Londra'da Moda Okumak: London College of Fashion
İngiltere'nin en önemli moda okullarından olan London College of Fashion'ı mezunlarından Eda Binark tarafından daha yakından tanımaya ne dersiniz?
London College of Fashion-Lcf-, İngiltere'de Central Saint Martins ve Royal College of Art'la birlikte ülke içindeki en söz sahibi moda bölümlerine sahip okullardan. 2008 yılında Foundation okumakla başladığım London College of Fashion'da, daha sonra sırayla Fashion Design& Development lisans programı, Fashion Management Graduate Diploma programı ve son olarak da Strategic Fashion Management yüksek lisans programını tamamladım. Lcf ve moda okumakla ilgili kendi deneyimlerimi aşağıdaki gibi özetleyebilirim.
Kampüs
Lcf, Londranın tam merkezinde 5 farklı yere konumlanmış bir üniversitedir. Lcf’te kampüs hayatı beklemeyin, okul şehrin 5 farklı yerine konumlanmış binalardan oluşmaktadır, okulun yurtları da şehrin 7 farklı noktasına dağılmış şekilde; yani Amerikan üniversitelerinde olduğu gibi hayatınızı okulun kampüsü içinde geçirmiyorsunuz. Londra’da çok eğlenceli ve büyük bir şehir olduğu için okuldaki herkes ders bitince kendi hayatına dönüyor.
Foundation öğrencileri başka bir binada, tasarım öğrencileri başka, business ve kozmetik öğrencileri için 2 ayrı bina ve son olarak da medya ve gazetecilik öğrencileri içinse ayrı bir bina bulunmakta.
London College of Fashion, diğer 5 okul ile birlikte University of the Arts London’ın parçası. University of the Arts London’a dahil olan diğer okullar ise Central Saint Martins, London College of Communication, Wimbledon College of Art&Design, Camberwell College of Art & Design ve Chelsea College of Art& Design. Bu okulların hepsi birbiriyle kardeş okul gibi yönetiliyor. Tek bir kimlik kartıyla hepsinin kampüsü ve kütüphanesinden faydalanabiliyorsunuz.
İngiliz Eğitim Sistemi
-İngiltere’de üniversiteler 3 sömestr, Eylül- Aralık kış dönemi; Ocak-Mart bahar dönemi; Nisan-Temmuz yaz dönemi. Her dönem farklı dersler alıp, dönem sonunda her dersle ilgili geçmek için proje yapmanız şart. London College of Fashion’da sınav sistemi yoktur. Her bölüm/ders bir çok farklı proje odaklıdır- projelerinizle dersleri geçersiniz.
-İngiltere’de üniversiteler 3 senelik ama çoğu okul 3 seneye girmeden önce bir Foundation yani bir çeşit hazırlık yılı okumanızı istiyorlar. London College of Fashion için ise tüm lisans bölümlerine kabul almadan önce Foundation Diploma in Art& Design adlı bölümü iyi bir not ortalamasıyla bitirmek şart.
-Foundation denilen sene 1 senelik bir çeşit tasarıma giriş, sanata giriş gibi temel resim ve sanat eğitimi aldığınız bir sene. Türkiye ve yurtdışındaki üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültelerinde 1. sınıfta aldığınız dersleri, İngiltere’de Foundation’da alıyorsunuz. Bu seneyi başarılı bir şekilde bitirmeniz Lcf’te bir lisans programında yerinizin garanti olduğu anlamına gelmiyor. Okulda okurken yeniden bir portfolyo hazırlayıp, referanslarınızı toplayıp istediğiniz bölüme başvurmanız gerekiyor.
Foundation biraz lise sistemi gibidir, haftanın 5 günü sabah 9’da başlamak üzere akşam 4:30’a kadar derslere girer, haftasonu da tatil yaparsınız.Foundation çok rekabetli bir sene, herkes bir lisans programına girmeye çalışıp bir nevi birbirinin rakibi olduğu için yakın dostluklar beklemeyin; bol rekabet, kıskançlık dolu stresli bir sene.
