Charles Frederick WORTH (1825-1895)
Moda tarihini anlamak için, günümüzdeki anlamıyla “tasarımcı” kavramının nasıl ortaya çıktığını anlamak gerekir. Çünkü 20. yüzyıldan itibaren moda sektöründe “tasarımcı”, sadece giysileri hayal eden ve diken bir kişi değil, içinde yaşadığımız kavramları inşa eden bir üretici konumundadır. Giysilerimizi hayal eden ve diken kişilerin, nasıl bir terzi olmaktan dünyanın en büyük sektörlerinden birinin yüzü haline geldikleri sorusunun cevabını anlayabilmek için ise, Charles Worth'ü tanımak gerekir.
Fransız Haute Couture’ünün babası ünvanına sahip Charles Frederick Worth, bir İngilizdir. Charles, 1825’te Lincolnshire’da avukatlarla dolu bir aileye doğmuştu. Ailenin girdiği bir ekonomik sıkıntılar dolayısıyla genç Worth, hukuk alanında bir kariyer hayalinden vazgeçerek henüz 11 yaşındayken perakende alanına yönelmek durumunda kalmıştı.
1838’de Londra’nın ünlü kumaşçılarından Swan&Edgar’da çırak olarak işe başladığında 13 yaşındaydı. Bu dönemde Swan&Edgar gibi kumaşçıların hedef kitlesi, orta sınıf ve aristokrat kadınlardı. Kadınlar buralardan kumaş ve süslerini aldıktan sonra terzilere götürüyorlardı. Worth’ün burada çalışmaya başlamasını takiben, bu mağazalar müşterilerine bir de hazır şal ve örtüler sunarak ticareti geliştirme imkanı bulmuştu. Ortaya çıkan sonuç, artık eski günlerin mütevazı küçük dükkanları değil, şehrin merkezinde kocaman birer gösterişli alış-veriş tapınağıydı.
Charles Worth, en başından itibaren bu dönüşümün içinde olarak, çok şey öğrenmişti; hem kumaş çeşitlerine, hem de satış tekniklerine dair geniş bir bilgisi vardı. İşinin dışında, Londra’da, yani ticaretin ve turizmin merkezi olan şehirde yaşıyor olmak, boş zamanlarını şehrin galeri, sergi, tiyatro ve kitapevlerinde geçirebilmek, Worth’ün kültürel birikimine büyük katkıda bulunmuştu. Burada edindiği birikimlerin sonucunda, kariyerinin ilerleyen noktalarında uzmanlığı, müşterisinin karakterine göre kumaş seçebilmek ve tarihsel referanslara ileri derecede hakim olmak olarak anılacaktı.
Swan&Edgar’da çıraklığını tamamlayan Worth, Kraliçe Victoria’nın ipek tedarikçisi olan Lewis and Allenby’de satış elemanı olarak işe girmişti. Ancak çok geçmeden, büyük bir risk alarak her şeyi bırakıp kendisini Paris’e götürecek olan gemiye bindi. Bir manifaturacıda asistan olarak çalışıp, bir yandan Fransızca öğrendiği ilk birkaç ay zor geçse de, çok geçmeden Paris’in lüks kumaşçılarından Gagelin-Opigez’de iş bulmuştu.
Gagelin, hazır şal ve örtülerinin kalitesiyle ünlüydü, ve bu ürünler mağazada canlı mankenler tarafından sergilenmekteydi. Worth, bu mankenlerden Marie Vernet ile (ki daha sonra kendisiyle evlenecekti) birlikte çalışarak, bu ürünlerin en iyi şekilde sergilenebilmesi için kullanılan düz beyaz elbiseyi baştan tasarlamıştı. Bu elbiselerin dikkat çekici sadeliği ve mükemmel terziliği müşterilerin kısa sürede ilgisini çekti ve bunun üzerine mağaza, bir elbise departmanı açmaya karar verdi. Bu departmanda ise, patron hazırlama sorumluluğu, Worth’a verilecekti. Bu departmanda çalışırken, hazırladığı modelleri canlı mankenlerin üzerinde göstermeye devam ederek, bunu yapan, yani tasarımlarını canlı mankenlerle sergileyen ilk tasarımcı ünvanını alacaktı.
