Moda fotoğrafçılığı: Selin Alemdar

Etro backstage NYT Selin Alemdar

İtalyan Lisesi'nin ardından Roma İstituto Superiore di Fotografia'da fotoğrafçılık okuyan ve yine Roma'da moda stilistliği üzerine yüksek lisans yapan Selin Alemdar, Getty İmages entertainment fotoğrafçısı. Milano ve İstanbul arasında çalışıyor, çalışmaları sıklıkla Marie Claire, Vogue Türkiye ve Officiel dergilerinde yer alıyor.

Fotoğraf hayatına ne zaman ve nasıl girdi?

16 yaşından beri fotoğraf çekiyorum. Ilk hedefim sinemada görüntü yönetmenliğiydi fakat daha sonra fotoğrafta karar kıldım. 20 senedir fotoğraf çekiyorum ve bundan başka birşey yapmayı da bilmiyorum. 

Fotoğrafı sevme nedenim aslında sosyal yaşamımla da çok örtüşmesi. Farklı sosyal katmanlarla ve insanlarla ilişkim olmasını sağlaması, outsider olarak kalmama kılıf olması...  

Peki moda fotoğrafçılığı nasıl başladı?

Aslında fotoğrafçılık maceram portre ve nü çekerek başladı. Zaman içinde bu bakış açısını modaya uyarlamaya karar verdim.

İlk işini bulman nasıl oldu? 

Okuldan hocam buldu. Ben Türkiye'ye dönme hazırlıkları yaparken "Hiçbir yere gitmiyorsun. Seni Milano'ya gönderiyorum" dedi. Ve beni gerçekten Milano’ya, ünlü fotoğrafçı Giovanni Gastel'in yanına staja gönderdi.

Bu meslekte okul ne kadar önemli?

Altyapı oluşturması açısından ve çevre edinmek açısından kesinlikle önemli fakat aslında mesleğimiz duygularla ve insanları okumakla alakalı. Bunları okulda öğrenemezsiniz.

Mesleğini birkaç kelimeyle anlatmanı istesek?

Cevat Kelle gibi hissettiğim çok olmuştur. Ben aslında kendimi "outsider" gibi hissediyor ve tanımlıyorum. Bundan gurur duyuyorum. Hep dışardan bakıp, farklı ve normalde karşılaşamayabileceğim insanların resmini çekiyorum. Portreler ile hayatlarına girebiliyorum ama hiçbir zaman tam olarak içinde değilim. Bu işimin en keyifli yanı. 

İşe ilk başladığın yıllardan aklında kalan bir deneyimini paylaşabilir misin?

Bir kere Milano’da önemli bir mimarı çekiyordum. Tam bir Milano’luydu ve bana biraz yukarıdan baktı. Heyecanlanmıştım ama o anda "Siz beni unutun ve kendi gününüze devam edin" demek aklıma geldi. Ne kadar orda olduğumuz bilinsin istesek de, bu tecrübede görmüştüm ki, aslında görünmez olmak benim için avantaja dönüşüyor. O günden sonra, bir çekim sırasında beni unuttuklarını farkettiğimde çok mutlu oluyorum. Bu çektiğim kişilerin kendilerini rahat hissettiklerini, ve benim o anda o ortama uyduğumu gösteriyor. Bu bence bir beceri.

Milano Fashion Week'de backstage kargaşasında bir fotoğrafçı olmak nasıl bir his?

Kaos içinde ben çok sakin hissediyorum. Kendim gibi oluyorum ve daha iyi fotoğraf çekiyorum. Moda dünyasının gözlerinin üzerinde olduğu 4 moda haftasından biri olan Milano moda haftasında 4 senedir backstage çekiyorum. Aslında dışardan görünen vitrin kısmından çok backstage ile ilgileniyorum çünkü benim için aynı zamanda röportaj ve portre çalışması oluyor. Ben arka planı daha gerçek buluyorum. Mankenlerin o hazırlanma ve heyecan anına şahit oluyorum. Bir kadın olmak da fark yaratıyor çünkü benim yanımda çok rahat hissediyorlar, kendileri gibi olabiliyorlar. Editörler beni bu konuda farklı bulduklarını hep söylemişlerdir.

Çalışmaların nerelerde yayınlandı?

 En son Etro çekimim New York Times’a çıktı. Rihanna'nın İstanbul konseri sırasında çektiğim bir resmi Ebony dergisinin kapağı oldu. 

Fotoğrafçı olmak isteyen gençlere tavsiyelerin neler?

Estetik duygularını geliştirmeliler. Mesela bale ve tiyatroya gitsinler. Kitap okusunlar çünkü hayal gücünün gelişmesi çok önemli. Özellikle portre çekiminde insanları analiz etmek çok önemli olduğu için kitaplar inanılmaz değerli kaynaklar. Çizgi romanlar da çok güzel kadraj ilhamı verir.

Film ve sinema ışık kullanımını anlamak, mimari kültür de mekansal hislerin gelişmesi açısından önemli. Ayrıca, modayı hiçbir zaman kıyafet olarak düşünmemeliler. Kıyafetin bulunduğu yer, içindeki insan ve sadelik, bunları unutmamak lazım. 360 derece bir insan olmak lazım, sürekli beslenmek ve besin kaynaklarını hayatın içinde aktif olarak yaşamak gerekli.

Fotoğrafçılık sanatının bu günkü konumunu düşündüğünde, hoşuna giden ve gitmeyen gelişmeler neler?

Mükemmellik kavramını sorgulayan son Pirelli takvimi beni en çok mutlu eden gelişme oldu bu sene. Hoşuma gitmeyen de dijital dünyanın egemenliği ile birlikte iyi teknik ile kötü tekniğin birbirinden ayırd edilemez hale gelmesi. Zevk sahibi olmak konusundaki kavram kargaşası da buna eklendi.

Peki fotoğrafçılık nereye gidiyor?

Fotoğrafın çıkış nedeni belgelemektir. O yüzden fotoğrafçılık hiçbir zaman bitmeyecek. Fotoğraf dönemleri temsil eder, her fotoğraf belgedir. Şu anda bunu bilinçli olarak yapmasak da bu böyle, o yüzden bazen fotoğrafların arşiv değeri gözardı ediliyor instagramda. Sektörün kendi kendini zaman içinde tekrar şekillendireceğini ve çok seçici olmaya başlayacağını düşünüyorum. Ben insanların nasıl göründüğüyle değil, ne gördüğüyle ilgileniyorum. Ondan bugün ne giydim tarzı fotoğraflar bana hitap etmiyor.

Profesyonel fotoğrafçılar bloggerlar gibi takipçi kitlesi yaratamıyor çoğu zaman... Neden?

Sanırım en iyi örnek şu olur. Nasıl gurme aşçıdan McDonalds'da patates kızartmasını bekleyemezsiniz, bu da biraz zor bir şey. Bir resmi çekmek için kullandığım teçhizatdan ışığa kadar herşeyi düşündüğümde, İnstagram kullanımı bana aynı  tadı vermiyor.  

Son olarak, bu sektörü bir masal ile anlatmak istesen bu masal ne olurdu?

Daha çok bir bilim kurgu filmi olurdu. Terry Gilliam filmlerinden birinde gibi hissettiğim çok olmuştur. 


Selin Alemdar'ı instagramda takip etmek için:

Previous
Previous

Moda sektöründe çalışmakla ilgili beş gerçek

Next
Next

Modelistler: Modanın gizli kahramanları