Victoria & Albert Müzesinden Yeni Sergi: Bags Inside Out

Normalde vazgeçemeyeceğimiz bir aksesuar olan çanta, 2020'de pek gün yüzü göremedi. Pandeminin tüm dünyayı etkisi altına alması, seyahatlerin durması, evden çalışma sisteminin gelmesi ve tüm bunlara dışarı çıkma kısıtlamalarının eklenmesiyle birlikte, çantalar bu senenin çoğunu dolaplarımızda geçirdiler. Neyse ki ünlü Victoria & Albert müzesi "Bags inside out" sergisiyle çantaları yine spot ışıklarının altına taşıdı.Pandeminin Milano'da ilk sokağa çıkma yasaklarına neden olduğu Mart ayında, işten dönüp her zamanki köşesine bıraktığım çantam yaklaşık 1 ay boyunca hareketsiz kalmıştı. Market alışverişlerimi yaparken yanıma cüzdan, telefon ve jel almam gerekiyordu ve bunun için minicik bir askılı çanta yeterliydi. Hatta bir noktada her şeyi ceplerime sıkıştırıp çantasız çıkmaya başladım. Tüm bunlar olurken, bir ay kadar bıraktığım yerde duran çantamı sonunda boşaltıp bir dolaba kaldırdığımı hatırlıyorum, çünkü daha uzun süre gezemeyeceğim gerçeğiyle sonunda yüzleşmiştim.İşte hepimizin vazgeçilmezi olan çanta, bu sene böyle bir zorlu sınavdan geçti. Acaba, çantalar hala gerekli miydi? Çantanın geleceği ne olacaktı?

Bags Inside Out: İçiyle Dışıyla Çantalar

Favori müzelerimden Victoria & Albert, şu sıralarda bu soruya cevap niteliğinde bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Serginin adı Bags Inside Out. Bu sergi İngiltere'de şu ana kadar gerçekleşen, çanta hakkındaki en kapsamlı sergi. Serginin amacı, hayatımızda inkar edilemeyecek kadar önemli bir yere sahip olan bu aksesuarın tarihini çeşitli örneklerle paylaşmak.Sergide 16. yüzyıldan bugüne tasarlanan, küçüklü büyüklü, farklı fonksiyonlarda yaklaşık 300 çanta yer alıyor. Küratör Lucia Savi, çantaları fonksiyonları, statüleri ve artizan değerlerine göre seçmiş.Serginin ilk bölümünde pratik ihtiyaçlara cevap veren çantalar var. Örnekler arasında gizli doküman çantası (Winston Churchill'in gizli belgelerini taşıdığı ünlü kırmızı çantası), makyaj çantaları, Kraliçe Mary'nin ikinci dünya savaşında kullandığı gaz maskesi çantası ve Louis Vuitton'un 1900'lerin başına ait ünlü seyahat sandıklarını sayabiliriz.İkinci bölümün adı Statü ve Kimlik. Bu bölümde çantaların popüler kültür, sınıf farklılıkları ve politikadaki yeri analiz ediliyor. Bu bölümde sergilenen çantaları tahmin etmekte zorlanmayacaksınız. Bu çantalar isimlerinin anıldığı ünlülerle neredeyse bütünleşmiş ikonik modeller. Evet tahmin ettiğiniz gibi, Grace Kelly'nin onuruna yaratılan Hermès'in  "Kelly" modeli, Prenses Diana'dan ilham alan "Lady Dior", Sarah Jessica Parker'ın Sex and the city'de taktığı Fendi Baguette, Paris Hilton ve Kim Kardashian'ın vazgeçemedikleri ünlü Louis Vuitton "Monogram Miroir" speedy, Jane Birkin adına tasarlanan ilk Hermès Birkin ve adı sıklıkla Mulberry ile anılan iki İngiliz stil ikonu, Kate Moss ve Alexa Chung'ın çantaları. Söylenen o ki, sergide yer alan ve 1984'de Jane Birkin için yaratılan ilk Birkin'in üzerinde hala sahibinin çok sevdiği ve sürekli çantasına yapıştırdığı post-itlerin izi görülebiliyormuş.Bazı yeni veya klasikleşmiş ikonik modelleri de unutmayalım, mesela Chanel'in Timeless Classic modeli, Bottega Veneta'nın Padded Cassette modeli, Demna Gvasalia'nın Bazaar Shopper modeli de sergiye seçilen çantalardan. [su_custom_gallery source="media: 15276,15275,15274,15263" limit="4" target="blank" width="280" height="230" title="always"] Sergide çantaların politik mesaj taşıma özelliği de göz ardı edilmemiş. Anya Hindmarch'ın bir dönem çok ünlü olan "I am NOT a Plastic Bag" çanta modeli ve aktivist Michele Pred'in "My body my business" çantası da hak ettikleri yeri almış. Üzerinde ışıklı yazıyla "Benim vücudum benim kararım" yazan çanta kadınların özgürlüğünü vurgulayan önemli bir politik mesaj aracı olarak çanta tasarımı tarihinde kesinlikle söz sahibi. 
Serginin sponsoru Mulberry'nin bu videosunu da mutlaka izleyin. Sergi 12 Eylül 2021'e kadar gezilebilecek (pandemi izin verirse). https://www.youtube.com/watch?v=NYN0m1UWj9o&feature=emb_logo Sergiyle ilgili başka kaynaklara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:https://www.theguardian.com/fashion/2020/dec/13/bags-inside-out-exhibition-v-and-a-review-totes-fabuloushttps://wwd.com/fashion-news/fashion-features/londons-victoria-albert-museum-reopens-with-bags-inside-out-1234669330/ 
Read More
Arşiv Arşiv

