Hubert de Givenchy (1927-2018)

Gençlik Yılları

Hubert James Taffin de Givenchy, 1927 yılında Beauvais Fransa’da aristokrat bir aileye doğmuştu. Givenchy markisi olan babasının 1930’da ölümü sonrasında annesi Beatrice ve anneannesi Marguerite çocukların bakımını üstlenmişti. Ailenin “markilik” ünvanı, Hubert’in ağabeyi Jean-Claude’a geçti, hayatının ilerleyen yıllarında Jean-Claude, Givenchy parfümlerinin başına geçecekti.

1944’de Güzel Sanatlar okumak üzere Parise taşınan Hubert de Givenchy, kısa bir süreliğine hukuk okumayı düşünse de, sonunda moda alanında bir kariyerde karar kıldı. Balenciaga’nın büyük hayranı -ve hayatının ilerleyen yıllarında iyi arkadaşı – olan gencin en büyük hayal kırıklıklarından biri 1945’te onun asistanı pozisyonuna kabul edilmemesiydi; ancak bu hüsran kariyerini fazla etkilemedi ve17 yaşındayken Jacques Fath’ın yanına çırak olarak girdi. Bundan sonra kendi markasını açtığı 1952 yılına kadar Lucien Lelong, Robert Piguet ve Elsa Schiaparelli gibi önemli tasarımcıların yanında çalıştı.

Bir Marka Olarak Givenchy

1952’de 25 yaşındayken kendi moda evini açan Hubert, artan masrafların birçok moda evini iflasa sürüklediği bir dönemde tasarımlarıyla ayakta kalmayı başarmıştı. Sınırlı kaynaklarla hazırladığı ilk koleksiyonu manken Bettina Graziani’nin adını taşıyordu, “Bettina Bluzu” olarak tanınan bluz dahil moda ahalisinin favorisi haline gelen birçok parça ile bu koleksiyon, büyük başarıya kavuşmuştu.


1950’li yılların sonlarına gelindiğinde tasarımcı; Paris moda dünyasının üst kademelerinde yerini bellemişti. Zirveyi paylaştığı tasarımcılardan Yves Saint Laurent gibi o da; zarif, genç bir kadın figürü için kıyafetler yaratıyordu. Lüks anlayışına sıkı sıkıya sarılan Givenchy, tasarımlarında popülist elementlere yer vermekten daima kaçınmış, böylelikle klasik, incelikli bir tarz oturtmayı başarmıştı.
1957’de dostu ve akıl hocası Balenciaga’nın tavsiyesiyle kurduğu Perfums de Givenchy adı altında ilk parfümü olan “l’Interdit” (Yasak) piyasaya sürüldü. Özellikle 1950’li yılların sonunda bu iki tasarımcı oldukça yakınen çalışıyorlardı; sadece sade, çizgisel siluetlere olan meraklarından değil, kelimenin tam anlamıyla yakın; zira Givenchy 1959’da atölyesini Balenciaga’nınkinin tam karşısına taşımıştı. Tasarımlarında da birbirlerinden ilham alıyorlardı, Balenciaga’nın ünlü “sack dress”(çuval elbise) tasarımına karşılık Givenchy “baloon coat” ve “baby doll” elbisesini çıkartacaktı. Aynı sene Balenciaga tasarımlarının kopyalanmasına karşı basına inat koleksiyonlarını herkesten bir ay sonra halka sunmaya karar verdiğinde, Givenchy de bu karara ortak olacaktı.

 

 

 

 

 

 

 

1960’lı yıllarda moda dünyasının hakimiyetinin daha genç bir kitleye kaydığını gören tasarımcı, koleksiyonlarına daha kısa etekler ve sade kesimleri dahil etmeye başlamıştı. 1970’li yıllarda, yine Balenciaga’nın yönlendirmesiyle Hubert de Givenchy, markasına Haute Couture koleksiyonlarını dahil edecekti. Bu yıllarda marka, erkek giyim, aksesuar, ev eşyası, hatta Ford’la ortaklaşa bir araba tasarımına kadar farklı alanlara ulaşacaktı.
Givenchy’nin en ünlü müşterileri arasından Amerika’nın First Lady’si, Jacquelyne Kennedy Onassis, 1961’de Paris’te Versailles Sarayı’na ziyareti esnasında bir Givenchy tasarımı giymişti. Monaco Prensesi Grace ve Windsor düşesi Wallis Simpson gibi aristokrat isimler, Maria Callas, Marlene Dietrich, Greta Garbo gibi sanatçılar da tasarımcının ünlü müşterileri arasındaydı. Ancak Givenchy, markanın önce müşterisi; sonra tasarımcının yakın dostu ve ilham perisi olacak aktris Audrey Hepburn ile özdeşleştirilecekti.

