Dilan Bozdağ ile Rara Atelier

Elinde iki büyük naylon poşet, içlerinde bir dolu yeni koleksiyon çantalar! İnternet sayfası için çekime gitmeden önce Rara Atelier markasının biricik kurucusu ve sahibi Dilan Bozdağ ile sabah kahvelerimizi içtik, biraz da iş konuştuk. Rara’nın hikayesini, Dilan’ın sıcakkanlı ve egosuz üslubuyla ondan dinleseniz bayılırsınız, ben de burada anlatmaya çalışacağım.

Dilan Bozdağ, Bilgi Üniversitesi Psikoloji mezunu. Üniversite bittikten sonra hızını alamayarak merak ettiği, ilgisini çeken pek çok şeyle ilgilenmeye başlamış. Insanın kendi potansiyelini bulması önemli hayatta, diyerek ’90 kuşağına mensup bendenizi kalbinden vuruyor daha röportajın 5 dakikası dolmadan. Potansiyelinizi bulamadığınız sürece hiçbir şey sizi tatmin etmiyor, diye de ekliyor.

Rara Atelier’nin hikayesi nasıl başladı?

Ailem uzun zamandır deri imalatıyla uğraşıyor. Tuzla’da deri üretimi yaptığımız bir fabrikamız var. 25 sene evvel de Kadıköy’de deri mağazamız vardı. Şu an ki bilinen deri markaları ve kendi ürünlerimiz orada satılırdı… Küçüklükten beri deri ve tekstile aşinaydım yani.

Kurumsal hayat bana gore değildi. Yine de birçok başvuru yaptım; hiçbiri olmadı. Ben de bunu bir işaret olarak gördüm.

Hazır elimin altında hammadde varken bunu bir fırsata çevirmek istedim. Tuzla’daki tabakhaneye de ziyaretleri çoğaltmıştım. Zaten çantalara da hep meraklıydım ama istediğim gibi modeller bulamıyordum. Babamla konuştum, hep girişimciliği destekleyen biri olmuştur 

İlk modellerle şimdikileri karşılaştırsan şok olursun! Yavaş yavaş ne istediğini bulmaya başlıyorsun. Ustayla da iyi anlaşmaya başladıktan sonra işler ivme kazandı. Baktım herkes yaptığım minimal tasarımları çok beğeniyor, üstüne üstlük çok kaliteli, ben de devam ettirmeye karar verdim. Amaç günlük kaliteli çanta yapmak.

Rara ismi nereden geliyor?

Marka ismini doğadan alıyor. Rara avis; latince ender bulunan kuş anlamına geliyor. Çanta isimleri de kuş isimleri.

Bir marka yaratmanın en zor ve en eğlenceli yanları neler?

En zor yanı,  iş hiç bitmiyor. Ama asıl ilk başlarken atölyede yaşadığım sorunlar beni zorladı. Bir ay boyunca her gün gidip çanta yapmayı öğrendim. Ustalarla çalışmak, onlarla anlaşabilmek, laf anlatabilmek, kendini dinletmek zor iş. En eğlenceli kısmı da sürekli bir şey üretiyor olmak, yaratıcılığını işine kanalize edebilmek.

Moda sektöründe çalışmak hayatını nasıl şekillendiriyor?

Sosyal medya pazarlaması konusunda toplumsal olaylar zorluyor beni. Türkiye’de ve dünyada kötü şeyler olurken ben çanta derdindeyim gibi bir his yayılıyor içime. Başkalarının acılarına karşı çok hassasım. Psikoloji okuduğum için bir denge bulmaya çalışıyorum. Kazancımızın bir kısmını çocuklar ile ilgili olan vakıflara bağışlıyoruz mesela. Hep moda düşünecek halimiz yok!

Kimin tarzını beğeniyorsun? Rara kullanan kadın nasıldır?