Paris'in Ünlü Concept Mağazası Colette Kapanıyor

[vc_row][vc_column][thb_gap height="20"][vc_column_text]Moda dünyası beklenmedik ve üzücü bir haberle yankılanıyor, Paris'in ünlü concept mağazası Colette 20 Aralık'ta kapanıyor. Daha bu sabah instagramlarında " Her güzel şeyin bir sonu var" başlığıyla kapanacaklarını duyuran mağaza aslında sadece Paris perakendesi için değil, bütün moda dünyası için önem taşıyordu.1997 yılında Colette Roussaux tarafından  kurulduğundan beri Colette'in Rue Honoré'deki yeri moda severlerin, editörlerin, stil danışmanlarının uğrak yeriydi. Mağazanın ünlü müşterileri arasında Karl Lagerfeld bile var. Hatta Karl bir röportajında Colette için                    "Paris'teyken gittiğim tek mağaza çünkü başka hiçbir yerde bulamayacağınız ürünlere sahip" demişti.Colette sadece lüks bir alışveriş lokasyonu olmaktan öte en sıradışı kapsül koleksiyonları bulabileceğiniz, cafesinde oturabileceğiniz ve her türlü özgün tasarım  öğelerini satın alabileceğiniz bir mağaza. Hatta Forbes dergisi tarafından "dünyanın en trendy mağazası" ünvanını bile almış.

H&M Ve Colette Kapsül Koleksiyonu

Colette gibi moda dünyasında bir imza haline gelmiş bir mağazanın kapanıyor oluşu tüm dünyada perakende sektöründeki güçlü değişimin en göze çarpan örneği oldu belki de. Şu sıralar perakende dünyasından çekilen birçok mağazanın uyguladığı bir strateji olan mağazayı kapatıp online olarak devam etme durumunun Colette'te de yapılması planlanıyor. İşin en ironik yanı ise daha geçen hafta duyurulan H&M ve Colette kapsül koleksiyonunun haberi ile tüm gözler Colette'e çevirmişken bu kapanma haberinin ertesi hafta apar topar gelmesi oldu.Bu kötü haberin tek iyi tarafına gelirsek de Colette 20 aralık'a kadar aynı düzende işlemeye ve yeni ürünler yükleyip yine aynı müşteri deneyimini yaşatmaya devam edecek. Yani Dior sergisi için yolunuz Paris'e düşmüşse son bir kere daha Colette'e girip içerideki parçaların tadına varabilirsiniz.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

Read More
Arşiv Arşiv

Modanın Kutsal Kitabı: Vogue

Bugün Vogue 100 Sergisi Londra’da National Portrait Gallery’de açılıyor. Dile kolay; bir asırdan bahsediyoruz. Fırsat bu fırsat, bizimle Vogue’un geçmişine yolculuk yapmaya ne dersiniz?