 

Bir Marka Evliliği: Givenchy ve Audrey

Hubert de Givenchy’nin mirasının en önemli noktalarından biri Audrey Hepburn’le olan iş birliğiydi. Hikayeye göre, 1953’te Sabrina filminin çekimleri esnasında bir tanıdığından Givenchy’nin methini duyan Audrey, çat kapı tasarımcının Paris’teki atölyesinde beliriverir ve film için bazı kıyafetler yapmasını ister. Givenchy çok çok özür dileyerek çok isteyeceğini, ancak yeni koleksiyonuyla meşgul olduğu için böylesine büyük bir işi üzerine alamayacağını söyler. Ancak pes etmeyen Audrey, hali hazırda elinde olanları görmek için ısrar ediyor, ve sonuç olarak bunların tam da aradığı şey olduğuna karar veriyor. Audrey’in bu ısrarından iki taraf ta kârlı çıkıyor, zira Sabrina’daki tasarımları Givenchy’ye en iyi kostüm Oscar’ı kazandırıyor!

Hubert de Givenchy ve Audrey Hepburn

 

Böylece hem beyaz perdede hem de kişisel hayatta devam edecek olan bir stil işbirliği doğmuş oluyor. 1953’te başlayan ve Audrey’in 1993’teki vefatına kadar devam eden bu ilişkiyi daha sonraları Givenchy, “bir çeşit evlilik” olarak tanımlıyor. Anlattıklarına bakılırsa; karşılıklı heyecan ve birbirlerinin zevkine güven ve saygı esasına dayanan bu işbirliği, son derece ahenkli bir anlayışa dayanıyormuş. Sabrina’dan sonra 1957’de “Funny Face” çekimleri esnasında dostluklarını pekiştiren ikili; Audrey yaşandığı dönemde geçen bir film yaptığı sürece kıyafetleri Givenchy’nin yapması konusunda anlaşıyorlar ve bunu takiben toplam 7 filmde birlikte çalışıyorlar. Moda evinin ünü, bu ortaklık sayesinde uluslar arası bir kademeye ulaşıyor ve “Breakfast at Tiffany’s”deki siyah elbise dahil olmak üzere moda ve sinema tarihinin birçok ikonik görseline imza atıyorlar. Givenchy’nin1958’de Audrey’den “l’Interdit” parfümünün yüzü olamasını istemesi üzerine, ilk defa bir aktrisin bir reklam kampanyasında yer almasıyla günümüze kadar taşınacak bir geleneğin ilk taşlarını yerleştirmiş oluyorlar.

hubert de givenchy
Sabrina

 Givenchy’nin Yakın Tarihi

1988’de Givenchy, büyük lüks markalar grubu LVMH (Moet Henessy Louis Vuitton) bünyesine katıldı. 1995’te, markanın 43.yılında kurucusu ve isim babası Hubert de Givenchy emekliye ayrıldı ve Paris yakınlarındaki şatosunda yaşamını sürdürdü. Kendisinden sonra markanın kreatif direktörlüğünü çok kısa bir süreliğine John Galliano devraldı, onu Alexander McQueen’in 5 yıllık saltanatı izledi. 2001’de markanın kadın koleksiyonlarının başına geçen Julien MacDonald’ı takiben 2005’de markanın başına Riccardo Tisci geçti. Markanın mimariyi andıran çizgileriyle zerafetine karanlık, tensel bir dokunuş katan kişi ünvanına sahip Tisci 2017 Ocak ayında Givenchy’e veda etti. Clare Waight Keller, Riccardo Tisci‘nin ardından markanın Kreatif Direktörlüğünü üstlendi. Hubert de Givenchy, 10 Mart 2018’de vefat etti.

Haziran 2020’de Matthew M. Williams (1017 Alyx 9SM markasının kurucusu) Givenchy’nin kreatif direktörü oldu.

 

 

 

– Yazının tüm hakları yazara ve modakariyeri.com’a aittir. Kopyalanması ve izinsiz kullanılması yasaktır.

– Yazı 9 Ocak 2022’de güncellenmiştir. 

 

 

 

 

 

Eda Çakmak

Eda Çakmak ,Yeditepe Üniversitesi’nde Antropoloji ve Psikoloji dallarında çift anadal yaparken yazdığı tez ile toplumsal kimlik ile giyimin ilişkisi üzerine düşünmeye başlamıştır. Bu düşüncenin peşini bırakmayıp, Fulbright bursunu kazanarak New York’ta Parsons The New School For Design’da Fashion Studies yüksek lisansını tamamlamıştır. Şimdilerde moda kültürü, moda haberleri, beden ve güzellik algıları hakkındaki yazılarını www.komodaejderi.com ‘da yayınlamaktadır.

Henüz Yorum Yok

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.