19. yüzyılın sonlarına doğru Amerika’da ve Avrupa’da tasarım sergileri yaygınlaşmaktaydı. Worth, Gagelin’de çalışırken katıldığı bu sergilerde kazandığı madalyalarla adını geniş bir alanda duyurmaya başlamıştı. Çalıştığı firmanın Fransız kumaş üreticileriyle olan ilişkilerini kullanarak, düzenli olarak renk ve kumaş çeşitliliği açısından zengin koleksiyonlar sunmaya başlamıştı. Bu koleksiyonlar sadece Paris civarındaki müşterilere değil, kalitesinin tutarlılığı sayesinde yurtdışına da pazarlanıyordu.
Worth, 1858’de İsveç’li Otto Bobergh’le ortak olarak, Paris’in ünlü Rue de la Paix’inde kendi işini kuracak özgüvene kavuşmuştu. Avusturya konsolosunun eşi Prenses Metternich’i müşteri olarak kazanması, kendisine Napolyon’un sarayının kârlı kapılarını açacaktı. Kraliçe Eugenie, yabancı kumaşlar yerine Fransa’nın tekstil merkezi olan Lyon’da üretilen kumaşları kullanmanın politik faydalarını (Buradaki politik fayda, “soft power” olarak adlandırılan, ülkelerin ekonomik ve kültürel öğeleri kullanarak üstünlük sağlamasının bir örneğidir) keşfettiğinde, düzenli olarak Worth’ten alışveriş yapmaya başlamıştı. Onunla çalışmak, Worth için paha biçilmez bir reklam değeri taşıyordu. Kraliçe, Fransa'nın en ünlü ressamları tarafından Worth'ün şatafatlı elbiseleri içinde resmediliyor, bunlar da tasarımcının ününe ün katmaya yarıyordu. Böylece Worth'ün kıyafetlerine sahip olmak, sadece güzel bir elbiseye sahip olmaktan çıkmış, kendi içerisinde bir değer haline gelmişti.
Charles Worth, sadece tasarımlarını değil, kendi ismini ve imajını pazarlamanın da önemine inanırdı. Günümüzde “self branding” olarak adlandırdığımız yöntemleri daha o zamanlardan büyük bir öngörüyle kullanan Worth, kendisini toplumun gözünde bir zevk timsali olarak resmetmiştir. İleri yaşlarında çekilmiş fotoğraflarında kadife beresi, kürk astarlı pelerini ve sanatçı yönüne vurgu yapan hafif gevşek kravatı ile pozlar vermiş, ve bu fotoğrafları bastırarak dağıtmıştı. Herkesin en üstün estetik zevke onun sahip olduğunu düşünmesini istiyordu, ve bunu başarmıştı. Seine nehri üzerindeki malikanesi, bir iç dekorasyon ziyafetine dönüşmüştü; burada verdiği davetleri ise sosyal bağlantılarını canlı ve toplumsal hayatın en üst kademelerinde tutuyordu. İş görüşmelerini ise Rue de La Paix'teki modaevinden yürütüyordu, sosyal statüleri ne olursa olsun müşterilerinin, randevu alarak buraya gitmeleri bekleniyordu (Worth, alışılageldik bir terzi gibi onların evlerine giderek ölçü almayacaktı). Müşteri, mevcut koleksiyondan beğendiği modeli seçiyor, sonra bu model ölçüsüne göre hazırlanıyordu.