Tüm Lcf deneyimim de söyleyebilirim ki resim ve çizim yeteneğinin en önemli olduğu ve ön plana çıktığı yıl Foundation’dı.
İngiliz eğitim sistemi öğrencinin kendi araştırıp, deneyip yanılarak öğrenmesini hedefler yani tüm bilgileri ders sırasında hoca tarafından öğreneceğinizi sanmayın.
Lcf’te okurken ister business, ister tasarım sınıf arkadaşlarımın hepsi açık görüşlü, araştırmayı ve sanat/modayı takip eden insanlardı. Her hangi bir sanat galerisine gitme fikri hepsine keyif verirken, kitap okuma, müze gezme gibi eylemler gündelik hayatlarının bir parçasıydılar. Lcf özellikle moda dışında da ne okuyorsanız okuyun sanat, mimari gibi alanlarda kendinizi geliştirmenize çok önem verir. Foundation öğrencisiyken her hafta şehirdeki bir sergi/galeri/ müze gezmemiz ve gezdikten sonra sergi hakkındaki fikirlerimizi Reflective Journal diye bir deftere yazmamız zorunluydu. Bu defterler her ay toplanır tutor diye adlandırılan hocalarımız tarafından kontrol edilirdi.
Okulda Hayat
Lcf'de öğrenci olacaksanız öncelikle topluluk önünde rahatça konuşabilmeniz gerekiyor. Yaptıklarınız, fikirleriniz ve düşüncelerinizi topluluk içinde anlatmaktan çekinmemeniz lazım çünkü sürekli sayısı 20 ile 150 kişi arası değişen grupların önüne çıkıp sıklıkla sunum yapmanız gerekiyor. Foundation yılında bir hocamın söylediği gibi " Eğer fikirlerin/ isin hakkında rahat konusamıyorsanız branş değiştirin. Modada utangaç insanlara yer yok"
Eleştirileri kişisel olarak algılamamanız çok önemli. Özellikle tasarım okurken hepimiz ağır bir şekilde tüm sınıfın önünde hocalarımız tarafından eleştirildik. Bu yaptıkların rezalet, çöp diyip atan hocanın tepkisine ağlamamanız gerektiğini, kendinizi geliştirmeniz gerektiğini zaman içinde öğreniyorsunuz.
Lcf derse devamlılık konusunda çok katıdır. Devam oranınız yüzde 80’inaltına düşerse evinize kağıt gönderiyorlar, 3. kağıtta vizeniz iptal olup, okuldan atılıyorsunuz. Derslerin hepsinde yoklama var ve yoklamalar öğrenciler birbirinin adına imza atmasın diye yazılı değil hoca tarafından sesli yapılıyor. Hocalar tüm öğrencileri tanıyor.
Hocalar aslında yardımseverler. Eğer siz derslere eksiksiz katılan, ödevleri yapan, soru soran, derse katılımcı bir öğrenciyseniz size boş zamanlarında fikir vermek, yardım etmekten mutluluk duyarlar ama katılımınız düşük, istenilen görevleri yapmayan biriyseniz hocaya atıcağınız bir soru e-postasında ‘Eğer bunu merak ediyorsan, o derse katılsaydın, senin sorunun’ adlı bir cevapla karşılaşmanız olası.
Lcf’te hocalara ismiyle sesleniyorsunuz. Sizden yaşça büyük rektöre bile Mr veya Professor derseniz size garip garip bakarlar.
Her derste mutlaka en az 3 öğrenci sunum yapar.
Lcf’te gerçekten de dünyanın dört bir yanından insan var. Master sınıfımda Çinli, Rus, Amerikalı, Fransız, Senegalli, Yunanlı, Hintli gibi dünyanın dört bir yanından insanlar vardı.