Türkiye’de Rüya (Büyüktetik), Meriç (Küçük), Nil (Ertürk), Didem (Soydan)… Tarzları farklı; ama hepsine göre, hatta herkese göre çantalarım var. Çantalarımı herkes taşıyabilir, kalanı kullanıcıların zevkine kalmış. Butik bi işletme olmanın avantajı var, kendi zevkini yanısıtabiliyorsun.. Benim tarzım da günden güne değişiyor. Bütün tasarımlar bana ait olduğu için önce ‘ben bunu kullanır mıyım?’ diye düşünüyorum. Renklendirirken de farklı tarzları dikkate alıyorum. Mesela ben yılan derisi baskılı çanta kullanamam; ama kullanmıyorum diye üretmeyecek değilim! Başka bir örnek; deriye kırmızı yakıştıramadım, doğru kırmızıyı bulmak için çok uğraşıp nubukta kullandım. Herkesin zevkine hitap edebilmek perspektifimi çok genişletti.

Bu trend’ler Instagram’la yayılmaya başladı bence. Instagram açık bir fuar alanı gibi olduğundan değişim sürecini çok hızlandırdı. Biz ilk çıktığımızda bu kadar marka yoktu. Insanlar yeni şeyleri hemen görüp edinmek istiyor. Eskiden bu tarz butik işletmeler ünlü markaların gölgesinde kalırdı. Eskiden mağaza mağaza gezilirdi. Şimdi Instagram’dan butikler ve markalar keşfedip “Aa bak bu paraya da şu var, kimsede de olmayan bir şey olsun.” denmeye başlandı. Insanlar bir markayı beğenip sizinle iletişime geçince o markaya bağlılık da başlıyor.

Ben isterim ki küçük işletmelerin hepsi uzun soluklu olsun. Ama işletmeler hep moda olanı yapmak istiyor ve o zaman moda olan ürünler bir sezonda tükeniyor, ardından yeni bir trend doğuyor, bu sefer ona saldırıyor insanlar. Bu nedenle tek türden bir şey sürekli çoğalıyor! Örneğin kahveciler, hamburgerciler gibi… Halbuki kaliteli iş yaptığın zaman başka hiçbir şeyin önemi yok. Ama bu bir süreç. Bu sürecin de olması gerekiyor.

Tasarım aşamasında sana neler ilham veriyor?

Birçok şey! Gördüğüm bir kutu, örnekler, malzeme, yolda yürürken gördüğüm şeyler. Genelde doğanın harmonisi ve renklerden yola çıkıyorum. Kullanışlılığa önem verdiğim için çalışacağım materyali baz alarak ilerliyorum. Örneğin; Damia modelinde hiç makine yok, tamamı el işçiliği ve kutu gibi.

Başlangıçtan beri neler değişti?

Çanta modelleri ve malzemeler. Şimdi deriyle beraber nubuk deri ve dalgıç kıyafeti kumaşı da kullanıyoruz. Başka kumaşlar da kullanmak istiyoruz, bakalım…

Genç tasarımcılara ve marka sahibi olmak isteyenlere önerilerin var mı?

Eğer gerçekten bunu yapmak istiyorlarsa hiçbir şeyi düşünmeden asıl yaratıcılıklarını açığa çıkarmaları gerektiğini söyleyebilirim. Dış etkenleri, negatif söylemleri dinlememek lazım. İşe ruhunu kattığın ve sabrettiğin her zaman emeğinin karşılığını alıyorsun çünkü. Bu enerjiyi içinde hisseden herkes çalışsın. İşinizin başında olun!

İş büyütme planların var mı?

Var; ama hepsi yurtdışı odaklı; çünkü Türkiye’deki kitle şu an için çok sınırlı.

Rara çantaları nerelerde bulabiliriz?

Raraatelier.com online satışımız var, Vakkorama’lardave (erkek çantaları) Bey’de bulunabiliniyor.

İpek Karakaya
İpek Karakaya

ipekkarakaya2@gmail.com

1 Comment

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.