Bütün hafta sosyal medyada çeşitli hesaplarda #vogue100 hashtag’ine mutlaka denk gelmişsinizdir. Bugün Vogue 100 Sergisi Londra’da National Portrait Gallery’de açılıyor. Dile kolay; bir asırdan bahsediyoruz. Fırsat bu fırsat, bizimle Vogue’un geçmişine yolculuk yapmaya ne dersiniz?120.yaşını,2012’de dev bir dijital arşivi ayaklarımızın altına sererek kutlayan Vogue’un bu serüvenindeki dönüm noktalarına göz atalım:

İlk sayı:

Vogue,1892İlk sayısı 1892’de haftalık yayınlanmak üzere Amerika’da basıldı.Vogue'un yaratıcısı Arthur Baldwin Turnure, New York sosyetesinin hatrı sayılır isimlerinden biriydi.Vogue'u yaratma amacı, toplumun üst sınıfına hitap eden bir yayın olmasıydı. Bu ilk sayıda moda dışında sanat, tiyatro, yeni kitapların yorumları ve sosyal ortamlarda uyulması gereken görgü kurallarına kadar her türlü bilgiye yer verdi.

Conde Nast:

1909'da Conde' Montrose Nast'ın Vogue'u almasıyla, değişim başladı.Önceleri 30 sayfanın altında basılan Vogue, 100 sayfaya ulaştı. Sadece New York sosyetesine mensup olan kişiler tarafından okunan ve hem kadın, hem erkeğe hitap eden dergi, Conde' Montrose Nast sonrası departmanlarını büyüttü ve çoğunlukla kadına yönelmeye başladı. "Vogue" ismi o kadar güçlendi ki, bir süre sonra dergi konu başlıksız, sadece Vogue başlığıyla yayınlanmaya başladı. Nast'ın bir sonraki hedefi Vogue'u uluslararası yapmaktı.

Vogue İngiltere:

Nast'ın ilk uluslararası denemesi,İngiltere oldu. 1912 yılında Amerikan Vogue, İngiltere'de dağıtılmaya başlandı. Ancak 1.Dünya Savaşı'yla birlikte derginin ulaşımı imkansız hale gelince, İngiltere'de basma kararı aldı ve Vogue İngiltere, 1916 yılında Eylül sayısıyla yayınlanmaya başladı.

Moda Fotoğrafçılığı:

Gertrude Vanderbilt Whitney Gertrude Vanderbilt WhitneyVogue'un yaptığı en büyük devrimlerden biri de moda fotoğrafçılığı kavramını kitlelere duyurmasıydı. Moda fotoğrafçılığı için o zamanlarda düşünülen kıyafete değil; modele odaklanmasıydı.Vogue'da yer alan ilk fotoğraflarda modeller, sosyete mensuplarıydı. Büyük şapkalar ve görkemli elbiselerle poz veren modellerin olduğu fotoğraflar için dönüm noktası 15 Ocak 1913'tü. Dönemin heykeltraşı Gertrude Vanderbilt Whitney'nin, Baron Adolphe de Meyer tarafından çekilen fotoğrafı deyim yerindeyse taşları yerinden oynattı. Genel algıda yer alan odağın ve netliğin olmadığı bu kare, moda fotoğrafçılığına bambaşka bir bakış açısı getirdi. Bir süre sonra elitliğin simgesi de "Meyer'in çektiği bir Vogue karesinde olmak" olacaktı.

