve ödün vermeyen tasarım anlayışı ile biliniyor. 2012 Nisan ayında başladığı Dior'daki görevinden ayrılırken moda dünyasının hızının kendi yaratıcılığına balta vurdugundan şikayet etmiş ve bu hareketi ile bir kere daha ödün vermeyeceğini göstermişti.
Calvin Klein CEO'su Steve Shiffman şu açıklamayı yaptı:
“Calvin Klein'ın kendisinden beri bu marka tek bir yaratıcı vizyoner tarafından yönetilmedi. Eminim ki bu karar markanın başarısını körükleyecek ve geleceğini önemli şekilde etkileyecek. Raf'ın bugüne kadarki katkıları bugün bildiğimiz anlamıyla modayı şekillendirdi ve modernize etti. Eminim ki onun önderliğinde Calvin Klein bir global marka olarak yerini güçlendirecek."
Daha yerinde bir karar olabilir mi?
Bizce olamaz.
Kutlarız Raf.
İlgili haberler:
RAF SIMONS, DIOR'DAN AYRILIYOR.
2012'den beri Dior'un haute couture, hazır giyim ve aksesuar koleksiyonlarının Artistik Direktörü olan Raf Simons, geçtiğimiz ay Paris Moda Haftası'nda sergilediği SS16 koleksiyonunun, marka için yaptığı son koleksiyon olduğunu açıkladı. Jil Sander'daki sade ve minimalist koleksiyonlarına aşina olduğumuz Raf Simons, Dior'la çalışmaya başladığından beri markaya entellektüel, sanatla iç içe farklı bir bakış açısı getirdi.
LVMH, Donna Karan'ı satıyor!
Tüm moda dünyası LVMH'in Donna Karan'ı satışa çıkaracağının haberini konusuyor. Peki LVMH'in bu kararı vermesindeki sebep nedir?
Louis Vuitton, Christian Dior, Fendi, Celine gibi en önemli lüks markaları bünyesinde barındıran LVMH'in, Donna Karan'ı satacağı haberine hepimiz çok şaşırdık. Donna Karan ve alt markası DKNY'un da bulunduğu iki markanın yaklaşık 650 milyon dolara G-III Apparel Grou'a satılacak olması, LVMH gibi marka satma alışkanlığı olmayan bir grup için oldukça şaşırtıcı. Donna Karan 80'li yılların Amerikasında çıkış yapan ve başarılı çalışan kadınlarla özdeşleşen bir markaydı. Hala Hilary Clington, Michelle Obama gibi isimlerin sıklıkla tercih ettiği bir marka olsa da, belli ki LVMH'in artık kar edemediği bir marka.
İşlerin eskisi gibi gitmediği Donna Karan için aslında altın çağı 90'lı yıllardı. Markanın kurucusu Donna Karan çalışan kadınları '7 kolay parça' ile tanıştırıp belirli temel parçaları farklı şekillerde kombinlemeyi gösterse de günümüz için Donna Karan çizgisi ve markanın konumlanması eskisi kadar rağbetini görmüyor. Özellikle de son bir yıldır markanın yeni kreatif direktörleri Maxwell Osborne ve Dao- Yi Chow döneminde satışların daha da düşmesi LVMH'İN bu kararını hızlandırdı.
Donna Karan'ın rekabet ettiği konum gerçekten de kar etmesi oldukça zor ve rekabet dolu ve belli ki LVMH'de çözüm üretmek yerine bu sefer sorunu elinden çıkararak ortadan kaldırmaya çalışıyor. Hepimizin aklında New York ve şehir kültürüyle özdeşleşmiş bir marka olan Donna Karan'ın durumu gerçekten üzücü ama umuyoruz ki G-III Apparel Grou, Donna Karan'a yeni bir soluk getirip markayı eski günlerine geri döndürecek...
Türkiye'nin En iyi 25 Üniversitesi Sıralaması
Urap'ın her sene yaptığı Türkiye'nin en iyi 25 üniversitesi araştırması 2016 yılı için belli oldu.
Her yıl üniversiteleri bir çok farklı faktöre bağlı inceleyen URAP, bu sene de Türkiye'nin en iyi 25 üniversitesini sıraladı. Hem devlet, hem de vakıf üniversitelerinin yer aldığı bu sıralamada içlerinde Moda Tasarımı bölümleri olanlarını sizler için yıldızla listeledik. En iyi seçilen üniversiteden başlayarak, 25.'ye kadar sıralamayı aşağıda bulabilirsiniz. Geçtiğimiz haftalarda yazdığımız tüm Türkiye'de moda tasarım bölümleri olan üniversiteler yazımız için ise tıklayınız.