1870'te, İkinci Fransız İmparatorluğunun çöküşünde, modaevi kısa bir süreliğine kapılarını kapatmak durumunda kalmıştı. Kısa bir aradan sonra 1871'de geri açıldığında ise Worth'ü, o ana kadar giysi üretimi sektöründeki en büyük kâr oranı ve uluslararası başarı karşılayacaktı. Modaevinde kesim, dikiş, nakış, satış, modellik alanlarında çalışan yaklaşık 1200 tane elemanları vardı. Worth, salonuna gelen müşterilerin ölçülerini almaktan, dünyanın bir yanında tasarımlarının replikalarını hazırlayacak terziler için örnekler tamamlamaya kadar farklı işlerle ilgileniyordu. Amerika'daki yeni zenginler, Worth için önemli bir müşteri tabanıydı. Tabii bunların üretiminde Worth, Paris'teki müşterileriyle olduğu kadar yakinen ilgilenemiyor, uzaktaki müşterileri Worth ismini, giysilerindeki karakteristik doku ve desen oyunları, detay ve mükemmelliyetçilikte buluyorlardı. İthalata verdiği önem, Worth'ün moda sektörünü bir sonraki adıma taşımasının en önemli yapıtaşlarından biriydi.
Worth'ün dehası, tasarımındaki incelik ve iş dünyasına dair öngörüsü yadsınamaz olsa da, bütün başarısını sadece Worth'ün Worth olmasına atfetmek, tarihsel elementlere haksızlık olur. Büyük bir değişime imza atarak tarihe geçen her insan gibi, Worth da sırtını, kendisinden çok önce temeli atılmış bir duvara yaslamıştır. Worth'ün bir tasarımcı olarak ortaya çıkması, sanayi devrimi sırasındadır. Elbet ki dünya ekonomisini kökten değiştirecek olan bu dönüşümün, moda sektörünü en çok etkileyen katkısı, dikiş makinesinin icadı olmuştur. İlk örneği 1700'lü yılların sonunda üretilmiş olsa da, kullanışlı haliyle üretimi 1830'u, kullanımının yaygınlaşması ise 1800'lü yılların sonunu bulan bu makine, giysi üretiminin hızını, ve dolayısıyla miktarını, hatrı sayılır derecede artıracaktı.
Worth, elbette çok yetenekli bir tasarımcıydı, ancak kendisini diğer terzilerden ayıran, yeteneği ve estetik zevkinden ziyade, çeşitli yer ve zamanlardan topladığı pazarlama tekniklerini başarılı olarak moda dünyasına uyarlayabilmiş oluşuydu. Çünkü henüz adı koyulmamış olsa da, artık sanayi devrimiyle birlikte moda, bir zanaat dalı olmaktan devasa bir sektör olmaya doğru ilerliyordu ve bu yeni dünya, pazarlama gerektiriyordu. Worth, elbiselerine etiket koyan ilk tasarımcı olarak moda tarihine geçmiştir, ki bu aslında başlı başına önemli bir gelişme olmanın yanı sıra, Worth'ün sadece birer giysi değil, kendi ismini satmaya başladığının göstergesiydi.
Worth, kendisini “iyi bir zanaatkar” olmaktan çok daha yukarılara taşımış, artık uzun bir liste olan büyük tasarımcılar geleneğini başlatmıştı. Kendisinden sonra gelen birçok tasarımcı da, onun öncülüğünü yaptığı pazarlama tekniklerini kullanarak tasarımcılık kültürünü günümüze kadar taşıyacaklardı. Charles Frederick Worth, dünyada ticaretin çarklarının dönüşmekte olduğu kritik bir zaman diliminde yaşamış, zamanın gerektirdiklerini görerek bunlara öngörülü cevaplar vererek moda sisteminin temelini atmış, bundan sonra moda tüketicisinin gözlerini üzerinden ayırmayacağı, her yaptıkları olay olan ve devasa moda çarklarının görünür yüzleri olan ünlü tasarımcıların ilki olmuştu.
Yazar: Eda Çakmak
“Eda Çakmak ,Yeditepe Üniversitesi’nde Antropoloji ve Psikoloji dallarında çift anadal yaparken yazdığı tez ile toplumsal kimlik ile giyimin ilişkisi üzerine düşünmeye başlamıştır. Bu düşüncenin peşini bırakmayıp, Fulbright bursunu kazanarak New York’ta Parsons The New School For Design’da Fashion Studies yüksek lisansını tamamlamıştır. Şimdilerde moda kültürü, moda haberleri, beden ve güzellik algıları hakkındaki yazılarını www.komodaejderi.com ‘da yayınlamaktadır.”