Modanın Kutsal Kitabı Modanın Başkentinde:

Vogue Fransa,1920 Vogue Fransa,1920İngiltere sonrasında 1920 yılında Fransız Vogue’un ilk sayısı okuyucularla buluştu. Helen Dryden tarafından çizilen "tenis oynayan iki kadın" kapağı, moda illustrasyonunda da önemli bir yere sahip. Amerikan Vogue Haziran sayısı da aynı kapakla çıktı.

Biraz Renk, Biraz Gerçeklik:

Bu tarih Vogue’un en önemli dönüm noktalarından biri. Çünkü dergi ilk defa,1932 yılında  Edward Steichen tarafından çekilen bu “renkli” kapakla basıldı.Böylece illustrasyonların yerini fotoğraflar almaya başladı. Bu fotoğrafın bir başka önemi de, aktif bir hayatı temsil eden bir poz olması.

Diana ile 60’lara Merhaba:

Diana Vreeland ofisindeDiana Vreeland ofisindeModa dünyasının gelmiş geçmiş en etkili,zeki ve güçlü kadınlarından Diana Vreeland 1962-1971 yılları arasında Vogue Amerika’nın başındaydı.Diana'nın ipleri eline almasıyla, sadece sosyetenin aynası olan dergi, bir anda moda dünyasının en dominant söz sahiplerinden birine dönüştü. Yıllar sonra torunun derlediği, Diana'nın Vogue yıllarındaki notlarından ve yazışmalarından oluşan "Memos" kitabı , Diana'nın sektördeki gücünü görmek için yeterli. Jackie Kennedy'yi giydiren, Twiggy'yi keşfeden ondan başkası değildi.

Avedon Etkisi:

New York Times'ın deyimiyle "onun moda ve portre fotoğrafları, Amerika'nın stil, güzellik ve kültür imajını bulmasını sağladı". Richard Avedon, moda tarihinin şüphesiz en önemli fotoğrafçılarından biri. Harper's Bazaar'da geçen 20 yıldan sonra Avedon, 1966-1990 yılları arasında Vogue için çalıştı.Richard Avedon'un kadrajından Twiggy,Vogue US 1966

Altın Çağ:

Anna Wintour-ilk kapak 1988Yıllardan 1988; Anna Wintour Vogue’un yayın yönetmeni koltuğuna oturur; bir daha da kalkmaz. Vogue’la en fazla özdeşleşen kişi ve günümüzün en güçlü moda otoritelerinden biri olarak tarihe geçer. Anna Wintour’un gelişiyle ilk kapakta değişim kendini gösterir. Çünkü bu kez ihtişamlı elbiseler yerine, jean giymiş model vardır kapakta.Anna Wintour'un Amerikan Vogue'a transferi tesadüf değildi elbette. O zamanlar İngiliz Vogue'un başında olan Wintour, Elle dergisinin çıkışı sonrası satışları yavaşlayan Amerika edisyonu için tek çare olarak görüldü ve değişimi başlatması için Amerika'ya getirildi. Wintour Vogue'u getirmek istediği noktayı o zamanlar şöyle anlatıyordu: "Ben Vogue'un hızlı, kesin ve seksi olmasını istiyorum. Ultra zenginler ya da sosyete benim ilgimi çekmiyor.Okurlarımızın kendi parasını kazanan enerjik ve ilgili kadınlar olmasını istiyorum." Ünlülerin kapağa taşınması yine Anna Wintour'un değişimlerinden yalnızca biri. Madonna'yı kapakta kullanmak isteyen Wintour'a herkes karşı çıktı, satılmayacağını söyledi. Ancak onları dinlemeyip , aklından geçeni yapan Wintour sayesinde, Madonna kapaklı Vogue'la satışlar %40 arttı.Madonna, Vogue US 1989 Madonna, Vogue US 1989Anna Wintour, hedeflediği ve beklendiği gibi Vogue'u en üstlere taşımayı başardı.2004 Eylül sayısında 832 sayfalık rekor bir dergiye imza attı.  Hakkında belgeseller çekildi. Eski asistanı Lauren Weisberger 2003 yılında kendi gerçek anılarından oluşan "Devil Wears Prada" kitabını çıkardı, 2006 yılında aynı isimli film vizyona girdi.

 

Read More