Lcf’te bir projeden geçer not alamazsanız Referral diye adlandırılan yani o projeyi tekrardan yapmanız gereken bir uyarı alıyorsunuz. Size yaklaşık 1.5-2 ay sunuluyor yeniden yapmanız için; eğer 2. tesliminizde yine geçer not alamazsanız, o seneyi tekrarlamak durumundasınız veya Master öğrencisiyseniz mezun olamayıp, tekrardan tüm Master derslerini vermek zorunda kalıyorsunuz
Lcf’te nerdeyse her hafta bir konuk konuşmacı geliyor. Jimmy Choo’dan, editörlere, üst düzey satın almacılara ve moda fotoğrafcılarına kadar tüm öğrencilerin bu konuşmalara katılması tavsiye ediliyor.
Lcf bir moda okulu olduğu için modanın her alanıyla ilgili bir lisans/ yüksek lisans bölümü mevcut. Ben lisansta Fashion Design&Development okudum. Daha çok hazır giyim sektörüne yönelik moda tasarım ama sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir hazır giyim markalarıyla ilgili bir çok proje de yapıldı. Yaratıcılık ile ilgili derslerin yanı sıra oldukça teknik dersler de alıyorsunuz: Kalıp çıkarma, dikiş, drapaj, farklı makinaları kullanma, ütü bol bol karşınıza çıkanlardan.
Tasarım Okumak
-Tasarım okuyacaksanız sketchbook’a alışsanız iyi ederseniz. Yaklaşık 4 yıl boyunca sayısız kere sketchbook hazırlayacak ve her gün bu kelimeyi duyacaksınız.
Tasarım okumanın ekstradan bir çok maliyeti oluyor. Sketchbooklar, kumaşlar, resim malzemeleri - özellikle de final koleksiyonunuzu hazırlarken kumaşa verdiğiniz paraya şaşırabilirsiniz.
Lcf’te bir çok bölüme bağlı olarak bir çok farklı tipten öğrenci var. Modaya tutku duyup dikiş dikmekten keyif alan ama tasarıma, yeni şeyler üretmek konusu benlik değil diyenler Lisans Bespoke Tailoring bölümüne yönlenirken, Çizim yapmak istiyorum ama dikiş dikmek istemiyorum diyenler ise Fashion İllustration bölümüne yönlendiriliyor.
Türkiye’de sanılanın aksine, London College of Fashion Moda Tasarımı okurken çizimin çok da önemli olmadığını düşünür. Lcf’e göre bir tasarımcının harika resim yapmasının, çok güzel portre çizmesinin bir anlamı yok. Hem modaya ilgi duyan hem de harika çizim yapanları ise zaten Fashion İllustration adlı bölüme yönlendirir. Lcf bir tasarımcının çizim yapmasının sadece fikirlerini kağıda geçirebilmek açısından önem taşıdığı düşünür. Lcf e göre önemli olan çizimin ne kadar güzel olup olmadığı değil, kişinin ne kadar yaratıcı olduğudur ve bir şeyden ilham alıp ona farklı şeyler katıp fikirleri geliştirip geliştiremediğidir.
Tasarım okurken bol bol “design critic” adlı derse girersiniz. Bir masada sınıf arkadaşlarınız ve hocalarınızın oturduğu bir yerde herkes tek tek kendi projesini, ilham kaynaklarını ve çizimlerini gösterir. Saçmalamaktan korkmayın ama eleştiriye de açık olun.
Moda Yönetimi/ Moda Pazarlaması Okumak
Yüksek lisansa girmeden önce iş deneyimim yeteri kadar uzun olmadığından ve lisansta tasarım okuduğumdan bir sene Graduate Diploma in Fashion Management- GD- diye yüksek lisansa hazırlayan bir sene okudum. GD sınıfımda, arkadaşlarımın hepsi lisansta tasarım, hukuk, mühendislik gibi branşlar okumuş ama moda sektörünün business kısmında çalışmak isteyen insanlardı. Graduate Diploma size marketing nedir, moda endüstrisi nedirden başlayarak modanın business kısmına giriş kısmını yogun bir programla bir senede veriyor.
