İYİ BİR İŞ KURABİLMENIN SIRRI SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETMEKTE
Ari Bloom – San Francisco’da bulunan Avametric isimli moda ve perakende teknolojileri firması CEO’su.
New York’da yaşarken her hafta yetenekli bir grup moda tasarımcısı ile tanışırdım. Bu tasarımcıların çoğu bir marka kurmak ya da kurdukları markayı büyütmek için aktif olarak çalışıyordu ve hepsinin istisnasız bir ağızdan bana ‘daha önce hiç kimsenin yapmadığı’ bir şeyi yapıyor olduğunu söylediğini duymak oldukça şaşırtıcıydı. Bunu duymak beni hep güldürürdü. Eğer bir moda tasarımcısıysanız, aslında sizin yaptığınızın tıpatıp aynısını yapan çok fazla insan var demektir. Örnek vermek gerekirse; sınırlı bir bütçesi ancak sınırsız seçeneği olan insanlar için zaruri olmayan kıyafetler veya aksesuarlar tasarlayıp üretmek.
18 aydır perakende teknolojileri ile ilgilenen bir şirketin yöneticisi olarak Silikon Vadisi’nde çalışıyorum. Bununla birlikte hala CFDA Fashion Incubator bünyesinde genç tasarımcılara mentörlük yaparak moda endüstrisinin içinde aktif rol alıyorum. Bu günlerde zamanımın çoğu toplantılarda üst düzey teknik mühendislerle yazılım ve ürün geliştirme haritalarını tartışarak geçiyor. Doğal olarak bu süreç kaliteli ürün üretmek ve başarılı bir şirket kurmak konusundaki tüm fikirlerimi değiştirdi. Gözümü açan bir sürü tecrübe ile birlikte aslında öğrendiğim en etkili şey genellikle « design thinking » olarak adlandırılan olgunun gücü oldu. Bu kolay anlaşılır felsefe iki basit adımdan oluşuyor : problemi belirle ve ardından bu problemi çözen bir ürün tasarla. Bu sistem Stanford School of Design tarafından yıllardır destekleniyor, teknoloji girişimcileri ve IDEO gibi şirketlerdeki yenilik üretmedeki uzman insanlar tarafından başarılı bir şekilde kullanılıyor.
Teknoloji sektöründeki ilk bir haftamda, design thinking felsefesinin teknoloji liderlerine, şirketlerini kurma ve yönetme konusunda nasıl yardım edebildiğini tecrübe etmeye başladım. Teknoloji konusunda girişim yapacak biri, şirketini dünya çapında bir probleme milyon dolarlık bir çözüm sunarak tanıtabilir. Bir yönetici ise önerilen şirket stratejisini takımına devamlı açıkça hangi soruna çözüm bulduğunu sorarak sorgulayabilir. Bir teknoloji şefi ilk olarak büyük problemi tanımlamasına ve çözmesine yardım edecek bir ürün haritası çıkarır. Bu harita takım çalışmasında önceliklerin belirlenmesine ve ekiplerin daha hızlı çalışmasına yardım eder. Bu sayede piyasaya sürülmeye hazır ürünün varlığını sürdürebilme gücü tekrar tekrar test edilebilir.
Eş zamanlı olarak moda tasarımcılarıyla ve her seviyedeki yöneticilerle tanıştıkça iki sektör arasında kesin bir fark görmeye başladım. Moda insanları bana çantalarının veya kıyafetlerinin nasıl daha « değişik » veya daha « iyi » olduğunu anlatmaya devam etti. Çözmeyi bırakın bir problemi tanımlayamadılar bile. Kayıtlara geçmesi için söylüyorum; kadınların yeterince elbiselerinin olmayışı veya çanta seçeneklerinin az oluşu gibi problemleri kesinlikle yok.
Ama bu tabi ki modanın çözebileceği problemler de yok değil. Bu konuda Juicy Couture oldukça şaşırtıcı ve güzel bir örnek. Bu marka satışa sunulduğunda kadınlar günlük hayatlarında giyebilecekleri rahat ama onları seksi hissettiren kıyafetler bulmak konusunda bir sorun yaşıyorlardı. Bu eksiği görerek ya da görmeyerek piyasaya çıkan Juicy Couture başarılı oldu çünkü yeterince müşteriyi piyasada bulunabilecek en iyi çözüm olduğuna ikna edebildi. Spanx, Lululemon ve Seven For All Mankind gibi markaların hepsi moda pazarında var olan gerçek sorunlara çözüm bulmuş markalar.
Moda dünyasındaki girişimcilerin mükemmel ürünü üretmek ve ulaştırmak dışında var olan problemlere ve fırsatlara da odaklanmaları oldukça önemli. Birkaç sene önce CFDA Fashion Incubator tarafından düzenlenen « iş planı oluşturma yarışmasına » katıldığım zamanı gayet net hatırlıyorum. Jüri üyelerinden birinin 10 sunum boyunca sakince ve sabırla yerinde oturmuş ve ardından her tasarımcıyı « aynı şeyi » yaptıkları için adeta azarlamıştı. Her tasarımcı yetenekli ve akıllıydı, ürünleri de oldukça güzeldi ancak hiçbiri ne endüstri ne de müşteriler için bir soruna çözüm oluşturabilecek yaratıcı bir iş modeli sunmuyordu. Stitch Fix, Trunk Club, Birch Box hatta Amazon bile perakende ve moda sektörü için var olan gerçek sorunlara çözüm getirmiş çok başarılı şirket örnekleri olarak gösterilebilir. Bu şirketlerin tamamı bulunurluk, uygunluk ve gereksinimlere uyarlama konularına bağlı müşteri sorunlarını çözebilecek ürünler ve iş modelleri geliştiriyorlar.
Sosyal bir bakış açıları olan markalar çerçevenin dışında da çalışıyor. TOMS dünya çapındaki bir problemi belirledi (gelişmekte olan ülkelerdeki ayakkabı eksikliği) ve müşterilere ürün alarak çözümün bir parçası olma olanağı sunan bir marka yarattı. Aslında burada çift taraflı bir çözüm söz konusu. Marka hem müşterilerinin ihtiyaç sahiplerine yardım etme isteğine hitap ediyor, hem de yaptıkları alışveriş hakkında iyi hissetmelerini sağlıyor. Bu yöntemin Everlane ve Warby Parker gibi şirketlerde de nasıl iyi işlediğini görebilirsiniz.
Modanın da diğer sektörler gibi yeniliğe ihtiyaç duyduğu büyük bir sır değil. Geleceğin liderlerinin durumu net bir şekilde görebilmeleri için empati kurabilen bir yaklaşım benimsemeleri gerekli. Var olandan daha iyi olduklarına inanan ve piyasaya bu doğrultuda ürün süren yeni şirketler kurmak yerine dünyada ne gibi sorunlar olduğunu düşünmeye yönelmeleri şart.
Ari BLOOM.
Bu yazı bir çeviridir. Orjinalini okumak için tıklayınız.