Gardırobunuzdaki giysilere bakıp, kendiniz hakkında hiç düşündünüz mü? Neyi nasıl koyduğunuza dikkat ettiniz mi ? Aslında günlük hayatta hepimiz, kendi moda sergimizin küratörüyüz. Bu mesaj, Floransa’daki “Il Museo Effimero della Moda” sergisinin küratörü Olivier Saillard’in modanın yapısına dair bir bakış açısı.

Temmuz 2017’de “Pitti Uomo” erkek moda haftası süresince Floransa’da açılan “Modanın Geçici Müzesi” (Il Museo Effimero della Moda) başlıklı sergi, modanın temelindeki en hassas dinamiklerden birine dikkatleri çekiyor.
Sergi için toplamda on sekiz odada yer alan, iki yüz parça giysi ve aksesuar özenle seçilip sunuma hazırlanmış. Her oda için, mekânsal renge ve atmosfere uygun olacak şekilde bir renk ve bir konu düşünülmüş. Her temaya uygun olarak , klasik ve çağdaş tasarımcıların stilleri arasında güzel bir denge yakalanmış.
Seçilen tasarımcı ve moda evlerinden bazıları House of Worth, Roberto Capucci, Maison Vionnet, Irene Galitzine, Elsa Schiaparelli, Jole Veneziani, Biklerii, Maison romana d’alta moda Carosa, Nina Ricci, Gianfranco Ferré ve Christian Lacroix gibi moda tarihine damgasını vurmuş isimlerden oluşuyor. Bunun yanı sıra , klasik tasarımcılar ile birlikte Gucci, Maison Margiela, Fendi, Giorgio Armani, Valentino, Prada, Dolce & Gabbana, John Galliano ve Lanvin gibi çağdaş tasarımcıların da çalışmalarına da her temaya uygun olarak yer verilmiş.

Serginin ilk teması ,“Sleeves are the wings of the hearth” (Giysilerin Kolları, kalbin kanatlarıdır.) başlığı altında ,tüylü giysi ve aksesuarlardan oluşuyor. Hafifliği çağrıştıran tüyler, geçiciliğe dair güçlü bir sembol olarak ele alinmiş. Aynı bakış açısı ile “Clouds of faille” (İpekli Damaskonun bulutları) bölümündeki tek giyimlik haute couture elbiseler de modanın “kısa süreliliğine” önemli bir gönderimde bulunuyor. Özellikle bu odada yer alan, PVC transparan bir örtü altında, hayal dünyasından çıkıp gelmişçesine sergilenen, 1987 yılına ait Christian Lacroix tasarımı gelinlik, oldukça sembolik. Sadece bir gece için hayat bulduktan sonra karanlık arşiv kutularında saklanmış. İlk defa bu sergide moda severlerin huzuruna çıkan sofistike elbise, sergi sonrası karanlık arşiv kutularına geri dönecek. Öte yandan giysiler kadar peruklardan, yelpazelere, korselerden, şemsiyelere eldivenlerden şapkalara pek çok aksesuar da anlatımın birer parçası.
Hayata Döndürülen Giysiler
Bazı giysi ve aksesuarlar, ilk defa ve sadece bu sergi için arşivden çıkartılıp, müzedeki uzmanlar tarafından özenli restorasyon çalışmaları ile hayata döndürülmüş. Bu anlamda en dikkat çekici eserlerden biri, hiç şüphesiz, 1933 yılına ait, Madame Vionnet tasarımı gece elbisesi. Giysi, ilk ve son defa moda severlerle bu sergide buluşuyor. İpek elbise öylesine hassas bir durumda ki sadece camdan transparan bir koruma içinde, yatay bicimde sergilenebiliyor. Eserin bu hassas yapısı, modanın zaman ile kurduğu hassas ilişkiye dair en güçlü bir metaforlardan biri olsa gerek.

Öte yandan, serginin adi her ne kadar “geçiciliği ve kısa süreliliği” (“Effimero”) vurgulasa da, sergideki çalışmalar, zamansız olarak nitelendirilebilecek birçok tasarımdan oluşuyor. Özellikle müze arşivlerinden seçilen kostümler, günlük hayatta fonksiyonel değerlerini yitirmiş olsalar da, kendi dönemlerine ait önemli izleri günümüze taşıyorlar.
Bethan Bide‘in, Moda Teorisi adli dergiye yazdığı makalede (Signs of Wear in Fashion: Encountering Memory in the Worn Materiality of a Museum Fashion Collection) belirttiği üzere, müze koleksiyonlarında yer alan kostüm ve giysiler, günümüzdeki kendi deneyimlerimizi anlamamıza yardımcı olurlar. Yazara göre, müzedeki giysiler, modanın geçiciliğine dair bir vurgudan çok, gelişmekte ve değişmekte olan bireysel ve toplumsal deneyimlere dair önemli bir belleği günümüze taşırlar.

Bu açıdan bakarsak günümüzde koleksiyonlara yönelik arşivlerin önem kazandığını da görebiliriz. Bu durum sadece müze koleksiyonları ile de sınırlı değil. Artık tasarımcılar ve moda evleri de özenle geçmişteki çalışmalarını gelecekte olası sergiler için kendi arşivlerinde toplamaya başladılar. Derek Lam, Roksanda Ilincic, Erdem Moralioglu gibi birçok genç tasarımcı, uzmanlar eşliğinde şimdiden kendi arşivlerini oluşturmaya başlamışlar bile.
Moda dünyasındaki bu eğilime baktığımızda aklıma gelen sorulardan biri, Türkiye’de böyle bir kostüm ve giysi arşivinin bulunup bulunmadığına dair oldu. Eğer böyle bir arşiv varsa, tasarımcılar ve meraklılar için, bu arşive ulaşma şansı tanıyan sergi ve sunumlar yapılıyor mu? Kendi kostüm tarihimiz ve kültürümüz hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Kendi adıma tüm bu soruları düşünürken, ister istemez , Türkiye’de açılacak bir tekstil ve kostüm müzesinin hayalini kurmadan edemedim. Ne dersiniz ? Sizce de kendi tarihimizi ve kültürümüzü giysiler üzerinden gözlemlemek ve gelecek nesillere aktarabilmek son derece faydalı olmaz mıydı?
ALİZE HANIM KUTLARIM
FATMA ENGİN ALPAT
harika olurdu…