Siyasetteki Kadınların Modaya Çarpıcı Etkisi

Galeriyi Gör 11 Photos

Uzun süren Hilary Clinton – Donald Trump rekabeti, Brexit ve dünyanın hareketli siyasi gündemi nedeniyle herkesin ister istemez siyasetle ilgilendiği günler yaşıyoruz. Toplumdaki tüm olaylardan kendine pay çıkaran moda dünyasının da böyle bir gündem konusunun içinde olmaması imkansız olurdu. Anna Wintour’un bile seçim sırasında Hillary Clinton için propaganda yaptığı bir dönemde, modanın siyasetten izole olması asla beklenemezdi. Amerika’da Hilary Clinton’ın adaylığı sırasında sık sık duyulan “seçilirse ilk kadın başkan olacak” cümlesi, İngiltere’de Başbakan Theresa May, Almanya’da Angela Merkel derken kadın siyasetçiler artık her zamankinden daha göz önünde.

Siyaset ve moda dendiğinde kadınların ilk düşünceleri kıyafetleriyle bu erkek egemen dünyada kendilerini güçlü gösterebilmek oluyor. Güçlü görünmenin yanı sıra, derli toplu, biraz muhafazakar bir giyimin gerektiği bu mecrada işin zor olan kısmı hem bunları yapıp hem de feminenliğinizi dozajında vurgulamak, sıkıcı görünmemek ve yeri geldiğinde de modayla eğlenmek. İşte bu yazı da günümüz siyasetinde aktif olan ve aynı zamanda da modayla olan bağlantısını koparmayan kadınlar üstüne.

Hillary Clinton

STAN HONDA/AFP/Getty Images

Eminim ki yabancı basını takip eden herkes en az bir kere  Hillary ile özdeşleşmiş “pantsuit” – ceket pantolon takımı- hakkında yapılan esprilere denk gelmiştir.  Yıllar boyunca eyalet sekreterliğinden First Lady’liğe, Başkan adaylığından, senatörlüğe kadar üstlendiği tüm bu görevlerde bu ceket-pantolon ikilisi Hillary adına konuşan bir öğe oldu. Neredeyse gökkuşağının tüm renklerini kullanan Hillary için bu ikili kendisine hem güçlü hem de renkli bir hava katmaktan öte bir simge. Kadın siyasetçi kıyafeti denince günümüzde akla ilk gelen parçalardan biri olsa da takımlar Amerikan eyalet senatolarında 1993 yılında kadınlar için serbest bırakılıyor. Ne kadar da geç bir tarih!  Hillary’nin bu parçayı bu kadar benimsemesinin altındaki sebep kuşkusuz ki bu geç elde edilmiş pantolon giyebilme özgürlüğü.

Bu pantolon-ceket ikilisinin haricinde kuşkusuz Hilary’nin en dikkati çeken parçaları arasında ‘The Mao Suit’ yani Mao Ceketi var. Komünist Çin’in kurucu lideri Mao’nun doğu ve batı kıyafetlerini harmanlayarak (batı dünyasının iş üniforması ve Çin’in Manchu kıyafetini) ortaya çıkardığı bu ceket o devirde Çin’de herkesin satın alabileceği- cinsiyetsiz, sosyal sınıfsız- kısacası tüm sosyo-ekonomik ayrımları kaldıran bir parça olarak tarihe geçmiş. Vaad ettiği liberal politikası ve rakibinin cinsiyetçi, ırkçı sözlerine karşılık vermek için böylesine sembolik anlamlar taşıyan bir kıyafet seçmesi çok manidar. Bir kere daha kıyafetlerin olduğundan daha derin anlamlar taşıdığına şahit oluyoruz.

Michele Obama

michele

Michelle Obama her ne kadar First Lady de olsa hem Demokrat Parti içinde etkili bir isim hem de kuşkusuz moda ve kadın siyasetçi konusunda akla ilk gelenlerden. Anna Wintour’la olan yakın ilişkisi, Vogue kapakları, renkli tercihleriyle Michele Obama siyasetin modayla en içli dışlı olmuş kadınlarından. Kendi ülkesindeki gençleri desteklemek için sık sık Parsons, Fashion İnstitute of Technology gibi okulların yeni mezun koleksiyonlarını giymeyi seçerek gençlere verdiği destekle de beğeni topluyor. Fashion İnstitute of Technology’i ziyareti sırasında öğrencilerle konuşan First Lady, modanın kendi özgüvenindeki önemli bir etken olduğunu ve bu sektörün yaratıcılarına çok büyük bir saygı duyduğunu da belirtti. Kuşkusuz 21. yüzyılda adı modayla en çok anılan First Lady’di.

Angela Merkel

merkel

Forbes dergisinin dünyadaki en güçlü kadın seçtiği Alman Başbakanı Merkel, moda denince akla ilk gelen olmasa da kıyafetleriyle güçlü görünürken sıkıcı olmamak istiyor.  Merkel’in moda anlayışı dediğimizde kıyafetlerin kesimi ve silüetler hep aynı kalıyor tek bir farkla: renk değişimleri. Almanya gibi giyim açısından muhafazakar bir ülkeden gelen Merkel, renkli giyinmenin hatta Barbie pembesi bile giymenin ‘güçlü kadın’ olmaya engel olmadığının temsili.

