Louis Vuitton ve Christian Dior Koku Kartlarını Oynamaya Başlıyor

‘‘ Günümüzde parfümler ruhunu kaybetti. Gerçek parfümler kolay bulunur hızlı ve anlamsızca tüketilir genelleştirilebilir olmaktan çok uzaklar.’’

Evet, bu sözler rakipleri isimlerini satarak elde ettikleri milyar dolarlık parfüm cirolarını sayarken markanın neden bu global trendin peşinden koşmadığını anlatan Louis Vuitton Yönetim Kurulu Başkanı Micheal Burke’e ait.

Moda markalarının tekstil koleksiyonları kadar özenilmeden ardı sıra piyasaya sürdükleri designer parfümlere eleştiriler gün geçtikçe artıyor. Modanın parfümü mü yoksa parfümün modası yükselen niş trendi mi? Her ikisinin de kesiştiği bir yer var mı?

Moda markalarının parfümlerinin zamanla büyük kitlelere ulaşması, markaya ulaşılabilir en kolay yol olarak benimsenen parfümlerin sanat ve içerik değeri gözetilmeden ticari bir kaygıya dönüşmesine yol açtı. Bir designer parfüm lansmanı için milyon dolarları bulan pazarlama bütçelerinden sonra farklı kokular yaratmak satıp satmayacağı kaygısıyla büyük bir riske dönüşürken, ‘‘flanker’’ dediğimiz çok satan parfümlerin az biraz değişik versiyonları, farklı şişelerde tekrar tekrar karşımıza çıkar oldu. Ve sektöre isyan eden parfüm tasarımcıları, kendilerinden istenenleri tasarlarken, kendi istediklerini tasarlamaya başladı. Bu noktada unisex kokuları ve parfüm tasarımcılarıyla ünlenen niş parfümevleri, sektörde son yıllarda boşlanan sanat algısını tekrar gün ışığına taşımayı başarmış gözüküyor.

Sektörün geleceğinin artistik parfüm koleksiyonlarından geçtiğini öngören vizyoner moda markaları önlemlerini almaya başladı. Daha az noktada konumlandırılan, sentetik içeriklerin azaltıldığı daha yoğun ve değerli içeriklerle piyasaya sürülen Tom Ford Private Blend, Armani Privée koleksiyonlarından sonra Christian Dior ve Louis Vuitton da uzun süren sessizliğini bozuyor..

“Son zamanların yükselen trendi, parfümde öze dönüş olarak nitelendirilen artistik (niş) parfümlerde gelecek görüyoruz” şeklinde devam ediyor Louis Vuitton Yönetim Kurulu Başkanı.“ Tabi ki bu durum bir iş yapılacaksa düzgün yapılmasını gerektiriyor ve doğru yapılan şeyler daima zaman alır.” şeklinde Louis Vuitton’ı boynumuza sıkabilmemiz için neden bu kadar uzun zaman beklenildiğine dair açıklamalarını sürdürüyor.

Öte yandan parfüm tasarlamak kadar yeni bir parfümevi tasarlamak da zaman alıyor. Dünyanın parfüm merkezi olarak bilinen lavanta, yasemin, gül, tüberoz tarlaları ile beraber güneş ışığıyla yıkanan vadilere ev sahipliği yapan Grasse kasabası, Louis Vuitton’ın 2013 yılında satın aldığı 17. yüzyıl parfümerisi atmosferini yansıtan tarihi çeşmeler ve 350 farklı çeşit bitki çiçekle donatılmış, Les Fontaines Parfumees’e de ev sahipliği yapıyor.

Mekan, Grasse kasabasında doğan parfüm endüstrisinin muayenlerinden üçüncü nesil parfümör Jacques Cavalier Belletrud‘un önderliğinde renove edildi. Böylece 1640’larda koku dünyasına açılan tarihi kapıların 21. yüzyıl olanaklarıyla buluşması sağlandı.

54 yaşındaki Mr. Cavallier Belletrud, moda markalarının yeni parfümlerini piyasaya sürmeden önce yaptıkları açıklamalara ters düşerek Temmuz ayında New York’da gazetecilere “ bütçe de yok, konsept de yok. ” şeklinde bir açıklamada bulundu.

Gizliliğini hala sürdüren bu dev yatırımın nasıl kokular meydana çıkarağı halen merak konusu. Bu Eylül ayında dünya genelinde 473 Louis Vuitton mağazasında beğeniye sunulacak koleksiyon için beklentiler deri, tüberoz ve çiçek notalarından ortaya çıkmış, Marc Newson tarafından tasarlanan kristal şişelerde sunulan 7 yeni parfüm yönünde..Gizemini sürdürmesine rağmen oldukça detaylı bir beklenti değil mi ?