Graduate Diplomadan sonra yüksek lisans daha farklı bir sistemle işliyor ve süresi daha uzun. Graduate Diplomada Visual Merchandisingden, Marketing’e kadar daha genel ama daha basit seviyede bir eğitim alıyorsunuz. Masterlar ise daha konusunda uzman ve daha detaycı gelişmiş bir eğitim veriyor. Örnek vermem gerekirse GD marketingin tanımını yapmaktan başlatırken, yüksek lisans ise bazı teorileri ve temel bilgileri bildiğinizi varsayarak yenilerine odaklanıyor.
Moda yönetimi/pazarlama okurken, hoca size önümüzdeki derste konunun ne olacağını söyler, okunması gereken case study’i, cevaplanacak önemli soruları e-posta atar, kitaplarda okumanız gereken bölümleri belirtip, bir sonraki derste kimlerin o konuyla ilgili sunum yapacağını söyler. Derse istenilenleri yapmadan gelirseniz konuyu anlamanız çok zor olacaktır.
Moda tasarımı okurken bitirmek için bir koleksiyon hazırlamanız gerekiyor. Graduate Diploma'da bir yarı tez yazıyorsunuz, yüksek lisans da ise ister pratik odaklı bir tez istersenizse teorik odaklı bir tez yazmanız gerekiyor. Graduate Diploma'da benim tez konum duyulara dayalı marketingdi- özellikle de perakendede koku duyusuna odaklanmıştım. Yüksek Lisans tezimde ise hazır giyim markaları ve Youtube arasındaki ilişkiyi araştırmıştım.
Benim Lcf deneyimlerim kısaca böyleyken, hazır üniversite tercih döneminde University of the Arts London'ın son sınıf öğrencilerine sorarak çektiği " Üniversiteye yeniden başlayacak olsanız kendinize ne önerisi verirsiniz?" videosunu aşağıda sizlere ekliyoruz.
Modanın kalbinin attığı müze: Victoria & Albert Müzesi
Londra'da dünyanın en önemli moda müzelerinden olan Victoria& Albert müzesini daha yakından tanımaya ve geçmişten bugüne unutulmaz moda sergilerine göz atmaya ne dersiniz?
Londra'da bulunan Victoria & Albert Müzesi (V&A) yolu Londra'ya düşen herkesin British Museum'dan sonra adını en sık ikinci duyduğu müzedir. Moda, mimari, Rönesans ve Asya sanatlarıyla ilgilenenler için eşi bulunmaz bir yerdir.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][thb_gap height="20"][vc_column_text]Kuruluş yılı 1857 olan Victoria & Albert, ilk açıldığında Londra'nın South Kensington semtinde olduğu için South Kensington Müzesi olarak adlandırılıyor ama 1899'a gelince dönemin sevilen Kraliçesi Victoria ve kocası Prens Albert'e ithafen ismi Victoria ve Albert Müzesi olarak değiştiriliyor.Müze diğer branşlarda olduğu gibi İngiltere için moda anlamında da büyük bir önem temsil ediyor. Hem tarihsel hem de inovatif sergilerin bir arada yapıldığı, isteyen herkesi modayla ilgili her türlü bilginin bulunduğu arşivlerinde gezdiren ve aynı zamanda bir çok markayla işbirliği yapan bir müze Victoria & Albert. Müzenin her daim ücretsiz gezebileceğiniz "Kostüm ve Moda" kısmında 17. yüzyıldan günümüze kadar gelen korselerden, Vivienne Westwood, John Galliano gibi tasarımcıların tasarımlarına kadar görebileceğiniz geniş bir kostüm seçkisi var.