Yulia Tymoshenko

yuliya4

Eski Ukrayna Başbakanı Yulia Tymoshenko’nun ismini duyunca akla ilk gelen şey siyasetinin de ötesinde saç örgüleri. Çalkantılı bir iktidar dönemi geçiren bu eski Başbakan, saçları, vücudunu saran dantel kıyafetleri ve hafif Victorian esintili tarzıyla Rus/Slav  kültüründe bir stil ikoni olarak yer edinmeyi başarmış insanlardan. Moda dergilerinin kapaklarında da sıklıkla rastlanan Yulia’nın ikonik saç örgüleri tabii ki tesadüfi değil. İmaj danışmanı tarafından nostaljik, muhafazakar ve akılda kalan bir görüntü yaratması için seçilmiş. Bu ikonik saç modelinin bir çok saç tasarımcısına ve podyum görüntüsüne ilham vermesine şaşırmasak gerek. Şu anda Başbakan olmasa da hala power dressing kavramını en başarılı kullanan kadın politikacılar arasında gösteriliyor Yulia.

Theresa May

theresa4
Theresa May

Taze İngiliz başbakanı Theresa May, söz konusu kıyafetler olunca günlük hayatta bile bir çok kadının çekineceği seçimler yapabiliyor. Theresa May’in seçimleri siyaset dünyasına o kadar sıradışı gelmiş olmalı ki Washington Post’ta bile Leopar desenli ayakkabıları gündem konusu olmuş durumda.  Her siyasinin kendi ülkesinin tasarımcılarını giyme durumunu Theresa May de uyguluyor. Üzerinde sıklıkla Burberry, Vivienne Westwood ve Amanda Wakeley tasarımları görebilirsiniz.  Leoparlı ayakkabıları, renkli desenli anorakları, kırmızı rujları ve dizüstü pvc botları derken May feminen görünüm ve moda sevgisinden ödün vermeden siyasetin içinde olunabileceğinin bir örneği.

Theresa May’i sevmemizdeki sebeplerden bir diğeri de stylist kullanmaması. Kendi istediği gibi, kendine neyin yakışıp, neyin yakışmayacağını bilen ve bu durumdan memnun olan insanları seviyoruz. Diğer bir nokta ise May’in kıyafet konusunda müsrif davranmaması. Bir kıyafeti birden fazla kez basın önünde giymekle ilgili hiç bir problemi yok. Neden olsun ki zaten….

theresa5

İşin garip kısmı şu, Theresa May sıklıkla Vivienne Westwood tasarımları içinde görüntülenirken, Westwood açık açık “onun siyasetinden hoşlanmıyorum, tasarımlarımı giyip giymemesi ise beni hiç ilgilendirmiyor” diyor.  Westwood yıllar geçse de her daim siyasetin içinde, geçmişine ihanet etmeyen tavrında da ısrarcı.  Siyasi açıdan sevin veya sevmeyin Theresa May, kendine özgü giyim tarzı ve yer yer iddialı kıyafetleriyle siyasetin içine moda katmayı başaranlardan.

Melania Trump

melania….

Amerika’nın First Lady’si Melanie Trump’dan burada bahsetmemek olmaz. Seçim dönemi süresince moda dünyasındaki belli başlı bir çok ismin görülür biçimde Hillary’i desteklemesine rağmen, Trump önümüzdeki 4 yıl boyunca moda ve politika denince akla ilk gelen isim olacak.  Michelle Obama’yı sayısız kez giydiren tasarımcı Sophie Theallet’ın Melanie Trump’ı giydirmeyi reddetmesi ve bu sektördeki tüm liberalleri de aynı davranışa çağırması geçtiğimiz günlerde çok konuşuldu. Bu çağrı ne kadar etkili olur tartışılır. Amerika’nın en zengin adamlarından birisiyle evli olan Melanie Trump’ın istediğini satın alabilme gücü varken, Theallet’ın bu çağrısı büyük ihtimalle etkili olmayacak diye düşünürken bir açıklama da Tom Ford’dan geldi. Tom Ford, Melania Trump’ı giydirmeyi düşünmediğini açıklaması ve onun giydirmek istediği ideal kadın olmadığını söylemesi ile ilerleyen günlerde işler daha da gerginleşecek gibi.  Feminen ve muhafazakar bir stil çizmeyi planlayan Trump’tan hem fiziki görüntüsü hem de satın alım gücü düşünüldüğünde beklentimiz büyük.

Samantha Cameron

samantha
Samantha Cameron

Tüm bunlar olurken bir ilginç haber de eski İngiliz başbakanı David Cameron’ın eşi Samantha Cameron’dan geldi. Cameron kendi moda markasını kuruyor!

Eski bir First Lady için bu oldukça sıradışı bir seçim. Cameron, Cefinn adını verdiği markasıyla şık giyinmeyi seven kariyer sahibi kadınlara çabasız şıklık yaratmayı planlıyor. Olur da bu koleksiyonu merak ederseniz Net-a-Porter veya Selfridges üzerinden satın alabilirsiniz.

Konu ne olursa olsun, ne yaparsak yapalım, moda dünyasına ufaktan değinmeden olmuyor. Hep söylediğimiz gibi moda dünyası hayatın tam içinde. Siyaset gündeminde de bu kadar güçlü referanslar bulmak bize bu sektörün etkisinin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Siz ne dersiniz?

Eda Binark

Istanbul doğumluyum.Nişantaşı Işık Lisesi'nin ardından lisans eğitimimi London College of Fashion’da Fashion Design& Development bölümünde tamamladım. Istanbul'a dönüp bir sene Vakko’da satın alma ve merchandising asistanlığı yaptıktan sonra Londra’ya geri dönüp yine LCF'de Moda Yönetimi ve Stratejik Moda Pazarlaması yüksek lisansı yaptım. Mayıs 2016'dan beri Moda Kariyeri’nde içerik editörüyüm.

15 Yorum
  1. Bu bilgilendirici yazı için çok teşekkürler, harika olmuş! Vivienne Westwood’un bu yönünü bilmiyordum – sevgim bir kat daha arttı! Türkiye’den kimsenin bu yazıya konu olamaması ise çok acı 🙁

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.