L’Eau d’Issey by Issey Miyake, Midnight Poison by Christian Dior and Stella by Stella McCartney gibi dünyaca ünlü parfümlerin tasarımcısı Mr. Cavallier Belletrud “İnsanlar kendileri gidip keşfetmeden önce şişelerin içinde tam olarak ne olduğuna dair bir bilgi paylaşamayız.” diyor ve ekliyor :

“Lüks platformlarda parfüm, gizem üzerine kurulu bir kelimedir.”

“Dünya üzerindeki en iyi koku notaları bu vadilerin birer parçası. Lakin, Grasse sektörün büyümesini sağlayan daha derin gizemli bir rekabete de ev sahipliği yapıyor.” diyerek parfümevinin güneşle yıkanmış damlalarla çerçevelenen yeni Art Deco tarzıyla restore edilmiş cam pencerenin ardından hoşnutlukla gülümsüyor :

“ Burada yaptığımız şey sadece kimya değil. Bu simya. Ve biz kartlarımızı oynarken rengimizi belli etmeyiz.”

Elinde 35 ons ağırlığında fakat değeri $130,000 ‘ın üzerinde bir yasemin çiçeği özü tutarak bu içeriğin altından üç kat daha değerli olduğunun altını çiziyor.

Tam bu esnada Mr. Cavallier Bellutrud’ un ofisinde arkadaşça bir sima daha beliriyor, Parfums Christian Dior’un parfümörü, aynı zamnda Louis Vuitton aile şirketi LVMH

grubu ile ömür boyu anlaşması olan François Demachy. Dior, parfüm pazarında ipleri elinde tutmak söz konusu olduğunda ortaya koyduğu parayla, rakiplerine görüyor musun diye sorulduğunda ben yokum dedirtiyor.

Bu yatırımın büyüklüğünü bahar ayında gündeme bomba gibi düşen Grasse renovasyon projesi ile anlıyoruz. 1951 yılında by Christian Dior tarafından satın alınan görkemli Provence mimari örneği Château de La Colle Noire, Dior’un 1957 yılındaki ölümünden önce son zamanlarını geçirdiği şehir merkezinden 12 mil uzaklıkta bir araziye kurulu mülk konumunda idi. Taa ki Dior modaevi 2013 yılında bu mülkü satın alıp renove edene kadar..

Şato şu an halka açık olmamakla beraber, aynı zamanda yeni parfüm tasarımının da gizem uyandıran ilham kaynağı konumunda. Grasse’ın yerli mayıs gülü notalarıyla donatılan La Colle Noire olarak adlandırılan bu parfüm, şişesi $210 olarak satışa sunuluyor.

Sonuç olarak sadece parfüm markası olarak sükse yapan, sentetik hammaddelerden uzak, değişik özgün, doğal ve parfümlerde yer verilmesine alışkın olmadığımız içeriklerle donatılmış tasarım şişelerde sunulan, ünlülere atfedilmiş pazarlama kampanyalarından uzak, eski efsanevi bir parfümevine tekrar hayat veren mitolojik ve özgün hikayeler konseptlerle kendi kendini pazarlayan artistik parfümeri markaları butik yaklaşımlarıyla yakaladıkları başarı sayesinde artık moda dünyasıyla da kesişir bi hal alıyor.

Modanın parfümü parfümün de modası olmaya çeyrek kala, her ne kadar ‘‘sıkmak’’ şeklinde lanse etsek de kıyafetimizi tamamlayan en önemli aksuar olarak nitelendirilen cildimizi kuşatan görünmez kalkanımız parfümler aslında giyiliyor ve gün geçtikçe değer kazanmaya devam ediyor. Tekstilde olduğu gibi houte couture parfümler olarak lanse edilen niş kokular da kazandırmaya devam ediyor..

Kozmetik sektöründe birçok marka ve ürün yelpazesine sahip departmant storeların prestij sağlamak, rakiplerinden sıyrılmak adına niş parfüm markalarını ve özel parfüm koleksiyonlarını bünyelerine çekme talepleri gün geçtikçe artıyor.

Parfüm mü modadan çıkar moda mı parfümden diye düşüne dururken siz, siz olun niş kalın değerinize değer katın!

Sezi Sander

‘’Orjinallik, işin içine gerçekten burnunu sokmaktır. ‘’ diyerek  parfüm sektörüne dayalı projeler geliştirmek üzere kariyer hayatına atıldım. Fransa’daki ünlü parfüm okulu ISIPCA ile antlaşmalı Versailles Saint-Quentin-en Yveslines Universitesinde geçirmiş olduğum koku kimyası odaklı 6 ay sonrasında İTÜ Kimya Bölümü’nü bitirdim.Çeşitli niş parfüm firmalarının pazarlama ve operasyoneldepartmanlarında  görev almaya başladım. Şu an ENPA Dış Tic. firmasında Niş Parfüm Markaları Sorumlusu olarak iş hayatıma devam etmekteyim.

Previous
Previous

Sorun Çözmeye Başlayın

Next
Next

Hermès - Eyerlerden Yüzbin Dolarlık Çantalara Uzanan Tarih