Kalıcı moda bölümünün yanı sıra, her sene en az 6 -7 geçici sergiye ev sahipliği yapan V&A için bu sergilerden en az 2'si moda ile ilgili olur- yani Londra'ya ne zaman giderseniz gidin, V&A müzesinde bir moda sergisi olacağı garanti. Müzenin sergiler hariç her kısmı ücretsiz ama 40 pounda üyelik yaptırırsanız, istediğiniz V&A sergisine hayat boyu ücretsiz girebiliyorsunuz. Şu zamana kadar V&A'de gezip kişisel favorilerimden olan moda sergilerini kısaca aşağıdakiler gibi özetleyebilirim.
Undressed- A Brief History of Underwear
Nisan ayında Agent Provacateur ve Revlon sponsorluğunda gerçekleşen bir iç giyim sergisi Undressed. İç giyim dediğimiz parçaların cinsiyetler arası ayrımının tarih boyunca nasıl farklılık gösterdiğini, korselerin tarihi ve kadın erkek iç çamaşırının günümüze kadar nasıl evrim geçirdiğini öğrenmek isteyenler için ideal. Bunun yanı sıra La Perla, Agent Provacateur ve Fifi gibi high-end iç giyim markalarının da tasarım ve yaratım süreçleri hakkında videolar bulabileceğiniz kapsamlı bir sergi. Şu sıralar yolunuz Londra'ya düşerse Mart 2017'ye kadar gezebiliyorsunuz.
Horst-Photographer of Style
Dünyanın en ünlü moda fotoğrafçılarından Horst P. Horst'un retrospektifi 2013 yılında V&A'de sergilendi. Resimleri görünce hemen hatırlayacağınız, o dönemde Vogue, Harpers Bazaar ve daha bir çok dergi/marka için ikonik resimler çekmiş 30'lar, 40'lar ve 50'li yıllara damgasını vuran Horst'u tanıtan sergiye ilgi tüm V&A sergilerinde olduğu gibi yine yoğundu. En ünlü fotoğrafı Mainbocher korsesi(1939) ve dönemin Sürrealizm akımından ilhamlı çektiği bir çok orjinal fotoğrafın sunulduğu sergi moda ve fotoğrafçılık sanatının kesişimini başarılı bir şekilde ele alıyordu.
Grace Kelly- Image of a Movie Star
Film yıldızı ve Monaco Prensesi Kelly'nin, Hermes'e adını veren Kelly bag'inden günlük hayatta kullandığı eldivenlerine kadar, kraliyet ailesi tarafından bağışlanmış bir çok farklı parçanın toplandığı geniş kapsamlı bir sergiydi.Grace Kelly'nin kişisel stilini incelerken 50, 60 ve 70'in dönem modasına dahil bilgilerin de bulunduğu, dönem modasına ilgi duyanların akın ettiği V&A'in en unutulmaz sergilerinden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir.
The Glamour of Italian Fashion
'The Glamour of Italian Fashion' yani çevirisiyle 'İtalyan Modasının Cazibesi' işçilik, güzel kumaşlar ve kaliteyle özdeşleşmiş İtalyan modasının 2. Dünya savaşı sonrasından günümüze kadar zaman için nasıl geliştiğini gösteren ve moda konusunda söz sahibi bu ülkeyi tanımak için eşsiz bir olanaktı. Bulgari'nin sponsor olduğu Sophia Loren'lerden, Armani'nin kuruluşuna kadar İtalyan modasına dair bir çok önemli şeyin paylaşıldığı bu sergi müzenin 2014 yılına damgasını vuran sergilerindendi.
Yukarıda bahsettiğim sergiler ve daha nicelerine ev sahipliği yapan V&A, moda konusunda tüm dünyadaki en etkili müzeler arasında gösteriliyor. V&A'in desteği sadece bununla da sınırlı değil, her sene 16-24 yaş arasına ücretsiz olarak organize ettiği V&A Moda Festivali'nde bir hafta boyunca Asos'daki satın almacılardan, tasarımcılara, moda gazetecilerine kadar bir çok farklı konuşmacı ve staj olanağını sunuyor.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]