- Sabancı Üniversitesi
- Ortadoğu Teknik Üniversitesi
- Koç Üniversitesi
- Boğaziçi Üniversitesi
- İstanbul Teknik Üniversitesi *
- Bilkent Üniversitesi
- Özyeğin Üniversitesi
- Hacettepe Üniversitesi
- Bilgi Üniversitesi *
- Galatasaray Üniversitesi
- Yıldız Teknik Üniversitesi
- Bahçeşehir Üniversitesi
- Marmara Üniversitesi *
- Anadolu Üniversitesi *
- Dokuz Eylül Üniversitesi *
- Yeditepe Üniversitesi *
- Kocaeli Üniversitesi
- Uludağ Üniversitesi *
- Tobb Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
- Kadir Has Üniversitesi
- İzmir Ekonomi Üniversitesi *
- Başkent Üniversitesi *
- Erciyes Üniversitesi*
- İstanbul Üniversitesi
- Işık Üniversitesi *
Türkiye'de Moda Tasarım Bölümü Olan Üniversiteler
Türkiye'de moda tasarım bölümü olan tüm üniversitelerin listesini derledik. Ünlü Mezunlar: Özgür Masur, Özlem Süer, Burçe Bekrek Ünlü mezunlar: Hatice Gökçe, Tuvana Büyükçınar, Özlem Kaya Ünlü mezunlar: Nazlı Bozdağ Listede eksik bir okul biliyorsanız lütfen moda@modakariyeri.com'a bildirin.
Christopher Bailey Burberry'deki CEO'luk görevinden istifa etti
Christopher Bailey Burberry'deki CEO'luk görevinden istifa etti. Bailey Kreatif Direktör olarak markanın yönünü çizmeye devam edecek.
New York Times'ın haberine göre Burberry'nin yönetiminde iki pozisyonu birden yürüten Christopher Bailey CEO'luk görevinden istifa etti. Bailey Kreatif Direktör olarak Burberry'de kalacak.
Tasarımcısına aynı zamanda CEO'luk pozisyonu veren halka açık ilk marka olarak ses getiren Burberry bu konuda bir trend başlatmıştı. Burberry ardından tasarım ve yönetimi aynı kişiye emanet eden bir başka marka da Alexander Wang olmuştu (haberi için tıklayın).
Christopher Bailey'nin yüklü maaşı ve son dönemlerde şirketin düşen satışları çok tartışılmıştı. Bailey maaşının düşürülmesini kabul etmiş ve özellikle dijital pazarlamaya önem vererek markanın stratejisini yenilemişti. Hatırlarsanız Burberry defilelerin hemen ardından ürünleri mağazaya gönderme ve erkek ve kadın giyim defilelerini birleştirmeye karar vermişti. Bu konudaki yazımız için tıklayın.
Christopher Bailey'nin kararı yatırımcılar tarafından sevinçle karşılandı. Markanın yeni CEO'su Celine'den transfer olan Marco Gobbetti olacak.
Burberry C.E.O. to Step Down, Ending Dual-Role Experiment at Helm
LONDON - Christopher Bailey is to resign as chief executive of Burberry, the company said on Monday, ending an experiment in which the British luxury house became the first publicly listed fashion company to allow one person to hold the roles of chief executive and creative director at once.
Coach ve Disney İşbirliği
Moda Dünyasında işbirlikleri hız kesmeden devam ediyor. Bu sefer de Coach ve Disney işbirliği gündem konumuz.
Kabul edelim ki Coach son yıllarda sıklıkla bahsedilen, gündemden düşmeyen bir marka değildi ama kuruluşunun 75. yılını kutlamak için Disney'le yaptığı kapsül koleksiyon ile moda gündemine hızla giriş yaptı. Coach'un kreatif direktörü Stuart Vevers, bu iki Amerikan markası işbirliğinin pop kültürü ilhamlı ve eğlenceli bir koleksiyon yarattığını söylüyor. Stuart Vevers'e göre klasik bir Amerikan markası olan Coach'un Disney'le işbirliği yapmasının altındaki sebep çoğu kişinin hafızalarında yer edinmiş ilk hatıralarda hep Disney'in çizgi filmleri olması- ve tabii ki de Mickey Mouse'un ikonik fare kulakları. Tüm bunlar bir yana, Coach gerçekten de yeniliğe ve birazcık da genç tüketiciye tanıtılmaya ihtiyacı olan bir markaydı. Bu işbirliğiyle hem markaya yeni bir hava gelmiş hem de bol miktarda medya ilgisi.
Gerçekten de koleksiyona baktığımızda Mickey Mouse'lu deri ceketlerden, sneakerlara kadar buram buram gençlik kokan bir koleksiyon olmuş. Haziran ortasında Coach mağazalarında ve internette satılmaya başlayan koleksiyon hepimizi çocukluğumuza geri götürürken parçaları kimlerin üstünde göreceğimizi merak etmeye başladık bile.